15 Ocak 2010 Cuma

Aynı tas aynı hamam



Ahaha :) Sen çok yaşa Yiğiter Abi , Tamyemiş ha ? :)


Sinirleri bozulmuş olsa gerek , keyifle okuduğum Nostalji yazısını dün geceki şamatayı kaleme almaya tercih etmiş üstad. Aslında iyi de etmiş , yazmaya bile değmez dün geceki Fenerbahçe Ülker fiyaskosu. Ama ben gene de bir kaç bir şey karalayayım istedim.


Kısaca özet geçmek gerekirse , Fenerbahçe Ülker son çeyreğine 51-68 geride girdiği maçı 76-68 kaybetti efendim. 73-68 de denilebilir.


Bir Beşiktaş'lı olarak '' Umutlandırıp utandırmayın '' reaksiyonunu iyi bilirim. Dün gece Fenerbahçe Ülker bunu öyle güzel becerdi ki ... Kahrolmamak elde değil.


Son çeyreğe kadar sahada öyle bir hava vardı ki , hiç tanımayan biri Zalgiris'i birinci lig , Fenerbahçe Ülker'i ikinci lig takımı falan sanardı herhalde. İlk üç periyot boyunca Zalgiris , sahada hangi beşle yer aldığını hissettirmeyecek bir takım oyunuyla muazzam Litvanya ekolünü sahaya hücumda bir güzel yansıttı. Güzel top çevirdiler , boşları bulup sağlı sollu ceza şutlarını kestiler , daha da önemlisi ikili oyunlarla kolaylıkla baskete gittiler. Yani çizilmiş bir oyunu o derece net bir şekilde oynuyorsanız , ve rakibiniz de bunu afiyetle yiyorsa , sahada kim olursa olsun , kadro kaliteniz falan hiç önemli değil , nihayetinde altın kaplama da olsa demir dökme de olsa dişli dişlidir , çark çark ... Tıkır tıkır döndürecek denklemi kurup uyguladığınız sürece hammaddesinin ya da kaç tane olduğunun hiç bir önemi yok , tıkır tıkır döner. Nitekim bu genç ve diri takım , 6 kişilik bir rotasyonla sahada öyle net , öyle hatasız , öyle nizami , öyle kurallara ve ekole bağlı bir hücum grafiği çizdi ki , attıkları basketlerin neredeyse tamamı ağrısız sancısız kolay basketlerdi. Tıpkı her koçun istediği ve isteyeceği gibi , çizdiğiniz oyunu birebir oynayan ve etlisine sütlüsüne karışmadan kolay kolay basketler atan bir takım ...





Oysa oyuncular koçlar gibi düşünmezler , onlar için spektatüler smaçlar yapmak , el üstünden üçlükler sokmak , 3-4 kişiyi geçip çembere yüklenmek daha çekicidir , bunu sevip seçerler. Eğer bir profesyonel bir antrenör olmanıza rağmen oyuncularınızda böyle bir tavır var ise , takıma ağırlığınızı koyamıyorsunuz demektir.


Dün Zalgiris Kaunas antrenör mantığı ve kontrolüyle koçlar gibi oynadı , Fenerbahçe Ülker de antrenörsüzcesine amatörler gibi ...


Ukic hariç bir tane içeri penetreyi deneyen adam yoktu. Ki o Ukic de daha iki idmana çıkmış olmasına rağmen hücumdaki kilidi çözen isimdi , 20 sayısının 11'ini süper bir geri dönüşle maça ortak oldukları son çeyrekte attı. Neyse , maç geneline dönelim. Penetre noksanlığından beteri , hücumların hiç birinde bir yerleşiklik , bir düzen , bir hareket yoktu. Top rakip yarı sahaya geçiyor , bir şekilde oradan oraya dönüyor ve nihayetinde birilerinin elinde patlıyor. Kaç tane net , yukarıdaki tabirle ağrısız , sancısız , tertemiz basketi var Fenerbahçe Ülker'in ? Kuralsız , kanunsuz , hiç bir mantaliteye hizmet etmeyen , amatör bir duruşu vardı Fenerbahçe Ülker hücumunun. Savunma da , 6 kişilik rotasyona sahip , üstelik gerek bütçe gerek kadro kalitesi olarak kendilerinden bir kaç gömlek düşük bir takımın basketbolun temel çerçevelerine dahil bir kaç basit oyunu büyük bir istikrarla savunamayacak kadar kendinden bihaber ve çaresizdi.


Son çeyrek geldi çattı. İşte dananın kuyruğunun koptuğu an. Bu dakikaya kadar periyot başına 20küsürer sayı yiyen Fenerbahçe Ülker'de bir anda tüm ibreler tersine döndü. Kinsey'in çaldığı top ve spektatüler smacıyla başlayan son çeyrekte , 1/4'lük kısımı hariç o dakikaya kadar maçı tiyatro izler gibi seyreden FB Ülker seyircisi kelimenin tam anlamıyla ayağa kalktı. Müthiş bir gürültü , müthiş bir baskı... O an tribünlere dönüp bu dakikaya kadar neredeydiniz yahu ?! diye sorasım geldi. O dakikaya kadar tıkır tıkır skor üretip aslanlar gibi de savunma yapan Litvanya'lılar bir anda kilitlenip kaldılar. Doğru düzgün şut bile kullanamadılar ve art arda top kayıpları başladı. Fenerbahçe Ülker bu sırada yanlış hatırlamıyorsam 9-1 gibi bir seriyle farkı 8 sayıya kadar indirdi. Hücumdaki dağınıklık hala devam ediyordu , ama savunma ve taraftar baskısı muhteşemdi. Hani bir ara son çeyreğe 17 sayı geride girilmesi açısından imkansız gibi gözükse de maça inandım yani. Ama hücumdaki kuralsızlık devam ediyordu , kaçan 1-2 kritik üçlük , Semih'in yaptığı önemli iki top kaybı derken sarı lacivertliler rakibi dakikalarca çembere yaklaştırmamış olmanın kıymetini bilemediler.


Son 3 saniyeye kadarki 9.57'lik sürede yalnızca 5 sayı atabildi Zalgiris. Bunların da tamamı serbest atıştan olabilir , en en iyi ihtimalle 1 basketleri var öyle söyleyeyim. 3 saniye kala çok enteresan bir şeyler oldu. Asvel Cibona karşısında öne geçti ve o anki 73-68'lik skor Fenerbahçe Ülker'e bu şartlarda bir üst tur için yeter oldu. O an Mali'nin ( maliano.org ) Fenerbahçe Ülker benchine doğru hızlı adımlarla gidişini uzunca bir süre unutamam herhalde. Mola bitmişti , FB Ülker beşi sahaya doğru gidiyordu ki bir anda '' No foul '' nidaları yükselmeye başladı Tanjevic ve arkasındakilerden. Top kenardan oyuna sokuldu , Brown'un ellerinden çembere doğru gitmeye başladı ve ben '' yok artık '' diyemeden basket oluverdi. Bu son saniye üçlüğüyle Zalgiris farkı 8 yapıp zafer kutlamalarına başladı.




Ancak her şey bununla da bitmedi. Takımlar soyunma odasına gittikten sonra sahada '' Ayak çizgide '' polemiği dönmeye başladı. Yayıncı kuruluşun masasındaki ekranlardan da açıkça görülüyordu ; Brown'un sağ ayağı resmen sahanın kenar çizgisinin baya baya üzerindeydi , tartışmasız net bir pozisyondu yani. Orada hakemin görmemesi değildi problem , hakem olması gereken yerde değildi ve bu yüzden görmemişti. Bence büyük fiyasko , hakem hatası denip geçildi.

Sonra herkes Cibona - Asvel maçına odaklandı. Allah'tan Cibona kazandı da bu çizgi polemiği de fazla uzamadan bitiverdi. Yoksa neler olurdu Allah bilir.


Yine de Fenerbahçe Ülker'in işi bu raddeye bırakmaması gerekirdi. Taraftara da takıma da sormak lazım , son çeyrekteki FB Ülker maç boyu neredeydi diye. Bundan ziyade , Aziz Yıldırım'ın '' Yürüye yürüye çıkarız '' dediği grupta sonuncu olmak da neyin nesi yahu ?

Ben de ekser görüşe katılıyorum ; şu takım koçsuz oynasa daha başarılı olurdu. Ya da şu kadro başka bir antrenörün elinde olsa şu takım en azından 2inci 3üncü olurdu bu grupta. Uzun uzun yazmayayım , o kadar net teknik bilgi ve birikimim de yok Tanjevic'le ve ne yapmaya çalıştığıyla ilgili. Şu maçı izledim , o bana yetti. Suyu çıkmış bu işin vesselam. Ben en son TBL ve Euroleague'le ilgilenirken bile aynı polemik vardı.


Şimdi Tamyemiş olmuş.

Hiç yorum yok: