30 Eylül 2008 Salı

Taptaze Blazer'lar








































Sıkı bir Detroit Pistons taraftarı olmakla beraber Portland Trail Blazers'a da gönlümü hafif hafif kaptırma eğiliminde olduğum şu günlerde nacizane bayram şekeri olarak sizlere yahoo kaynaklı güncel resimlerden bir demet sunuyorum , afiyet olsun ;)

Howard'dan tehlikeli gaf

Efendim Josh Howard ve Mavericks'teki akıbeti için bir buçuk ay kadar önce Howard sınırlarını zorluyor diye yazmıştık. İlgili makalede Howard'ın aşırı hız gibi bir sebeple tutuklandığından bahsediliyordu.

Meğer bu pek de bir halt değilmiş. Af buyurun Howard bu kez öyle bir gaf yaptı ki altından kalkılması pek bir güce benzer. Mavericks'teki geleceği de ayan beyan tehlikeye düştü şu son gelişmeden sonra.

Basketbolturkiye.com forumunda Erinç ATİLLA'dan duyduğum bu gelişmeyi sizleri daha fazla meraklandırmadan blogumda paylaşayım ;
Josh Howard bir yardım derneğinin maçından önce Amerikan bayrağı göndere çekilirken kameralara gidip '' İşte yıldızlarla kaplı bez parçası. Buna saygım yok , ben Siyah'ım '' gibisinden bir şeyler söylemiş ve bu görüntü de youtube'a düşmüş.




Bakalım bu absürd gelişmeden sonra Howard , NBA ve Mavericks cephesinde neler olacak. Erinç '' Dua etsin ABD'de ekonomik krize sunulan çözüm pakedi reddedildi de gündem bir hayli meşgul hale geldi , yoksa bu çok daha büyük bir etki yapardı '' diye yorumlamış olayı. Bilahare katılıyorum.

28 Eylül 2008 Pazar

NBA 2008-09 Takım raporu - Denver Nuggets


Gelenler:
Sonny Weems, -G- (Takas)
Chris Andersen –F- (New Orleans Hornets)
Renaldo Balkman –F- (Takas New York)
Dahntay Jones –G- (Sacramento Kings)
J.R. Smith –G- (Sözleşme yeniledi)
Gidenler:
Marcus Camby –P- (Takas Clippers)
Taurean Green –G- (Takas New York)
Bobby Jones –F- (Takas New York)
Yakhouba Diawara –F- (Miami Heat)
Jamaal Magloire –P- (Miami Heat)
Eduardo Najera –F- (New Jersey Nets)
Kadro :
Tahmini İlk 5 :
PG : Chucky Atkins
SG : Allen Iverson
SF : Carmelo Anthony
PF : Kenyon Martin
C : Nene
Yorum :
Ciddi ciddi Nuggets'ın ideal olgusundan uzak , tüm olup bitenden memnun kendi halinde bir takım olduğunu düşünmeye başladım. Yani mevcut durumdan , gidişattan , Basketbolun fundamentalini katlediyor dedirtmiş anlayıştan memnunlar herhalde yahu ? Bu ne rahatlıktır hala çözebilmiş değilim. Biraz ağır bir eleştiri olacak ama herhangi bir Lise takımının oynadığı sıradan bir hazırlık maçındaki tavrı bile Nuggets'in NBA'de takındığı tavırdan daha ciddidir. Açıkçası ben Nuggets'in ikinci bir New York Knicks vakasına dek uzanabileceğinden endişe etmeye başlamış durumdayım.
Maç başına 110-115 sayı yiyen bir takım , afedersiniz deveye hendek atlatsa bir yere varamaz. Hani futbolda deriz ya 3 gol yediğiniz bir maçı kazanmanız neredeyse imkansızdır diye , bu da aynı hesap.

Problemler olabilir , bu gayet doğal. Zaten çözüm denen şey de ancak problem olduğunda ortaya çıkar , problem yoksa çözüm de yoktur. Nuggets'in problemi ise , mevcut problemleri çözüm aramaya dahi teşebbüs etmemesi !
Savunmaları rezalet demeyeceğim , çünkü bu adamlar savunma yapmıyorlar ! Oyunu tamamıyle tek boyutuyla oynayan , bu zihniyet yüzünden şamaroğlanına döndüğü halde hiç bir şekilde şikayet etmeyen , rahat mı rahat bir takımdan söz ediyorum şu anda. Sadece basket atalım , eğlenelim ve paramızı alıp gidelim , tüm olay bu.
Takımın arka alanını Allen Iverson , Carmelo Anthony ve J.R Smith oluşturuyor. Buyrun buradan yakın. Sadece şu üçlü maç başına 60'In çok daha üzerinde bir ortalama yakalayabilir ( mesela AI 27 , Melo 23 , J.R Smith 14 gibi ... ) ancak savunmaymış , disiplinmiş , idealist bir tavırmış , hırsmış hiç işleri olmaz. Dünyanın en büyük mental uzmanlarını şu takıma getirin , gene de bu adamları ıslah edene kadar iflahınız kesilir. Garanti.

Hadi takım neyse , yıllar yılı bu rezil manzarayı kenardan keyifle izleyen koç kadrosu da neyse de yönetime ne oluyor ? Şu takımın tek adam gibi oyuncusunu , savunma yapan tek neferini , Marcus Camby'i niye gönderdiniz yahu ? Neymiş lüks vergisiymiş de bilmem ne ... Camby'i azad etmek miydi çözümünüz ? Halloldu mu şimdi her şey ? Bir de gidip Balkman'ı Andersen'i falan getirdiler. İyice panayıra döndü mevzu.

Hiç umudum yok kimse kusura bakmasın. Basketbol yazarlığıma Nuggets'in takım yazarı olarak başlamıştım , onun hatrına bari iyimser bir şeyler söyleyeyim diyorum ama yok , hiç bir şekilde ümit yok şu Nuggets'tan. Artık soğuk kış gecelerinde çıtırımızı çerezimizi kolamızı alıp bol keseden atan Melo'ları AI'ları Kleiza'ları J.R Smith'leri izleyip çıkardıkları şamatalarla eğleneceğiz. Sakat sakat az biraz bir şeyler kovalayan Kenyon Martin , Nene gibi isimleri de göz ucuyla takip etmekte fayda var.

Camby adına seviniyorum bu panayırdan kurtulduğu için. Zira sirkimize R.Balkman , Chris Andersen gibi palyaçolar da katıldı bu sene. Şenlik var desenize ...

Başarının anahtarı :
Mucizevi bir rebuilding ! Gerekirse Carmelo'ya bile kıyacaksın arkadaş. Maç başına 30 da atsa , savunma yapmayan , laf dinlemeyen , uyuşturucu taşıyan , parke dışında olağanca artistliği yapan adam ve hatta adamlarla arpa boyu yol katedilmez. Ancak Nuggets'in tepeden tırnağına kadar hiç bir zerresinde böyle bir niyet yok zaten.
Keyfini çıkarın ;)

NBA 2008-09 Takım raporu - Chicago Bulls


Gelenler:

Derrick Rose -G- (Draft)
Vinny Del Negro –Antrenör- (Phoenix Suns)
Luol Deng –F- (Sözleşme yeniledi),

Gidenler:
JamesOn Curry –G- (Serbest)
Shannon Brown –G- (Chicago Bulls)
Chris Duhon -G- (New York Knicks)
Tahmini İlk 5
PG : Derrick Rose
SG : Larry Hughes
SF : Luol Deng
PF : Drew Gooden
C : Tyrus Thomas
Yorum :
Bulls için bu sezon değişen pek de bir şey olmadı. Sadece Draft'in en büyük 2 yıldızından birini büyük bir şans eseri kaptılar. Ona da yatıp kalkıp şükretsinler derim şu manzarada. Luol Deng'le yeniden anlaşılması ve Derrick Rose'un Draft'i dışında önemli hiç bir somut adımı yok Bulls'un bu yıl. Geçen sezon daha bir şekillenen kadroyla kaldıkları yerden devam etmeyi deneyecekler.
Öncelikle Rose'dan bahsedelim. Yeteneklerinden zinhar şüphe yok. Takıma mental olarak da fazlasıyla uyum sağlamışa benziyor. Hatta Rose'un Bulls'un yeni yüzü olacağından söz ediliyor. Aslında buna , tam anlamıyla gerçek bir Bulls'lu yıldıza ihtiyaç var bir süredir. Keza bir kaç sezondur Bulls forması giyen hiç bir oyuncu formasıyla tam anlamıyla bütünleşebilmiş ve Bulls camiasına bir Pippen gibi , bir Jordan gibi , bir Paxson gibi malolabilmiş değil. Bunu tek kelimeyle şöyle de açıklayabiliriz : istikrarsızlık.
İşte Rose'un genç yaşında yüklü kontratı götüren Deng'le beraber takımın yeni yüzleri olmaları bekleniyor şu son manzaraya göre.
Tüm bunlar ışığında Rose'un yılın çaylağı ödülünde iddialı bir aday olmasını sağlamaya yetecek performansa yakın olduğunu söyleyebiliriz. Zaten genel anlamda da uyumlu bir oyuncu. Deng ise kontratı kaptıktan sonra ipleri salıveren Ben Wallace gibi olur mu , bunu zamanla göreceğiz.

Bu iki gelişme dışında Bulls'ta pek de bir ışık yok gibi bu sene. Mevcut kadronun çok iyi bir performans ortaya koyması gerekiyor. Alternatifler pek de bol değil çünkü. Herkesin işini iyi yaptığı sıkı bir takım oyunuyula play-off'ta tutunabilirler. Yoksa işleri zor. Bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum ama Bulls'ta bu kopukluk var gibi biraz. Mesela kötü günündeki bir Nocioni'yi , Hughes'ü , Gooden'ı , Thomas'ı yedeklemek zor gibime geliyor. Kadronun derinliği ve uyumu pek de güven vermiyor. Takım kaptanı Hinrich'in son durumu ve takımın önemli yıldızlarından Ben Gordon'un hali ( detaylar için Bulls'ta son maçımı oynadım dediği açıklamayı içeren yazı için tıklayın ) bile böyleyken ... Bilemiyorum ufuklarda ne var ama ben pek de bir şey göremiyorum. Rose büyük bir potansiyel ama kopuk bir takımda kapalı kutu olarak kalakalma riski var. Gordon ve Hinrich'i bir kez daha tekrar etmeye gerek yok. Deng kontratı kaptı , Paxson dua etsin de Ben Wallace gibi Deng de salmasın kendini. Pota altındaki güvencelerden Thomas bir türlü isteneni veremeyen , disiplinsiz bir adam kılığında yola devam ediyor. Geriye hatrı kalan isimlerden Hughes ve Gooden'dan da şu takım atmosferinde süpermen performansı beklemek onlara haksızlık olsa gerek. Keza hala yeni sayılırlar.
Dediğim gibi pek de bir ışık göremiyorum , bu yıl istikrarsız bir Bulls izleyeceğiz gibime geliyor. Gordon'u içeren bir takas muhabbetine tanık olabiliriz onu da peşinen belirteyim.
Başarının anahtarı :
Takımın bir bütün olması , uzun vadeli istikrarın geleceğine inanılmak suretiyle mental problemlerin aşılması. Kimisi kontratını düşünüyor kimisi gelecek takımını kimisi sakatlığını kimisi saha dışındaki hayatını kimisi akıbetini ... Böyle takım olmaz , ancak herkesin tüm sıkıntıları aşıp tamamıyle başarı kaygısına düştüğü bir Bulls ümit vaadedebilir. Ki bu da başarılı bir yönetim ve teknik heyetten geçiyor. Paxson ve tayfasının bu konuda pek de başarılı oldukları söylenemez. Draft piyangosuna dua etsinler.

26 Eylül 2008 Cuma

NBA 2008-09 Takım raporu - Houston Rockets


Gelenler:
Donte Greene, -F- (Takas)
Joey Dorsey, -F- (Takas)
D.J. Strawberry –G- (Takas)
Sean Singletary -G- (Takas Sacramento),
Ron Artest –F- (Takas Sacramento),
Maarty Leunen, -F- (Draft) - ( Türkiye'ye geldi , yeni sezonda Darüşşafaka'da oynayacak.)

Brent Barry –G- (San Antonio Spurs)

Gidenler:
Loren Woods –P- (Serbest)
Steve Novak –F- (Takas Clippers)
Bobby Jackson –G- (Takas Sacramento)
Donte Green –F- (Takas Sacramento)
Patrick Ewing Jr. –F- (Takas New York)
Gerald Green –G- (Dallas Mavericks)


Tahmini İlk 5 :
PG : Rafer Alston
SG : Tracy McGrady
SF : Shane Battier
PF : Ron Artest
C : Yao Ming

Yorum :

Kadro ortada. Tek kelimeyle muhteşem.

Ne tuhaf değil mi ? Şu takım yıllar yılı NBA'de play-off ikinci turunu görebilmiş değil. Oldukça trajikomik bir durum. T-Mac'in gözyaşlarını hatırlayan var mı ?

Hatırlamıyorsanız da unutun gitsin. Keza bu yıl Rockets çok sağlam geliyor , çok ...

Yaz boyu yapılan en spektatüler hamleye değinip avantaj / dezavantaj bölümümüze geçeyim.

Houston Rockets akilane bir hamleyle Kings'i adeta kafaladı ve Ron Artest'i tereyağından kıl çeker gibi Teksas'a getirdi. Ron , daha ilk gününde Teksas'ta krallar gibi karşılandı ve Houston'a gelişi büyük olay oldu. Hala da izleri sürüyor , 96 numaralı Artest formasının satışları hiç de fena değilmiş duyduğuma göre.

Ron Artest Rockets'e değil de herhangi başka bir NBA Takımına takas olsaydı , emin olun bu kadar gürültü kopmazdı , böyle coşkuyla karşılanmazdı. Ancak Rockets'ta durum farklı , keza Artest Rockets'ın şu an itibarıyle tam aradığı adam.

Evet , bu takas '' cuk '' oturdu demeye çalışıyorum.

Rockets yıllardır 4 numara pozisyonuna hatrı sayılır birini arıyor. En zayıf bölge olarak 4 numara yıllardır bu takımda sırıtıyor ve trajikomik bir biçimde rakipleri Rockets'ı göstere göstere bu mevkiideki zaaftan yararlanarak alt ediyorlar. Öyle ki Pota altına Yao'yu da dikseniz , o boşluk orada sırıttığı sürece kimse size acımayacaktır , keza acımamıştır da. Özellikle play-off'larda.

Geçtiğimiz yıl bu boşluğu Luis Scola'yla dolduran Rockets '' kalburüstü '' bir 4 numaranın rotasyona yerleştiğinde neler başarabileceğini ayan beyan gördükten sonra ölü sezon boyunca bu hamle için bekledi. Zira Teksas ekibi 4 numaradaki sıkıntıyı çözdüğü günlerde 22 seri galibiyetle rekorunu kırmış ve tüm NBA'in dikkatini üzerine çekmeyi başarmıştı.

Neyse , 4 numara probleminden daha fazla bahsetmek istemiyorum çünkü artık öyle bir problem yok !

Avantajları :
Kadro zenginliği. 5 mevkinin 5'inde de yüksek kalitede oyuncuların bulunması. Örneğin Rafer Alston ilerleyen yaşına rağmen NBA'de her takımın dümenini harikulade çevirebilecek kapasitede biri. Sokak basketbolunun efsane ismi olan ''Skip to my lou '' lakaplı oyuncu gerek oynamak , gerek de oynatmak konusunda bir hayli cesur ve cömert. Skorer guard mevkiinde T-Mac gibi bir marka var. Kısa forvetimiz Shane Battier ki onunla ilgili şüphesi olan varsa aktif oyuncular içerisinde Amerikan ulusal takımında en çok forma giyen oyunculardan birinin Battier olduğunu kendilerine hatırlatmak isterim. ( Bundan ziyade benim de idol oyuncularımdan biridir , başta savunması olmak üzere her şeyiyle ...) Boyalı alanda da Artest - Yao Ming ikilisi var ki onları da Luis Scola , Dikembe Mutombo gibi isimler yedekliyor.

Daha ne olsun yahu ? İlk beşten 3 tane All-Star çıkabilir bu yıl !

Tecrübe tecrübe tecrübe ... Rafer Alston'a sokak basketbolcusu demeyi unuttuk zira o NBA'deki 9.sezonunu oynamaya hazırlanıyor. Artest ve Francis de öyle. T-Mac şakayla karışık 11 yılı devirdi ligde , veteranlardan Brent Barry 13.yılını , Mutombo ise 17'sini oynuyor. Yao Ming ise 6 demek üzere. Yalnızca Scola 1 yıldır NBA'de ancak onun da Avrupa ve dünya çapında büyük tecrübeleri olduğunu unutmamak gerek.

Kadro için zengin olduğu kadar derin de diyebiliriz. İlk beşi yedekleyecek isimler ekstra katkı yapıp aslar kenardayken takımı sürükleyebilecek sürprizleri yapabilecek tipler. Örneğin Brent Barry'den her daim korkmuşumdur , yine 3sayı çizgisinin gerisinde ayaklarını kursun yine korkarım. İyi gününde Adelman'a T-Mac'i unutturabilir ! Chuck Hayes , Luther Head ve Carl Landry de sürpriz performanslara aday isimler. Boyalı alanda ise Mutombo ve Scola olduğunu az önce belirtmiştim.

Rick Adelman faktörü. Adelman zorlu süreçleri iyi oynamayı bilen tecrübeli bir koç. Rockets'i onun çalıştırmasıyla bir başkasının çalıştırması arasında büyük fark olurdu diye düşünüyorum. Örneğin Avery Johnson asla ama asla Ron Artest'le bu işi götüremezdi.

Ron Artest demişken ... İyimserliğim beni pek çok kereler pişman etti ancak bu kez bu riski göze alıyor ve Artest'tan muazzam bir sezon bekliyorum. Herşeyden önce şampiyonluğa odaklanmış bu tecrübeli takımda borusunu öttürmenin ne denli zor olacağının farkında olsa gerek. Daha da önemlisi Kings'teyken birlikte büyük bir uyum içerisinde çalıştığı Adelman'la çalışacak. Artest Adelman'la çalıştığı dönemde en iyi ortalamalarını tutturmuştu. Bununla ilgili blog arşivimdeki şu yazıyı okumanızı öneririm.

Muhteşem savunma silahları. Eğer rakibinizde Kobe , Vince , Dwyane ayarında oyuncular var ise onları arka alanda Battier'la durdurmayı deneyin. Şayet onu geçerse ön alanda Artest'a toslaması muhtemeldir. Onu da mı geçti ? Yao blok için hazır ! En kötü ihtimali düşünürsek bu üçlüyle Kobe'yi durduramayabilirsiniz ancak bir hayli yorup yavaşlatmanız gayet mümkün. Keza diğerlerini de ...

Savunma temelli Adelman anlayışını da son olarak belirtelim. Hep söylemişimdir : atarak maç , attırmayarak şampiyonluk kazanırsınız.

Dezavantajları :

Uzun vadeli hayaller kurmak biraz hayalperestlik olabilir. Zira takımın yaş ortalaması uzun vadede Rockets sempatizanlarını düşündürüyor. Tıpkı Celtics de olduğu gibi. Gençlerin muamma oluşu bu bağlamda biraz düşündürücü.

Yıllardır elde edilemeyen play-off başarısının play-off vakti geldiğinde takım üzerinde oluşturacağı baskı. Bunu yenmek çok zordur. Tamam iyi bir kadroya sahip olmak önemli ama birikmiş bir nefatif baskıyla takım ruhu , motivasyon , kararlılık ve istikrar gibi manevi öğeleri muhafaza edebilmek hakikaten çok zor. Bu psikolojiyi aşmaları için bir terapi kampı dahi gerekebilir. Bu bir nevi özgüvenini yeniden kazanma mücadelesi anlamına geliyor.

Sakatlık belası ... Yao'nun ve T-Mac'in nüksedip duran sakatlıkları her şeyi alt üst etmeye yetiyor. Öte yandan Alston normal kontrollerde tatmin edici bir sağlık grafiği çizmeyince geçtiğimiz günlerde kalple ilgili ekstra testlere tabii tutulmak durumunda kaldı. Artest'in sakatlıkla birlikte disiplinsizliği yüzünden alabileceği muhtemel cezalar olabilir. 82 maçlık normal sezonun yoğunluğunda kemik kadroyu muhafaza etmek başlı başına bir problem.

Ego sıkıntısı olur mu bilmem , bu konuda Adelman'a güveniyorum. Ancak şu bir gerçek ki T-Mac , Artest , Yao gibi oyuncular sezonu 20+ sayı ortalamasıyla kapatabilecek düzeyde oyuncular. Birilerinin şaşaalı rakamlardan fedakarlık etmesi gerekecek ki bu da '' sen atacaksın ben atacağım '' kavgası anlamına gelebilir. Çok yıldızlı takımların statik problemi işte ...


Başarının anahtarı :
Her şeyden önce takım ruhunu yüksek seviyede tutmayı başarması gerekiyor Adelman'ın öğrencilerinin. Birlik olmak ve tek hedefe odaklanmak , bütünüyle bir şampiyonluk ruhuna bürünmek icab edecek. O manevi hava yakalandığında sakatlık belasını dahi yedekleyip aşmak mümkün. Ancak yine de sakatlık riskini de göz ardı etmemek lazım , bu da çok önemli bir husus. Savunma kurgusu iyiden iyiye oturtulur , hücumda olsun savunmada olsun bireysel yetenekler uygun bir rotasyonla verimli denilebilecek düzeyde tutulabilirse başarı gelecektir.

23 Eylül 2008 Salı

Phil Jackson - Kutsal Çemberler

Yılmaz bir savaşçıdan maneviyat dersleri ...


Bir kaç gün önce elime geçti , 2-3 günde bitirdim. 250 sayfa civarıymış kitap , ben bunu son sayfayı okurken farkettim.

Her şeyden önce şunu içtenlikle belirtmeliyim ; Bu kitap benim basketbola bakış açımı ciddi ölçüde değiştirdi. Beni bu anlamda fazlasıyla olgunlaştırdı , hatta ( abartmıyorum ) beni bir 5-10 yıl ileri taşıdı.

Onun başarılarının altında yatan o bakış açısını az biraz kavramış olmak bana bildiğimiz , izlediğimiz , sevdiğimiz basketbolun aslında ne kadar sığ ve yapmacık olduğunu gösterdi. P.J'in gözüyle bakmak , basketbolu onun gibi sevmekmiş aslında gerçek olan. Bizim bildiğimiz sadece magazinmiş !

Kitabı almadan önce şöyle bir sayfalarını karıştırdım , rastgele seçtiğim bir kaç kısımdan parçalar okudum. İlk etapta beni en çok çeken şey kitabın Jordan'lı , Pippen'lı , Paxson'lı , Kukoc'lu , Horace Grant'li Bulls'tan , Shaq'li , Hardaway'li Magic'ten , Dumars'lı , Isiah'lı , Laimbeer'lı Pistons'tan ve daha bir çoğundan alıntılar içermesi , o günlere kısa hayali yolculuklar yaptırmasıydı. Tabi anında çarpılıp kitabı satın aldım ve tüm bu tozpembe beklentilerle okumaya koyuldum.

Ancak enteresandır ki kitabın başında Phil Jackson uzun uzadıya gençliğinden , muhafazakar ailesinden , yetişme tarzından , dininden , inançlarından bahsediyor , üstüne üstelik İncil'den alıntılar , isminin başına '' Aziz '' sıfatı koyduğu kimselerden vecize alıntıları falan yapıyordu. Kitabının adının da Kutsal Çemberler olması dikkatimi çekmişti.

Şaşırdım ve ufak çapta bir hayal kırıklığına uğradım. Hani NBA , Hani Jordan , Hani Bulls , Hani üçgen hücum , Triangle offence ? Yoksa bu adam bildiğimizden daha koyu bir hristiyan olarak farklı amaçların peşinde miydi ?

P.J sadece dini şeylerden değil , aynı zamanda meditasyon , zen , üstat , kızılderili kabileleri , Uzakdoğu bilgelik öğretileri gibi terimleri barındıran alıntılardan , hikayelerden , özlü sözlerden falan da bahsediyordu.

Tuhafıma gitti ama sabırla okumaya devam ettim. İyi ki de öyle yapmışım. Kitabın son sayfasını kapatıp derin bir oh çektiğimde Jackson'un neden tüm bunlardan bahsettiğini anlamıştım.

Doğrusunu söylemek gerekirse o NBA'in belki de teknik anlamda en iyi koçu değil , ancak emin olun yeryüzündeki en büyük mental koçlardan biri. ( Tamam teknik olarak da muazzam ancak başarısının temelinde yatan şey teknik bilgisi ya da koçluğu değil , mental koçluğudur demek istiyorum. Teknik boyutta bugün Triangle Offence'le tüm dünyayı kasıp kavuran şampiyonlukları kazanan koç belki de o , ancak bu sistemi bulan , tohumlarını atıp yetiştiren zannedilenin aksine Tex Winter'dan başkası değil. ) P.J için eski Knicks başkanlarından biri '' Onun başına geçtiği herhangi bir NBA Takımını şampiyon yapabileceğine inanıyorum '' demiş.

Kesinlikle katılıyorum , hatta kefilim.

Demek istediğim şey şu ; teknik anlamda NBA'in en iyi koçu olup olmadığı tartışılır ancak mental anlamda yeryüzünün en büyük ismi desek çok da iddialı olmaz. 25 sene önce P.J'i bir basketbol takımının değil de herhangi bir spor dalına mensup başka bir takımın başına getirselerdi emin olun bu kadar olmasa da yine dişe dokunur başarılar elde ederdi !

Sporun da bir çok şey gibi öncelikle mental olarak , zihnen ve ruhen yapılan , başarıya fizikselden önce ve öte bu şekilde ulaşılabileceğini düşünen biri olarak bana bile P.J'in anlatıp uyguladıkları abartı geldi. Bir basketbol koçundan ziyade bir kabile reisi gibi , bir zen üstadı gibi , ne bileyim bir bilge gibi bir adammış meğer. Soyunma odasında dua yaptığını , tütsü yaktığını falan bilirdim ama ona '' bilge '' sıfatını yakıştıracağım kadar abarttığını bilmezdim. NBA'in en başarılı hall of fame üyesi koçu tarihe altın harflerle yazılmış tüm bunları teknik bilgisinden öte bu akıllara sığmayan bilgeliğiyle kazanmış.

Aslında söylenecek çok şey var , ancak hala kitabı okumamış olup bu satırları okuyanların şevkini kaçırmak istemem.

Kesinlikle tavsiye ediyorum ; kitabı kapattığınızda gerçek bir basketbol perspektifi edinmiş olacağınızı , oyuna olan tüm bakış açınızın değişeceğini garanti dahi ediyorum. Orada , o sayfalarda P.J'in kolejdeki oyunculuk kariyeriyle başlayıp Bulls macerasıyla geçen yılların sonuna dek süren hayat hikayesini bir roman tadında okurken aynı satırlarda hayata ve basketbola bakışınızı değiştirecek bilgelikle kucaklaşacaksınız.

Eline sağlık üstad. Hep bilmek istemişimdir senin en sıradan şeylerden nasıl mucizeler çıkardığını , elini attığın her şeyde nasıl böyle başarılı olduğunu , nasıl felaketlerden fırsatlar çıkardığını ... Hep biri gelse de bana anlatsa demişimdir. Tam zamanında yetiştin , eline sağlık ;)

18 Eylül 2008 Perşembe

NBA 2008-09 Takım Raporu - Cleveland Cavaliers


Gelenler
J.J. Hickson -F- (Draft)
Darnell Jackson -F- (Draft)
Tarence Kinsey –G- (Fenerbahçe Ülker)
Lorenzen Wright –P- (Atlanta Hawks)
Daniel Gibson –G- (Sözleşme yeniledi)
Maurice Williams –G- (Takas Milwaukee)


Gidenler:
Damon Jones –G- (Takas Milwaukee)
Luke Ridnour –G- (Takas Milwaukee)
Adrian Griffin –F- (Takas Milwaukee)
Joe Smith –F- (Takas Oklahoma City)

Donyell Marshall ( Philadelphia Sixers )
Devin Brown –G- (New Orleans Hornets)


Tahmini İlk 5:
PG : Mo Williams
SG : Daniel Gibson
SF : Lebron James
PF : Zydrunas Ilgauskas
C : Ben Wallace

Yorum :

Cleveland güzel oldu bu yıl , güzel. Eksiklerin görülüp tamamlandığına , bir takımın çehresinin değiştiğine tanıklık etmek gerçekten güzel.

Bu takımın statik iki problemi vardı hatırlarsanız ; birincisi Lebron'a alternatif üretecek bir skor opsiyonu bulunamaması ; ikincisi de oyun kurucu problemi.

Cavaliers çekinmeden bir büyük takas hamlesine daha girdi ve enteresandır ki bu takastan da en karlı çıkan taraf yine Cavaliers oldu.

Geçtiğimiz günlerde de Delonte West'le yeniden anlaşıldığını duyduğumuza göre artık rahat rahat '' Cavaliers'ın oyun kurucu problemi yok ! '' diyebiliriz. Keza şimdi o mevkiye şöyle bir göz attığınızda Mo Williams - Delonte West ikilisini görüyor , peşlerine de üçüncü alternatif olarak Eric Snow'la karşılaşıyoruz.

Maurice Williams , belki de kendisine en çok ihtiyaç duyulan takımın yolunu tuttu. Cavaliers bu hamleyle kim ne derse desin çok büyük bir iş çıkardı. Keza Williams'ın derman olduğu dert sadece oyun kurucu sıkıntısı değil. Aynı zamanda skorer yönüyle de Lebron'a alternatif olabilecek bir oyuncu. Daha da önemlisi şutu var affı yok. E bundan iyisi şamda kayısı canım.

Delonte West'le de yeniden anlaşarak bu mevkiyi iyice güçlendiren Cavaliers bununla da yetinmedi ve Lebron'u biraz olsun dinlendirecek isimlere yöneldi. Geçtiğimiz yılı Fenerbahçe Ülker'de tamamlayan Tarence Kinsey ve Lorenzen Wright bunlardan sadece iki tanesi. Draft yoluyla takıma gelen isimler için de gayet pozitif şeyler konuşuluyor ancak NBA'de ne olacağı şimdilik muamma.

Her ne olursa olsun , Cavaliers belini büken iki ana problemi çözmüşe benziyor. Artık biri skor yükünü çekebilen üst düzey bir oyun kurucu olmakla beraber iki tane has pg'leri var. Lebron'un skor yükünü az biraz da olsa hafifletecek alternatif skor kanalları var. Oldukça ümit verici gözüküyor.

Avantajları :
Lebron James. Bu marka başlı başına bir avantaj olmaya yeter sanırım. Neredeyse tüm dünya onun 2010'da sona erecek kontratı için pusuda.

Gerektiğinde Ben Wallace - Anderson Varejao ikilisiyle harikulade sertleştirilebilecek bir pota altı ikilisi , Ilgauskas'ın çok yönlü oyunu.

Oyun kurucu , dış şut ve alternatif skor kanalları probleminin adeta '' cuk '' oturan hamlelerle ortadan kaldırılması.

Dezavantajları :
Ben Wallace'ın hiç bir zaman Detroit günlerindeki gibi olamaması , ve muhtemelen olamayacak olması. Detroit'teki düzenin ardından Bulls'la gelen o yüklü kontrat bu adamı bozdu. Zaten manevi anlamda tatmin olmuş olan Wallace maddi anlamda da voleyi vurunca ipleri salıverdi. Şimdilik son durak Cavaliers gibi gözüküyor. Big Ben'in eskisi gibi olabilmesi için gururunu kamçılayacak olağanüstü bir şeylere ihtiyacı var.

Donyell Marshall , Devin Brown , Joe Smith gibi isimlerin kaybedilmesi. Aslında bunu kendileri istediler ancak bana sorarsanız her biri iyi birer görev adamıydı.

Tüm bu gelişmelere rağmen hücum boyutunun büyük ölçüde Lebron'a bağlı kalması. Cavaliers ne vakit Lakers'ın Kobe'yi kullandığı gibi Lebron'u kullanmayı başarır , o vakit bu problem de çözülür. Ancak bunun için bir adet Phil Jackson ve Kobe'nin geçtiği yolların bir kısmı gerekiyor , Lebroncular darılmasın.


Başarının anahtarı :
Herşeyden önce sağlıklı bir Lebron. ( No Lebron , No Cavaliers ).Çember altında bütünlük. Big Ben'in eski performansına yanaşması. Zydrunas'ın çok yönlülüğünü sürdürerek bu bölgede kontrolü ele alması. Başta Mo Williams olmak üzere kısa rotasyonunun insiyatif kullanarak hücumda alternatif oluşturmaları. Tabi tüm bu keşmekeşte gözardı edilmemesi gereken bir savunma kurgusu.

NBA 2008-09 Takım Raporu - Charlotte Bobcats



Gelenler:
D.J. Augustin -G- (Draft)
Alexis Ajinca -P- (Draft)
Jermareo Davidson –F- (Sözleşme yeniledi)
Ryan Hollins –P- (Sözleşme yeniledi)
Emeka Okafor –P- (Sözleşme yeniledi)

Shannon Brown –G- (Chicago Bulls)

Gidenler:
Earl Boykins –G- (Virtus Bologna)
Kyle Weaver –G- (Takas Oklahoma City)


Tahmini İlk 5 :
PG : Raymond Felton
SG : Jason Richardson
SF : Gerald Wallace
PF : Sean May
C : Emeka Okafor



Yorum :
Pek de bir değişiklik yok bu sezon Bobcats'te. Sadece mevcut sürecin ilerlemesi söz konusu. Okafor'un sözleşme yenilemesi onu daha bir Bobcats'li yapmış olsa gerek , off-season idmanlarda performansı hiç fena gözükmüyor. Keza J-Rich ve G-Wallace da formlarından pek bir şey kaybetmemişe benziyorlar. Anahatlarıyla Bobcats gene gümbür gümbür geliyor gene. Esas sürpriz parkede değil kenarda , Larry Brown MJ'le birlikte elele tozpembe hayaller için Bobcats'te.

Boykins ve Knight'ın gidişinin ardından R.Felton iyiden iyiye oyun kurucu dümenine yerleşecektir. O işi gayet iyi götürüyordu zaten , öte yandan J-Rich - Wallace ve Okafor üçlüsünün uyumu muazzam bir şekilde gelişmeye devam ediyor. Atletik özelliklerine yaratıcılıklarını ve agresifliklerini katan süper üçlü hücumda gayet ahenkli bir oyun ortaya koyadursun , aynı atletik ve agresif tavır onları savunmada da rakipler için kabus kılmaya yetiyor. Bobcats'in iskeletinin de bu oyuncular üzerine kurulu olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Diğer parçalara bakıldığında en önde göze çarpan isim Adam Morrison. Bobcats'in 2006'da bir çok oyuncuyu pas geçerek seçtiği Gonzaga çıkışlı büyük yetenek hala beklenen patlamayı yapabilmiş değil. Ancak herkes onun ne kadar büyük bir potansiyel olduğunu biliyor. Morrison kendisini gerçek performansından alıkoyan sağlık problemlerini halledebilirse Bobcats süper üçlüsünü dörtleyebilir.

Bunun haricinde Matt Carroll , Ryan Hollins , Jared Dudley gibi isimler kısa rotasyonunda sürprize hazır konumadalar. Takımın keskin nişancısı rolunde Carroll var. Boyalı alanda ise Mohammed ve May iki ayrı görev adamı olarak Okafor'un yükünü hafifletmeye çalışacaklar. Ancak her ikisi de tecrübeleri ve yetenekleriyle yapacaklarının sadece yük hafifletmekten ibaret olmadığını ıspatlamaya hazır tipler.

Bobcats sade görüntüsünün altında bir ihtişam taşıyor ancak bu onları nereye kadar götürecek , işte bu sorunun cevabı koç koltuğunda oturan adamın yapacaklarıyla doğrudan ilintili.

Avantajları :
Eğer Dwight Howard gibi bir potansiyelden mahrum kalsaydınız , onun yerini kiminle doldurmak isterdiniz ? İşte bu can alıcı soruyu 2004 Draft seçimlerinde Bobcats'e sordular :) Cevap malum ; Emeka Okafor.

Aynı doğum gününü taşıdığım bu adam burcunun gereği ( Terazi ) saha dışında biraz sakin , ağırkanlı olsa da parkede tam bir canavar. Okafor atletik yeteneklerine , iri fiziğine can alıcı bir şeyler katmayı başarabilmiş yegane uzunlardan biri ve katmaya da devam ediyor. Bobcats'in ona ev sahipliği yapması başlı başına bir avantaj.

Ayrıca kısa rotasyonunda da '' yıldız '' rolünü üstlenen iki oyuncu tıpkı Okafor gibi fazlasıyla atletik ve güçlü. Bu , takımın belkemiğini oluşturan oyuncuların savunmada göz açtırmaması anlamına geliyor. Ayrıca hücumda da kısa zamanda çok şeyi değiştirebilecek bir potansiyele sahipler.

Takımda tevazu söz konusu. Kimse kuru kahramanlık peşinde değil. Herkes görevini istekle , azimle yapmaya gayret ediyor. Larry Brown'un gelişiyle bu tevazu güdüsü katlanacaktır diye düşünüyorum. Örneğin Matt Carroll tüm egolarından sıyrılmış bir biçimde kendisini hafife alan savunmacıları pişman etmeye devam edecektir. Ya da Hollins , Dudley , May ... Vesaire ...

Dezavantajlar :
Çaylaklar tam bir muamma. Ne getirirler ne götürürler şimdilik pek de belli değil. Geçen yıldan bu yıla pek de değişiklik gösterememiş bir takımın geçen yıldan daha ileriye gidip gidemeyeceği de merak konusu.

Morrison ve Wallace'ın müzmin sakatlık problemleri.

Yeni bir koç , neticede yeni bir sistem. Bekleyip göreceğiz.

Başarının anahtarı :
Takımda herkesin aynı tevazu güdüsüyle işini yapmaya devam etmesi. Brown'un getireceği sistemin tam anlamıyla uygulanması da başarıyı getirecektir. Bunun dışında pek de ekstra bir şeye gerek yok , potansiyel belli.

NBA 2008-09 Takım Raporu - Boston Celtics


Gelenler :
J.R. Giddens, -G- (Draft)
Bill Walker, -F- (Draft)
Tony Allen –G- (Sözleşme yeniledi)
Eddie House –G- (Sözleşme yeniledi)
Darius Miles –F- (Portland Trail Blazers)
Patrick O'Bryant –P- (Golden State Warriors)

Gidenler:
James Posey –F- (New Orleans Hornets)

Kadro :
Ray Allen ,Tony Allen ,P.J. Brown , Sam Cassell ,Glen Davis , Semih Erden , Kevin Garnett , J.R. Giddens , Eddie House ,Darius Miles , Patrick O'Bryant , Kendrick Perkins , Paul Pierce , Scot Pollard ,Leon Powe ,Gabe Pruitt , Rajon Rondo , Brian Scalabrine , Bill Walker

Tahmini İlk 5 :
PG : Rajon Rondo
SG : Ray Allen
SF : Paul Pierce
PF : Kevin Garnett
C : Kendrick Perkins



Yorum :
Celtics geçen sezonu şampiyon kapatarak NBA'de son yılların en büyük ve çabuk atağını gerçekleştiren takımları arasına adını yazdırdı. Zaten halihazırda NBA'in en çok şampiyonluk kazanan tecrübe abidesi bir klasiği olan yoncalar , ölümünün ardından Red Auerbach'ın ruhunu ilk kez şad etmeyi başardılar. Şimdi yola devam etmenin zamanı ...

Geçen sezonki kadrodan kaybedilen tek isim olarak James Posey göze çarpıyor. Yeni isimlere göz attığımızda da aslında bunun çok da büyük bir kayıp olmadığını görüyoruz. Keza Celtics yeni isimleriyle bu boşluğu dolduracak gibi gözüküyor.

Mevcut beşin harikulade yedeklenmesi , Celtics'e yapılan '' yaşlanmaya aday, geleceği muamma '' takım ithafını çürütmeye yeter diye düşünüyorum. Keza oyun kurucu dümeninde Sam Cassell'le birlikte 85 doğumlu Rajon Rondo var. 33'ünü deviren Ray Allen'ı ara sıra saç baş yoldursa da Tony Allen , sürpriz çıkışlarıyla ilk defa bir yerde dikiş tutturmayı başarmış Eddie House gibi isimler yedekliyor. Pierce'a yaşlı demek haksızlık olur keza henüz 30 dahi demedi ancak yine de arkasında Darius Miles'ın oluşu az da olsa ümit verici. Hoş ben o Miles'tan şu an hiç bir şey beklemiyorum ya neyse ... Hiç yoktan iyidir , denemeye değer. Burası Boston , Portland'ın Jail Blazers dönemine benzemez buralar. Afedersiniz öttürürler adamı :)

Uzun rotasyonu ise Garnett ve Perkins'in ardından gayet zengin gözüküyor. Glen Davis geçen yıl kazandığı özgüvenle bu yıl da stepne vazifesini kısmen görecektir. Kısmen diyorum çünkü o dahil hiç bir uzunda Garnett'ın çok yönlülüğü yok. Sadece belli açıkları kapatmaya da yetse yeter şimdilik , ama ilerisi için oturup düşünmek gerek. P.J Brown için yoruma hacet yok , keza yolun sonu gözükmüştür artık kendisi için. Scott Pollard, Leon Powe ve Brian Scalabrine üçlüsünden en ümit verici olanı Powe gibi gözüküyor.

Bunların dışında Celtics'in Miles'la beraber '' ikinci bir şans '' tanıdığı bir diğer isim olarak Patrick O'Bryant göze çarpıyor. Genç uzun 9.sırada Seattle tarafından draft edildiği günden bugüne kocaman bir hayal kırıklığından başka hiç bir şey ifade etmedi NBA için. Ancak hala içinde bir cevher olduğuna inananlar var. Ainge ve Doc Rivers da bu kitleye dahil sanırım.

Ayrıca ileriye dönük bir proje olarak Semih ERDEN'imize de şimdiden başarılar dileyelim. TBL'de ve Avrupa'da iyi çalışması gerekiyor şu rotasyondan sıyrılabilmiş bir isim olabilmesi için.

Avantajları :

Herşeyden önce çok çok tecrübeli bir takım. Garnett - Allen - Pierce üçlüsünü yazmaktan ellerimiz nasır tuttu , o kısma hiç değinmiyorum bile. İlk beşten geriye kalan bench tayfası gayet sağlam gözüküyor. Tüm bunlardan ziyade ilk kurulduğu günden bugüne '' yeni '' Celtics kadrosu büyük mesafe katetti. Özellikle özgüven perspektifinde. Big Three ilk kez parkeye adım attığında herkesin kafasında '' acaba ? '' lar vardı. Ancak şimdi en tecrübesizinden tutun da All-Star'ına kadar tüm takımda ( ve dibe vurup yükselmiş Ainge & Rivers ikilisinde ) müthiş bir özgüven ve zafer duygusu var. Bu bir takım ve o takımın kimyası için çok önemli.

Savunmayı daha ilk yıldan muhteşem oturttular. Aynı kurgunun devam etmesi demek Celtics'in Doğu'da kafadan zirveye oynaması demek. Bir diğer avantaj olarak da son yıllarda Doğu'yu domine eden Pistons ve Heat'in düşüşü belirtilebilir. Celtics yine zirveye aday takım konumunda.

Alternatiflerin bolluğu takım içi rekabeti kızıştırıyor , bu hem oyuncuların bireysel gelişimi için hem de takımın katedeceği mesafe için çok önemli bir kıstas. Ayrıca alternatiflerin her birinin daha önceki platformlarda skor yükü çekmiş , sorumluluktan kaçmayan tipler oldukları düşünüldüğünde ( Glen Davis'in okul yıllarını hatırlayın , ya da Giddens'ın son sezonunda 16.2 sayı ortalamasıyla oynadığını , Leon Powe'ın kolej kariyerinin 20 - 10 şeklinde olduğunu ... ) bu rekabetin bir hayli karlı olacağı gerçeği açıkça ortaya çıkıyor.

Son olarak Banknorth TD Garden'ı hınca hınç dolduran Celtics taraftarının bu yıl aynı zafer ve özgüven duygusuyla takımını desteklemesi ve yoncaların iç sahada bileğinin bükülmemesi ihtimaline değiniyor ve dezavantajlara geçiyorum.

Dezavantajları :

Takım iki parça konumunda. Gençler ve yaşlılar. Yine yine yine altını çiziyorum , Big Three'nin yaş ortalaması 31-32 dolaylarında. Olası bir sakatlıkta tüm alternatif bolluğuna rağmen 3 isimden birinin yerini bile tam anlamıyla doldurmak mümkün değil. Ayrıca bu durum takımın uzun vadeli geleceği adına da düşündürücü.

Celtics'te bu yıl boş atıp dolu tutma sevdası var. Ancak şunu da unutmayalım ki O'Bryant'ın da Miles'ın da dünü ortada. Ki o Miles daha geçtiğimiz gün %85 kapasitede olduğuna dair bir şeyler zırvalayıp şimdiden ayağına yer yapmaya kalkıştı. Gene de var bir ümit ancak O'Bryant ümitsiz vaka gibi gözüküyor.

Başarının anahtarı :
Savunma kurgusu aynen devam etmeli ve her oyuncu bu çarkın birer parçası olma yolunda çalışmalı. Bunlar dışında başrol oyuncularımızın da sağlıklı kalmaları gerekiyor. Bunun için gerekli ortam ( bench desteği ) mevcut , Rivers'ın akıllı bir hamleyle Big 3'ün enerjisini tüm sezona ve play-offlara yayması gerekiyor keza Celtics için ufuk yine alabildiğine geniş gözüküyor. Doğu finali gayet yüksek bir ihtimal şu manzara itibarıyle.

NBA 2008-09 Takım Raporu - Atlanta Hawks


Gelenler :
Mike Woodson - Antrenör - (Sözleşme yeniledi)
Josh Smith -F- (Sözleşme yeniledi)
Othello Hunter -F- (Draft)
Randolph Morris -P- (Serbest)
Maurice Evans -G- (Orlando Magic)
Thomas Gardner -G- (New York Knicks)
Flip Murray -G- (Indiana Pacers)

Gidenler:
Josh Childress -F- (Olympiakos)
Lorenzen Wright -P- (Cleveland Cavaliers)
Tyronn Lue -G- (Milwaukee Bucks)
Anthony Johnson -G- (Orlando Magic)

Kadro :
Mike Bibby , Speedy Claxton , Maurice Evans , Thomas Gardner , Al Horford , Othello Hunter , Joe Johnson , Solomon Jones , Acie Law , Randolph Morris , Ronald Murray , Zaza Pachulia ,Jeremy Richardson ,Josh Smith , Salim Stoudamire , Mario West ,Marvin Williams



Tahmini İlk 5 :
PG : Mike Bibby
SG : Joe Johnson
SF : Josh Smith
PF : Marvin Williams
C : Al Horford

Yorum :
Şüphesiz bu yaz Hawks en büyük karı Josh Smith'i kimseye kaptır(a)mamakla yaptı. Yaz bilançosunun negatif hanesinde ise Josh Childress ismi yer alıyor. Onunla yeniden anlaşmak konusunda diğer Josh'ta olduğu kadar şanslı değillerdi ve blöf sandıkları Olympiakos muhabbeti patlak verdi.

Tüm bunları dışında Hawks'ın bana göre yaptığı en büyük hamle Mike Woodson'la yeniden anlaşmak oldu. Ne yalan söyleyeyim , bu adamın oynattığı oyunu ve Hawks'a aşıladığı ruhu seviyorum. Taraftarla bir bütün olmuş , genç ve ateşli bir takımı harikulade motive etmesini biliyor. Tamam belki teknik anlamda hala bazı açıklar var ancak mental anlamda Hawks dört dörtlük bir performans ortaya koydu geçtiğimiz yıl. Bunun en somut delili ise yıllar sonra gelen Play-off ve o play-off'u şampiyon kapatan Celtics'e karşı alınmış 3 galibiyet. Bu hiç ama hiç kolay bir şey değil emin olun.

Avantajları :
İlk beş hakikaten sağlam. Bunu henüz Hawks'ı bu sezon hiç izlemeksizin sadece kağıt üzerindeki mevcut vaziyete bakarak söyleyebilirim. Arka alandaki üçlünün tamamı iyi bir performansla All-Star seviyesine ulaşabilecek ( ulaşmış ) oyuncular. ( Bibby - JoJo - J.Smith ).

Öte yandan Marvin Williams da her geçen gün daha iyiye gidiyor ve kendisinden beklenen patlamaya adım adım yaklaşıyor. Ancak onun başaramadığı patlamayı başarmış bir ismi görüyoruz pivot mevkiinde ; Al Horford NBA'deki ilk yıllarında gayet iyiydi. Hawks'a alışmak bir yana , bu oyundaki rolünü çok iyi biliyor ve tam anlamıyla yerine oturmuş bir taş vazifesi görüyor.

Bunların haricinde takım içi bütünlüğünü seviyorum Hawks'ın. Elele verip bir şeyler başarma konusunda gerçekten iyiler , ki yukarıda da belirttiğim gibi bunu Woodson'a borçlular. (Mesela koç Woodson değil de Isiah Thomas olsaydı bu durum böyle olmazdı ! ) Mental anlamda gerçekten NBA'e fazlasıyla hazırlar.

Savunma bütünlüğü bu yıl da devam edecektir muhtemelen. Hatırlarsanız Hawks geçen sezon tüm NBA'de rakipleri en düşük dış şut yüzdesinde tutan 2 takımdan biriydi (Diğeri Celtics). 3 sayı çizgisinin içine kapandığında bu takıma sayı atmak hakikaten zordu , yeni sezonda da zor olacaktır keza aynı sistem aynı oyuncularla devam etmekte.

Taraftar faktörü elbette yadsınamaz. Hawks'ın ateşli taraftarı geçen yıl gelen başarının ardından bu yıl beklentilerini daha yüksek tutuyor ve daha umutlu. Kombine satışlarının patlaması muhtemel.

Son olarak Flip Murray hamlesinin güzel olduğunu söyleyebilirim. Murray iyi oyuncu ancak Hawks mentalitesine alışır mı işte o konuda şüphelerim var. Ancak genel olarak beğendiğim bir kısadır , JoJo'ya sürpriz bir alternatif teşkil etmesi muhtemel.

Dezavantajları :
Josh Childress piyangosu pahalıya patladı. Onu elde tutabilmek adına dışarıya açılmasına , sağa sola göz kırpmasına pek de müsade etmemeliydiler. Her ne olursa olsun , ortada yanlış bir stratejiyle kaybedilmiş bir yetenek var. Childress bu takımın iyi bir parçasıydı.

Diğer Josh'u da güç bela elde tuttular. Şimdi oturup düşünme zamanı ; kontratının son yılında göze girmek isteyen, yüksek kontrat koparmak isteyen bir Josh mu daha iyi oynar , yoksa güç bela muamma bir kontrat koparmış , nispeten kafası rahat bir Josh mu daha iyi oynar ?

Bu sorunun cevabı Ahmet'e Mehmet'e Josh'a Coni'ye göre farklılık göstermez , tüm NBA'de bu standarttır. Kontratının son yılını oynayan oyuncu coşar. Nitekim bizimki de Josh'tu geçen sene :) Bu sene daha rahat olması muhtemel , 58 milyon doları cebe koymak rahatlık verici olsa gerek :)

Bir diğer dezavantaj olarak , tam anlamıyla oturmaya meyilli iskelete alternatif bench'in şimdilik yetersiz görünmesi. Bence Evans , Childress'ın yerini tutamayacak. Claxton'un durumu belirsiz , Law desen Bibby'nin oyun kuruculuğunun yanından bile geçemez. Hatta sg oynasa yeridir. Salim Stoudamire'ın da bir ara kopma noktasına geldiğini duymuştum , ondan alınacak verim de muamma. Tyronn Lue ve Anthony Johnson gibi tecrübe abidesi iki oyun kurucunun da takımdan ayrılması Bibby'nin büyük ölçüde yalnız kalması anlamına geliyor. Olası bir sakatlıkta dümen bir hayli boş kalacaktır. Claxton'un sağlığına dua etmeliler bence.

Başarının anahtarı :
Kesinlikle sağlıklı bir Hawks. İlk beşin alternatifi Hawks'ı geçen seneden yukarıya taşıyamaz. Savunma istikrarının devamı. Sorumluluk alacak skorerlerin form grafiği büyük önem arz edecek. Bu da kritik bir nokta. Kısacası yükselen Hawks değerlerinin yükselmeye devam etmesi diyebilirim. Onlar da öyle diyorlar zaten ; Rise Up !

NBA 2008-09 Takım Raporu - Minnesota TimberWolves



Gelenler:
Kevin Love, -F- (Draft)
Nikola Pekovic, -P- (Draft)

Mike Miller –F- (Takas Memphis)
Brian Cardinal –F- (Takas Memphis)
Jason Collins –P- (Takas Minnesota)
Rodney Carney –G- (Takas Philadelphia)
Calvin Booth –P- (Takas Philadelphia)

Craig Smith –F- (Sözleşme yeniledi)
Sebastian Telfair –G- (Sözleşme yeniledi)
Ryan Gomes –F- (Sözleşme yeniledi)

Gidenler:
O.J. Mayo -G- (Takas Memphis)
Marko Jaric –G- (Takas Memphis)
Greg Buckner –G- (Takas Memphis)
Antonie Walker –F- (Takas Memphis)



Kadro :
Calvin Booth , Corey Brewer , Brian Cardinal , Rodney Carney , Jason Collins , Michael Doleac , Randy Foye , Ryan Gomes , Al Jefferson , Kevin Love , Mark Madsen , Rashad McCants , Mike Miller , Chris Richard ,Craig Smith , Kirk Snyder , Sebastian Telfair

Tahmini İlk 5 :
PG : Randy Foye
SG : Rashad McCants
SF : Mike Miller
PF : Al Jefferson
C : Craig Smith

Yorum :
Timberwolves bu yıl yine genç ve yeni denilebilecek bir kadroyla karşımıza çıkıyor. Yıllar yılı süregelen o KG'li statik kadro KG'nin Celtics'e gidişini de içeren dev takasla bir anda değişiverdi ve T-Wolves geçen yıl itibarıyle ( bir çoğuna göre zararına bir hamleyle ) yepyeni bir takım oluverdi. Ancak bu yaz içerisinde olup bitenlerin ardından şekillenen kadroya baktığımızda Wolves'un geçen yıla nazaran bir hayli değiştiğini , büyük ölçüde yenilendiğini görüyoruz. Görünüşe bakılırsa Randy Wittman'ın KG takasının ardından yaptığı '' zoraki umut verici '' açıklama ve gösterişler yalan oldu , keza geçen sene '' iyi iyi hadi gelecek var bu takımda '' dedikleri kadro ve formasyon dağıtılmış durumda. Demem o ki T-Wolves zorlu batı konferansında tutunabilmek için hala çözüm(ler) aramakta.

Bu yaz yine büyük ve kapsamlı denilebilecek bir takasa imza attılar ve Memphis - Minneapolis hattında bir çok oyuncu yer değiştirmiş bulundu. Tüm bu değişiklerin ardından ortaya yukarıda belirttiğim ilk beş çıktı.

Avantajları :
Takımın bu yılki en büyük kozu yine Al Jefferson olacak. (Geçen yılki performansını hatırlayınız , tek kelimeyle durdurulamayan bir canavardı ! Bir çok NBA takımının '' kolay lokma '' diye çıktığı Wolves maçlarını rakiplerin burnundan getirmişti desem yeridir.) Bunun haricinde kısa rotasyonundaki zenginlik dikkat çekiyor. Oyun kurucu pozisyonunu akılları var ise Foye'a emanet ederler , keza Telfair'in dümenindeki bir geminin rotası pek de hoş olmuyor. Skorer guard mevkiinde McCants de geçen yılki performansıyla umut vermişti. Şimdi yine umut verici olabilmesi açısından kendi ayarında diyebileceğimiz bir Kirk Snyder'la pozisyonunu paylaşacak. Öte yandan kısa forvet rotasyonunda da Mike Miller'ın yetenek ve tecrübesiyle öne çıkacağını , hatta takımın yeni liderlik rolünü üstlenebileceğini söylemek mümkün. Onu da Gomes ve Brewer yedekleyecek. Uzunlar ise tamamen Jefferson'ı dinlendirmek ve Smith'e alternatif teşkil edebilme çabasında olacaklar.

Ancak her şeye rağmen güzel olan şu ki takımda 1983 ve altı doğumlu tam 10 oyuncu var. T-Wolves gencecik , dipdiri bir kadro olarak dikkat çekiyor. Smith , McCants , Jefferson , Foye , Carney , Brewer gibi isimlerin bu 10'a dahil olması daha da bir umut verici.

Dezavantajları :
Tüm bunlara rağmen KG'nin gidişinden sonra hala T-Wolves tutanlar varsa pek de umutlanmamaları gerektiğini söylemek durumundayım. Keza Wolves genç olduğu gibi yeni de bir takım. NBA'de , özellikle batı konferansında ayakta kalabilmek için '' takım '' olgusunun gerektirdiği her şeyi tam anlamıyla oturtmak gerekiyor. Şu takımdan bunu beklemek hata olur , keza geçen seneki kadroyla bu sene arasında dişe dokunur farklar var.

Bunun haricinde takımın belli bir sistemi yok ,tamamen taraftar gazıyla ve bütünlükten uzak,karmaşık bir hücum sistemiyle oynuyorlar. Aslında bunu da beklemek Wolves'a haksızlık olur keza az önce de belirttiğim gibi taşlar tam anlamıyla yerine oturmuş değil.

Başarının anahtarı :
Uzun vadeli bir oyun planı. Bu planın yayıldığı bir zaman ve istikrar. Tabi bu süreçte elekten elenenlerin karlı hamlelerle elden çıkarılması ve genel anlamda takım iskeletinin oturtulması. Bu iskelete alternatif teşkil edebilecek yedek parçaların gelişimi de önemli tabi. Wolves'un yıllarca sürmesi muhtemel sıkı bir kampa ve dolayısıyla biraz sabra ihtiyacı var.

12 Eylül 2008 Cuma

Shaq şafak sayıyor


Efendim NBA'in en popüler isimlerinden Shaquille O'Neal , 2010'da sona erecek kontratının ardından oyunculuk kariyerine veda edeceğini açıklamış. Diesel bunu ifade ederken '' bu ligde 735 günüm kaldı '' gibisinden bir şeyler söylemiş.

Görünen köy kılavuz istemez , hele bir emekli olsun seceresini dökeriz ( dökerler ) ortaya , bol bol nostalji yaparız. Orası ayrı.

Şimdi gel gelelim zurnanın zırt dediği yere. ( Böyle mi denirdi yahu :) ? )

Yabancı haber sitelerinin birindeki yorum kısmına vatandaşın biri '' Shaq Heat'le şampiyonluk kazandıkları 2006 yılında emekli oldu ki zaten ? '' gibisinden bir yorum yapmış.

Evet , zurna burada zırt diyor değerli okuyucular.

Steve Kerr efendi patlak vermiş bulunuyor böylece. Daha doğrusu bence. Şimdi iyiden iyiye pişman oldum az biraz TV yorumculuk deneyimimizi şu Shaq - Marion takasına Suns açısından pozitif yorum yapmaya çalışarak harap ettim diye :)

Shaq aynı açıklamada demiş ki : '' Bu ligden ve oyunculuk kariyerimden alabileceğim her şeyi aldım. Şimdi sadece 735 günüm kaldı.''

Adamın amacı kalmamış , şafak sayar olmuş be ! Sen ki şu adamı 36'lık haliyle getirmiş ligin en hızlı takımına koymuş , sezonun ortasında NBA'i kasıp kavuran Run & Gun'ı tek celsede bitirmişsin. Var mı ötesi ?

O gündür bugündür ( Amare'nin insanüstü performansına rağmen ) Suns belini doğrultabilmiş değil. Nash de ufak ufak bezmeye başlamış olsa gerek , hoş bezmese de farketmez keza onun yaş da aldı gidiyor.

Her neyse , piyasa cıvıl cıvıl '' Shaq'in şafak sayma '' haberleriyle ışıldayadursun , benim şunca şeyin arasından seçip ayıkladığım ve vurgulamak istediğim şey , bir okuyucu yorumundan ibaret.

'' Bu adam zaten 2006'da emekli oldu ? ''

4 Eylül 2008 Perşembe

Artık Başlasın !

Öylesine bir yazı ...

Herkese merhabalar ...
Uzun sayılabilecek bir süreden sonra , belirli bir konuya bağlı olmaksızın , tamamıyle özgür nitelik taşıyan , bir nevi iç dökme yazısıyla karşınızdayım.

Yazının başlığından da belli olacağı üzere yine Eylül-Ekim döneminin getirdiği o '' artık başlasın '' moduna girmiş durumdayız bir NBA fanatiği olarak.

E abiler yalan mıdır , yaz döneminde ortalıkta kol gezen takas söylentileriyle hatta gerçekleşmiş takas muhabbetleriyle nereye kadar oyalanabiliriz ki ? Vince Carter'ın Fransa ziyareti , Monta Ellis'in sakatlık haberi ... 1 NBA maçının yerini tutar mı Allahaşkına ki şöyle hevesle kaleme alalım ?

Başlasın artık şu aksiyon , bakalım keyfimize , değil mi ?

El emeği göz nuru blog hazırlıyorsun, ortaya dökecek , daha doğrusu döktürecek malzemen yok , vallahi gücüme gidiyor yahu :)

Mübarek Ramazan ayının sona ermesiyle ( ki yeri gelmişken her okuyucumun da Mübarek ayını tebrik ediyorum ) bayram telaşemiz başlar , onun bitmesiyle de iyiden iyiye sezon moduna gireriz herhalde artık. NBA Fikstüründe de görülebileceği üzere Preseason'a 5 Ekim'de merhaba diyoruz , ardından NBA tüm heyecanıyla ve yenilikleriyle tam gaz devam ediyor.
Bu yıl BasketbolTurkiye.com forumunda başlatıp artık gelenekselleştirmeye doğru gittiğimiz NBA sezon öncesi raporunu hazırlamak adına yine sabırsızlanıyorum , daha doğrusu sabırsızlanıyoruz. Evet çoğul kullandım çünkü bu yoğun NBA maratonunda eskiden beri yoluma yoldaşlık etmiş yazar arkadaşlarımdan Cem AK yine 21numara'da ve Basketbolturkiye.com'da bizlerle olacak.

Ayrıca yeri gelmişken hatırlatayım , BasketbolTurkiye.com anasayfası da yeni sezon itibarıyle yenilenecek ve TBL - Avrupa - NBA olarak 3 bölümden oluşacak. TBL'nin salsabasket.net'e , NBA'in de şu anda satırlarını okuduğunuz bloga yönlendirileceğini belirtmeme gerek yok sanırım :) Avrupa içinse farklı projeler var , zamanla netlik kazanacak nasipse.

Evet az önce de vurguladığım üzere , 21numara blogunda sevgili Cem'le beraber NBA'i dolu dizgin yaşamak ve yazmak adına sabırsızlıkla beklemekteyiz. Bugünden itibaren Cem de yazı ve yorumlarıyla NBA blogumuza renk katacak.

Yazılı spor medyasının arz-talep tahtını mecmuadan internete devrettiği şu döneme şahitlik ederken sizlere rahatlıkla belirtebilirim ki blogumuz yeni sezonda her gün bakmadan geçemediğiniz bloglar listesine adını yukarılara bir yerlere yazdıracak.

TBL temalı , Anıl AKSAÇ imzalı salsabasket blogu neredeyse açılış sayfam olmuş durumda.( Aslında olmasına olur ama ben blank kullanıyorum , prensip meselesi :) ) Bazen düşünüyorum '' Bu adam acaba işi gücü bırakıp tamamıyle bu Blogla mı uğraşıyor ? '' diye. Anıl her zaman olduğu gibi elini attığı her işi layıkıyle , en iyi haliyle yapmaya devam ediyor. Bazı günler çarşaf çarşaf yazılardan oluşan seriler yazışına şahitlik etmek ve onu okumak büyük keyif. Henüz TBL başlamamışken dahi bu böyleyse , 1-2 ay sonraki salsabasket.net'i merak etmemek akıl karı değil açıkçası :)

Keşke ben NBA'e , Anıl'ın TBL'e olabildiği kadar yakın olabilseydim demeden edemiyorum bazen :)

Neyse , bomba gibi geliyoruz vesselam , ayırmayın gözleri bizden.

Serbest bir yazıyı kaleme almışken 1-2 ufak alıntıyla da gündemi değerlendirmekte fayda var. Yoğun yaz döneminde her zaman kaleme klavyeye sarılmak nasip olmuyor malum.

- İbrahim KUTLUAY geçenlerde yaptığı bir açıklamada '' Türkiye'nin olimpiyat şampiyonu sporlar yetiştirememesinin en büyük nedeni , sporcuların hem sportif hem de akademik hayatlarını bir arada götürebilecekleri bir ortam bulamamalarıdır '' demiş. İşte budur , işte budur içimizdekilere , yaşadıklarımıza tercüman olan şey.

Amatör bir basketbol oyuncusu olarak , en azından bu işin içine bir şekilde karışmış biri olarak buna yıllar yılı şahit oldum , olmaya da devam ediyorum.

Yetenek ve çalışma düzeyiniz her ne olursa olsun , şu memlekette 15-16'nıza geldiğinizde o öldürücü yol ayrımı karşınıza geliyor. Profesyonel spor hayatını seçseniz başınıza gelebilecekler :

İyi ihtimal : Profesyonel sporcu olur , hayatınızı meslek niteliği kazanmış ölçüdeki sportif zanaatinizle idame ettirirsiniz. Hayallerinize kavuşmuşsunuzdur.

Kötü ihtimal ( ler ) : Tam bir şeyleri başarmışken ya da başarmak üzereyken , yahut başarabilecekken sakatlanıp spor hayatınızı bitirmek zorunda kalırsınız. Yaptığınız seçimden ötürü akademik bir güvenceniz ( daha açık bir ifadeyle size iş sağlayabilecek bir diplomanız ) , ve size hayatınızı kazandırabilecek bir zanaatiniz , mesleğiniz yoktur. Ortada kalır , tozpembe hayaller peşindeyken bir anda zavallı bir adam haline gelirsiniz. Evet çok açık ve acımasızca ifade etmiş olabilirim ama çok kereler şahit olduk buna çevremizde.

İyi bir ihtimalle spor antrenörü olursunuz ki buna da bu memlekette ne kadar iyi bir ihtimal denir bilemiyorum.

Bir diğer kötü ihtimal , aynı kaynaklara dayanan problemlerin sizi sürükleyeceği kötü durumlardan ibarettir. Memlekette işin ehillerinin avcunu yalarken ne idüğü belirsiz adamların tahtta oturması dillere destan. Siz ya da herhangi bir sakatlık sizi harcamasa bile bağlı bulunduğunuz birileri ipinizi rahatlıkla çekebiliyor. Buna da şahit olduk çok kereler.

Basketbolun içinde bulunduğu muhtelif imkan yoksunlukları küçük detaylar gibi gözükseler bile bir fidanı yeşermeden öldürmeye yetebiliyor.

Bu konuda ne kadar da doluymuşum yahu ... Yanlış anlaşılmasın , hani bu adam harcanmış herhalde ondan kuyruk acısı var falan diye .. Ben hep söyledim gene söylüyorum , on numara sporcu mantalitem vardır ama gene de şu şartlarda benden oyuncu falan olmaz diye. Kendimden ziyade etrafım bir çok '' harcanmış '' örnekle dolu. Eğer hayalini kurduğum imkanlar bu ülkede de olsaydı eminim ki ABD'nin dünyaya basketbolcu , Brezilya'nın dünyaya futbolcu ihraç etmesi gibi biz de büyük sporcular ve antrenörler yetiştirip tüm dünyada ay-yıldızı layıkıyla temsil edebilirdik.

Aslında üzerine uzun uzun konuşulabilecek bir mevzu , ancak ben bu konuda çarşaf çarşaf yazma yetisini henüz kendimde görmediğim için fazla derine inmiyor ve '' genel '' statüdedeki bir yazımda bu konuya şöyle bir değinmekle yetiniyorum. Ayrıca '' şöyle yapılmalı , aman efendim böyle olmalı , şu şu stratejiyle şu şu adımlar atılmalı '' falan gibi martavallar da okumuyorum , okuyamıyorum. Bu ülkede eğitim sistemi de , sportif gelişim kültürü de kökünden bozuk desem yeridir.
Buna da şahit olduk vesselam !

Bazen düşünüyorum iyi ki Daçka'lar , Ülker'ler , Efes'ler , Banvit'ler , Karşıyaka'lar ve sayıp sayamadığımız nice oyuncu yetiştirmiş basketbol altyapı kulüpleri var diye.

Tabi başka bir perspektiften bakıldığında özel üniversitelere de teşekkür borçluyuz diye düşünüyorum !

Malesef ...

Hoşçakalın ...
Ahmet M.SUBAŞI

Oklahoma City Thunder

NBA'in yeni takımı
Oklahoma City, yeni logosunu basına tanıttı. Oklahoma City kendisine isim olarak ise Thunder'ı seçti.Seattle Supersonics'i satın alarak Oklahoma City'ye taşıyan Clay Bennet, uzun bir bekleyişin ardından takımın renklerini ve yeni ismini açıkladı. NBA'in en yeni takımı, "Oklahoma City Thunder" adıyla mücadele edecek. Bennet'ın katıldığı törende Thunder'ın yeni logosu da tanıtıldı.Kadrosunda süper yıldız adayı Kevin Durant'ı bulunduran Thunder'ın renkleri ise açık mavi ve sarı olacak. Bennett açık mavinin eyalet bayrağından alındığını, sarının da Oklahoma'nın güneşini yansıttığını söyledi. Oklahoma City Thunder, ilk maçını 29 Ekim'de Milwaukee Bucks ile oynayacak.Oklahoma City, Katrina Kasırgası'nın ardından bir sezon New Orleans Hornets takımına da ev sahipliği yapmıştı.