2 Ağustos 2012 Perşembe

Yılın maçı !



Aslında bu yazıyı bir kaç saat önce, yani az önce 156-73 gibi fantastik bir skorla biten ABD - Nijerya maçından önce yazmayı düşünüyordum. Keşke o zaman yazsaymışım, şimdi bilgisayar oyunlarında bile zor ortaya çıkabilecek şu skorun doğurduğu fantastik rekorlar ve istatistikler kafamı karıştırdı. Yılın maçı bence budur. Gerçi konumuz NBA ama, budur yani. Amerika bu maçla olimpiyatlarda bir maçta atılan toplam sayı (156), bir maçta kaydedilen toplam üç sayı isabeti (29), bir olimpiyat karşılaşmasında elde edilen en yüksek fark (83), saha içi yüzdesi (.71.1), üç sayı yüzdesi (.46) gibi rekorlara imza attı. Bence bir çeyrekte ve yarıda üretilen sayı rekorunu falan da kırmışlardır ya, neyse... 9 oyuncusu Amerika'da doğup büyümüş, olimpiyatlara grubunda Litvanya, çeyrek finalde de Yunanistan'ı eleyerek katılmış bir takım olduğu düşünülürse Nijerya'ya da '' Aman canım basketboldan bihaber Afrika ülkesi '' diyebileceğimiz tırt bir takım değil. Haliyle ABD'nin yaptığı bu şeyi ( artık her ne ise ) 2012 olimpiyatlarında tecavüz skandalı olarak kayda geçiyor ve esas mevzumuza dönüyoruz.

Bu hafta Fanatik Basket için Minnesota Timberwolves'un yeniden doğuşunu yazdım. Keyifli ve içime çok daha fazla sinen bir yazı oldu. Okumak isteyenler gazeteyi temin ederek ya da internet üzerinde http://www.fanatikbasket.net/online/ adresinden giriş'e tıklayarak sayfaları çevirmeye başlayabilirler.

Arka sayfadaki Murat Köse'nin kaleme aldığı NBA haberleri kısmını bu hafta NBA yönetiminin başlattığı yeni uygulama aldı. Bu yeni ankete göre NBA.com ziyaretçileri on aday karşılaşma içerisinden '' Yılın maçını '' seçiyorlar.

Aday maçların her biri birbirinden iddialı. Mesela Kobe'ye Knicks maçı öncesi '' Abi Jeremy Lin diye çekik gözlü bir şey var, Allah'ın Tayvan'lısı tüm NBA'in canına okuyor. Lakabı da White Mamba'ymış, ne diyorsun ? '' diye sorulduğunda '' Olm güldürmeyin bak '' türü bir cevap verip aynı maçta Lin'in 38 sayı 7 assistle Kobe'nin Lakers'ını yıkmasından tutun da, Rajon Rondo'nun neredeyse iki triple double çıkarttırabilecek insanüstü performansına, Clippers'ın play-off ilk turunda Grizzlies'e 27 sayıdan gelmesine kadar bir çok hafızalara kazınmış maç var.

Bu yazıyı kendi adayımı oylamak için yazıyorum.

Bence yılın maçı, 20 Mayıs 2012 tarihine tekabül ediyor. Doğu konferansı play-off ikinci turunda şampiyonluğun en büyük adayı Miami Heat'in Indiana Pacers'la Indianapolis'te oynadığı karşılaşma... 



O güne, ve dolayısıyla seçimimin sebeplerine gelince...

- Şampiyonluğun en büyük adayı da olsan, Indiana Pacers gibi bir takımla eşleşmişsin. Pacers, size olarak ligin en iyi beşine sahip takım. Genç, atletik ve iriler. Başarıya açlar ve muhteşem bir sezon geçirdiler. Tüm şartlar eşit dahi olsa tabir-i caizse işiniz var.

- Daha kötüsü, Chris Bosh sakat. Zaten 2.18'lik Hibbert'ın başı çektiği, West ve Hansbrough'un desteklediği, az önce de belirttiğim gibi size olarak müthiş iri, atletik, agresif ve hırslı bir boyalı alan kombinasyonu var. Kala kala Turiaf'lara, Howard'lara (Juwan...Sakin...), Joel Anthony'lere kalmışsın...

- 2-1 geridesin. Deplasmandasın. Kaybedersen 3-1. Normal şartlarda geri dönersin, ancak şartlar hiç ama hiç normal değil. Devam ediyorum...

- Hadi Bosh yok. James-Wade ikilisi günündeyse kazanırsın. Ancak problem şu; Wade gününde değil. Günü geçtim, belki de mental olarak NBA kariyerinin en kötü günlerini geçiriyor. Şut yüzdesi yerlerde, penetre etmiyor, savunmada aksıyor ve koçla, takımla, basınla, herkesle tartışıyor. Heat için havlu atarlar muhabbetleri dönmeye başlamış.

- Takımın geriye kalan tek kozu Lebron James ise kariyeri boyunca önemli anlarda sorumluluk almaktan kaçınan, dördüncü çeyrekte kaybolan, fiziksel olarak NBA'in en iyisi, ancak mental olarak '' Korkağın teki '' olarak lanse edilen, bu yönüyle eleştirilere kariyeri boyunca maruz kalmış bir oyuncu.

Sonuç : ne yalan söyleyeyim ben de Pacers'ın avantajlı olduğunu düşünenlerdendim.Öyle olmadı.

Böyle zamanlarda birinin çıkıp son sözü söylemesi gerekir. James'in o gece yaptığı şeyin ertesi günü neredeyse konuşamadım. Söylediğim tek şey bir benzetmeden ibaretti ; James geldi, masaya oturdu, masaya silahı koydu, söyleyeceğini söyledi ve masadan kalktı.

Teknik analizi yapmak için ayılmam yirmi dört saate yakın sürdü. Eleştirilere nispeten katılıyordum, o gece o defteri kapattım. Bence bir şampiyonluk yüzüğü kazanmış kadar itibar kazandı o gece Lebron James.

Tek başına 40 sayı, size ve dolayısıyla ribaund problemi çeken bir takımda 18 ribaund ve 9 assist yaparak maçı tek başına Heat'e kazandırdı.

Benim nazarımda bu maçın NBA finallerinin yedinci maçından çok da bir farkı yoktu. Keza o gece Heat kaybetseydi muhtemelen Eric Spoelstra inceden bavulu toplamanın hesaplarını yapıyor olacaktı. Wade daha da agresifleşip kontrolü kaybedebilirdi. James eleştirileri haklı çıkardığı için bir kez daha linç edilip diğer iki yıldızın ardından sahadan kafa olarak silinebilirdi. Özetle Heat, o darbenin sarsıntısından ayılana kadar Pacers 4'leyip turu geçerdi.

Ancak o gece birileri çıktı, insanüstü bir performansla tarihi değiştirdi.

Lebron James'in, sezon öncesinde çok çalıştığını, bu sene çok daha kararlı ve olgun olduğunu, sakatlık gibi bir şeyle karşılaşmazsa sırf tek başına Heat'i finale yürütebilecek kadar iddialı olduğunu daha sezon başlamadan biliyordum. Normal sezonda ortaya koyduğu tarihi performansla da bunu ıspat etti zaten. Ancak her şeyin bu kadar allak bullak olduğu bir zamanda da aynı duruşu gösterip tek başına bir '' Mission impossible '' senaryosu yazabileceğinden ben dahi şüpheliydim. O gece o maçı tek başına o takıma aldırdığında Heat'i %90 ihtimalle şampiyon ilan etmiştim zaten. Bana sorarsanız o gece Indianapolis'ten bu perişan hale rağmen dik çıkabilen takımın ilerleyen turlarda tam kadroyken çıkamayacağı delik yoktu.

Bu açıdan benim unutulmazım, benim '' yılın maçı '' tercihim budur.

Sevgi ve hürmetle arz ederim.


Ahmet Melik SUBAŞI
ahmetmeliksubasi@gmail.com
@ahmetmsubasi