31 Ekim 2009 Cumartesi

Günün tahminleri -2 ( 31 Ekim '09 )

Pistons @ Bucks
Bu biraz da hissi bir tahmin olacak. Ben Pistons'un kazanacağını düşünüyorum. Bucks evinde de olsa Pistons'a karşı -3 hcp alabilecek bir takım değil. Kadro olarak hayli zayıflar. Redd ve Bogut dışında yüksek sorumluluk alabilecek oyuncuları yok. Warrick , Ersan , Jennings gibi oyuncuların üzerine bir gelecek kuruyor Bucks. Pistonlar ise dağılmamaya , yeni parçalarla mevcut düzeni devam ettirmeye çalışıyorlar. Hamilton oynamayacak gibi , oynarsa sürpriz olur daha da iyisi güzel olur. Gordon sahada olacak.Villenueva , Prince , Maxiell , Stuckey gibi hem sorumluluk alabilecek hem de tecrübeli oyuncuları var Pistons'un. Daha da önemlisi bir vizyonu var ; Doğu'da kesin play-off hedefi. Bucks için aynı şeyi söyleyemem. Onların biraz daha uzun vadeli planları var.

Her iki takım da son maçlarını kaybettiler. Pistons lige Memphis deplasmanında aldığı galibiyetle moralli başladı , dün gece Thunder'a tutunamadılar. Bucks ise iki maçı da kaybetti. Sixers'a dün gece kafa tutamadılar , Pacers ise onları hızıyla geçmeyi başardı.

Bu gece bu şartlarda ben Prince'in etkili savunmasıyla kısa forvet mevkiinde Bucks'ın sıkıntı yaşayacağını düşünüyorum. Big Ben ve Maxiell içeride Bogut'u durdurabilirlerse Pistons'un işi kolaylaşır. CV , Prince , Gordon gibi isimlerle kolaylıkla skor üreteceklerdir zaten. Bu da maçın sancağını ellerinde tutabileceklerine işaret ediyor.

Pistons handikabı öneriyorum.

Pick : Pistons +3
Stake : 7

Günün tahminleri ( 31 Ekim '09 )




Bu gece yine malum iş seyahatlerim sebebiyle Bakü'de olacağım Buralarda olabilir miyim bilemiyorum , pickleri erkenden verelim , akşam olur da gelebilirsek özellere de bakarız


Kings @ Spurs

Açılan sınıra şaştım kaldım. Yani tamam Spurs favori , bu sezon hücum kanallarındaki çeşitlilik ve alternatiflerle de önemli skor gücüne sahip bir takım. Ama öyle ahım şahım skor üreten , deli gibi saldıran bir takım değil. Tam aksine yıllar yılı oturmuş bir sistemin üzerinde tıkır tıkır işleyen , yerli yerinde derli toplu bir takım. Daha da güzeli , rakibe göre oynayan değil , rakibi kendine göre oynatan bir takım. Yani hükmeden , baskın takım.
Bu gece bariz favori gösterilmişler Kings karşısında. 15.5'luk handikap da şaşırtıcı bir barem , ama dün geceki maçta Bulls'un Celtics karşısında pütür pütür dökülüşüne şahit olduktan sonra olmaz diyemiyor insan hiç bir sınır için. Kaldı ki belli bir farktan sonra taktik faüldü salıvermeydi derken fark açılıyor ve dramatik şekilde bitebiliyor maçlar bahisçiler için. O yüzden maça da handikabına da pek bulaşmıyorum. Ama gene de handikabın fazla ve dengesiz verildiğine değinmek isterim.
Maçın sınırı 199.5'tu , normal dedim. Herhalde 104-93 gibi bir skorun totalidir bu diye düşündüm ama maçla ilgili diğer bahisleri incelerken Spurs'e 108 açıldığını farkettim.

Rakip Kings olsa da , savunma anlayışlı , yerleşik ve derli toplu hücum yapan Spurs için bu rakam çok fazla. Periyot başına 27 sayı üretmeleri gerekiyor.

İstatistiki bilgi olarak da takımların bu sezon oynadığı maçları yazıyorum :

Spurs 113 - 96 Hornets
Spurs 85 - 92 Bulls

Kings 89 - 102 Thunder
Kings 92 - 97 Hornets


Preseason'daki istatistiklerde de Spurs'ün 6 maçta yalnızca 2 defa sınırı geçtiği gözüküyor , ancak ben Preseason'u pek dikkate almıyorum. Neticede dene-yanıl türü maçlar oynanıyor preseason zamanı.

Esas dikkat çekici unsur şu : İki takım arasında oynanan son 10 maçta Spurs bu sınırı yalnızca bir defa geçebilmiş.

Evet, manzara ortada. Spurs iç sahada iyi hücum ediyor , iyi de savunma yapıyor. Bu maçı rahatlıkla koparabilecekleri , ilk yarı için açılan 8'lik handikap bareminden de anlaşılabiliyor zaten. Koparsa rotasyon artar ve önemli oyuncular kenara gelebilir diye düşünüyorum. Orta tempoda sakin bir maç olur , totali over olur mu bilemiyorum ancak Spurs under'da kalır gibime geliyor.

Dediğim gibi , 105-92 civarı bir skor bekliyorum şahsen.


Pick : Spurs under 108
Stake : 8


Sixers @ Knicks

Bir başka şaşırtıcı sınır. Sixers Doğu'da oldukça iddialı çizgisini sürdürürken ,bütün yaz 2010 hayalleriyle adeta armut toplayan Knicks bu hımbıl ve kısır sürecin ceremesini çekmeye başladı bile. Dün gece Bobcats'e 3 periyot boyunca ezildiler , son periyot müthiş bir geri dönüş yapıp maçı 2 defa uzatmayı başardılar ( ki o da çok enteresan 2 üçlükle oldu ) ancak yine de uzatmalarda kaybettiler. Bir hayli yoruldular vesselam. Daha da önemlisi ligin en beter takımı görünümündeki Bobcats'e yenildiler. Takım mental ve fiziksel olarak pek iyi durumda değil.

Hemen hemen 24 saat sonra Phila'yı ağırlayacaklar evlerinde.

Sixers dün gece Bucks'ı rahat geçti. Şimdi bir diğer Doğu takımını avlamanın peşindeler. Knicks onlar için kolay lokma olmalı , eğer büyük hedefler güdüyorlarsa. Bu maç onlar için 82 maç içinde öyle kolaylıkla kazanılıp geçilmesi gereken maçlardan biri hüviyetinde olmalı. Doğu'da son 2-3 sıradan play-off kovalayan bir takım için , 2010 hayalleriyle iyice zıvanadan çıkmış bir Knicks'i geçmek çocuk oyuncağı olmalı. Kaybettiklerini düşünemiyorum , neresinden bakarsam bakayım Sixers'ın alması gerekiyor. Ancak burası NBA ve daha yolun başındayız. Bir yere kadar güvenebiliriz takımlara.

Gene de ne olursa olsun , Knicks'i geçeceğini düşünüyorum Sixers'ın rahat bir şekilde.

Skor üretmekte çok zorlanıyor Knicks. Run & Gun'ın yanından bile geçmeleri zor şu halleriyle. Sixers'ın etkili boya alan savunmasına karşı set hücumu yapmak zorunda kalırlarsa zaten iyice dökülürler. Sixers da rakibi kontrollü oyunuyla buna zorlayacaktır diye düşünüyorum. Bu da Knicks'i hücumda zorlayabilir. Şahsen dün 2 defa uzayan maçta , Bobcats gibi bir takıma 2 uzatmaya rağmen 100 sayı atabilmiş bir Knicks'in , bugün Sixers'a 103 sayı atmasını da pek imkan dahilinde görmüyorum.

Sixers 101-95 gibi bir skorla kazanır diyorum. Hatta daha düşük bir skor dahi gelebilir yüzdeler çok yüksek olmazsa.
Deplasman takımlarına - hcp almayı pek sevmem , yüksek orandan ML iyidir.

Pick : Sixers ML
Stake : 8

Pick : Knicks under 102
Stake : 7

Mavericks @ Clippers


Çok detaya girmek istemiyorum. Clippers iyi başlamadı. Dün gece Jazz'e farklı kaybettiler. Mavericks ise Wizards yenilgisini Staples Center'da Lakers'ı ezerek telafi etti.

Clippers evine döndü bugün. Mavericks ise Los Angeles'da konakladı. Keza Staples Center'da peşpeşe ikinci maçlarını oynayacaklar bu gece.

Melekler şehrinin '' Şampiyon '' sıfatlı birinci takımını yenen Mavericks'in , şehrin ikinci takımı konumundaki Clippers karşısında da pek zorlanmayacağını düşünüyorum. Nowitzki - Marion - Kidd- Terry gibi oyunculara entegre ekip , koç Carlislie komutasında Clippers engelini aşmaya bir hayli yakın.

Staples'ta dün gece aldıkları galibiyet büyük moral ve özgüven vermiş olmalı Mavs'e. Lakers'ı 80 sayıda tutup 94 atarak yenmek şampiyonluk yolunda büyük moral kaynağı.

Maçı rahat kazanmış olmaları ve herhangi bir yolculuk yapmadan iyi dinlenerek maça çıkacak olmaları ibreyi Mavericks tarafına çeviriyor. Bu gece de kazanarak uçağa çift LA galibiyetiyle binerler diye düşünüyorum.

Deplasmanda hcp almıyorum favori takımlara. Ama yine de geleceğini düşünüyorum -4'lük hcp'nin.


Pick : Mavericks ML
Stake : 7


NBA Sezon Başarı ortalamam:
Toplam : 5
W:3
L:2

Asayiş berkemal


O bir halk kahramanı !

Shaq parkenin dışında '' fazla '' sosyal bir varlık olarak harici vazifesine de Ohio sokaklarında devam ediyor. Gönüllü polis memuru kendisi bildiğiniz üzere. Ohio'da suç işleyenlerin ya da işlemeye teşebbüs edenlerin yakasına yapışıp '' Yapma evladım '' diyen 2.16'lık bir halk kahramanı düşünün ve güzellikle ikna olmazsanız bu cüsseden gelebilecek herhangi bir silleyle ne hale gelebileceğinizi düşünün.


Ya da hayal gücünüzü fazla yormayın , burada o sillenin hazır sallanmışı var :




Aslında yarım saattir çılgınca arayıp da bulamadığım bir video var , bulan varsa yorumla göndersin lütfen.

Lakers zamanında maç içinde bir kavga çıkıyor , Shaq'in rakibe sallayıp da ıskaladığı bir yumruk Kobe'nin burnunun ucunu sıyırıp geçiyor , o yumruğun rüzgarı bile sersemletiyor dev gibi Kobe'yi. Bu mesaja yaraşan video odur aslında da , bulamadım ne yaptıysam.

Gecenin çarpıcı istatistikleri ( 31 Ekim '09 )


Amerika'da şu an sabahın körü olduğu için ( sabah 6 civarı ) ne Daily Dime çıkmış durumda , ne de League Pass'te maçların tekrarı. NBA'ün günlüğünü tutmadan önce gecenin dikkat çeken istatistiklerine şöyle bir göz atalım. Malum , blogumuzun fantasy gamer müdavimleri de var :)


H.Turkoglu (TOR) : 14 sayı 2 ribaund 1 assist

E.Ilyasova (MIL) : 11 sayı 4 ribaund 1 assist


B.Jennings (MIL ) : 18 sayı - 9 ribaund - 9 assist

R.Felton (CHA) : 22 sayı 8 ribaund 9 assist

David Lee (NYK) : 17 sayı 18 ribaund

Chris Paul (NOH) : 31 sayı 4 assist 2 ribaund

K.Durant (OKC) : 25 Sayı 12 ribaund 1 assist

B.Gordon (DET) : 25 Sayı 7 ribaund 4 assist

D.Wade (MIA) : 32 sayı 3 ribaund 4 assist

L.James (CLE) : 24 sayı 9 ribaund 6 assist

D.Howard (ORL) : 20 sayı 22 ribaund 1 assist

Z.Randolph (MEM) : 30 sayı 7 ribaund 3 assist

C.Bosh (TOR) : 37 sayı 12 ribaund 4 assist




ve Steve Nash ...

18 sayı 20 assist 6 ribaund.

Ne söylenilebilir ki ... ?

Günün istatistik liderlerini gösteren tablo da şu şekilde , Frye 6 üçlük mü sokmuş ben yanlış mı görüyorum ?


Van '' Gundi ''

Magic'in sezon açılışı gecesi... Amway Arena'da her oyuncu gibi , Eminem'in '' Lose yourself '' parçası eşliğinde koç Van Gundy'nin de seremonide adı anons ediliyor.

Tepkilerine ve tepkisiz kaldığı anlara hastayım şu adamın :)

Maskeli kahraman sahnede


Maskeli kahramanımız dün sahadaydı. İdmanda yüzüne aldığı darbeden ötürü 2 hafta boyunca bu maskeyle sahaya çıkacak genç oyuncumuz.
Yeni sezondaki ilk resmi maçına çıkan Ersan için bu bir fırsat maçıydı. Keza yeniden yapılanan ve gençlerin büyük önem teşkil ettiği Bucks'ta müthiş bir ilk 5 rekabeti var. Sezon açılışında Sixers'a karşı 99-86 kaybettikleri maçta Ersan 18 dakika süre aldı ve bu süreye 11 sayı 4 ribaund ve 1 assist sığdırdı.
Ersan'ın maç öncesinde basına yaptığı açıklamayı hayli iddialı gördüm : ''Antrenör Skiles, henüz daha oyuncuları deneme aşamasında. Kafasındaki ilk beşe karar vermiş değil. Ben de NBA'e geri dönmemin ardından takıma alışmaya çalışıyorum. Normal sezonun ortasına kadar takım iyice oturmuş olur ve ben de ilk beşin değişmezi olurum''
İdmanda o dirseği muhtemelen Warrick'ten falan yemiştir diye düşünmeye başladım ben bu demeci okuduktan sonra.
NBA Günlüğünde de değineceğiz ama ayrı bir parafı da hak etmesi açısından burada da değinelim ; Bucks'ın genç oyun kurucusu Jennings dün Triple Double'ın kapısından döndü. 18 sayı 9 ribaund 9 assist.

30 Ekim 2009 Cuma

Kısa gecenin kahramanı




41 sayı attı Blazers'a , Rose Garden'da.


Son 7 dakikada 19 sayı atıp takımına maçı getiren isimdi.


Blazers'ın son 7 dakikaya 8 sayı önde girdiğini söylemiştim değil mi ?

NBA Günlüğü - 30 Ekim '09





NBA'de kısa gece iki sürpriz takımın galibiyetiyle sonuçlandı.


Batı'nın en güçlü adaylarından Spurs , konuğu olduğu Bulls'a kaybederek bu sezonki ilk mağlubiyetini aldı.


Bulls'da Rose göz kamaştırıyor. Şimdiden Chicago'nun Wade'i oldu bile.



Rose demişken , Rose Garden'daki maçta da Nuggets pre-season'da aynı sahada 96-98 gibi bir skorla yenildiği Blazers'ı 97-94'le geçmeyi başardı. Blazers'ın son çeyreğe 5 sayılık avantajla önde girdiğini ve ve son 7 dakikada da 8 sayıyla önde olduğunu hatırlatayım.


Melo 41 sayıyla maça damgasını vurdu , onu ayrı bir posta sakladığım için burada pek değinmiyorum. Ancak aynı maçta ışık saçan bir Martell Webster vardı ki sormayın. Gayet iyiye gidiyor , eski günlerine dönmesi genç oyuncuya oynadığı bölge itibarıyle takımında daha önemli fırsatlar teşkil edecektir, bunu değerlendirmesi durumunda Jail Blazers'tan bugünlere gelen Portland'ın uzun vadede önemli parçalarından biri olabilir.


Jail Blazers'tan bugünlere demişken , her ne kadar adını koyamasak da Nuggets'in de iki sezonda gösterdiği gelişim kelimenin tam anlamıyla mucize.


Gece bir sürü maç var. Saat 17:07 oldu , insanoğlunun klasik hatalarından birine düşmek ve '' Düne yanarken bugünü kaçırmak '' istemiyorum.

Günün özetini çıkarmakta da geciktik malesef , mazur görün , bütün gece uçunca uyku gündüze kalıyor malum :)

İşte kral , işte yüzük !






Şu '' Ring for the King '' muhabbetine ayar oluyorum.


İşte kral , işte yüzük.


İşte Lakers'lı oyuncuların sezonu açan maçtan hemen önce parmaklarına geçirdikleri yüzüğün ( Kobe hariç ... O , yüzüğü alıp diğer yüzüklerin bulunduğu kasaya koyuyor ve unutuyormuş. Kazandığı hiç bir şampiyonluk yüzüğünü parmağına takıp gezmemiş , böylece bir sonraki yıl kazanacağı yüzüğün hayaliyle oynamayı kolaylaştırıyormuş ! ) bazı özellikleri :



- Yüzüğün üst kısmındaki Lakers yazan kısma tepeden bakıldığında , Lake Show'un salonu Staples Center'ı görüyor gibi oluyorsunuz.
- Normalde 14 karat elmasla işlenen yüzükler , bu yıl Lakers'ın 15'inci şampiyonluğunun hürmetine 15 karat elmastan yapılmış.


- Resimde de gözüktüğü üzere artık yüzüklerin üzerinde oyuncuların forma numaraları ve isimleri değil , portre biçimindeki birer resimleri de var. Lazerle işlendiğini de belirtelim.


- Yüzüklerin '' Biricik ve eşsiz '' oluşunu seri numaralarıyla numaralandırmak suretiyle sağlamakla kalmamış , her yüzüğün farklı bir noktasına mikroskopla dikkatlice bakıldığında görünen bir L harfi işlenmiş. Böylece hangi yüzüğün kime ait olduğu da Amerika'daki tabiriyle '' Unique '' 'leştirilmek suretiyle belirtilmiş.


Bir Beşiktaş'lı olarak aklıma hangi slogan geldi dersiniz ? :


'' Herkese nasip olmaz ! ''


Şu sarı morlu takım , bu takımın başındaki koç , tepedeki GM , sahadaki lider ve etrafında kurulu o entegre kadro var ya ...


Buna bir zeval gelmediği sürece , King ring için çok bekleyeceğe benziyor.


Klasik anti-Lebron'culardan değilim , yanlış anlaşılmasın.


Sadece gerçekçiyim.

29 Ekim 2009 Perşembe

NBA Günlüğü - 29 Ekim '09




NBA'de '' esas kavuşma '' kabul edebileceğimiz ikinci gecede tam 12 maç oynandı. Skor tablosu hemmen yan tarafta var , ben kısaca bir kaç maça değineceğim :


Toronto Raptors 101 : 91 Cleveland Cavaliers

Geçtiğimiz sezon ligin en çok maç kazanan takımlarından biri olan Cavaliers kadrosuna yaptığı Shaquille O'Neal , Anthony Parker gibi pozitif takviyelere rağmen sezona iki şok mağlubiyetle başladı. İlk gece Celtics'e evinde boyun eğen Cavaliers ikinci gün konuk olduğu yeni Raptors'a da Bargnani'nin etkili oyunuyla teslim olmak durumunda kaldı.


İlk iki maç değerlendirme için çok erken ancak yine de Cavaliers'dan hoş sinyaller aldığımı söyleyemeyeceğim. Lebron James'in 23 sayı 12 ribaund 11 assitle kariyerinin 25inci Triple Double'ını yaptığı bir gecede 91 sayıda kalıp ligin en etkili savunma yapan takımlarından biri olmalarına rağmen Raptors'dan 101 sayı yiyerek kaybetmiş olmaları düşündürücü. Raptors içeriden ve dışarıdan skor üretmekte hiç zorlanmadı dün gece. Keza içeride Shaq'in üzerine oynanan pick&roll'lar dışarıda da henüz yeni sezon itibarıyle tam oturmamış Cavaliers savunması onlara hazır rüzgarı da arkalarına almışken bol skor üretme imkanı sundu , onlar da bu imkanı iyi değerlendirerek ligin en oturmuş savunmalarından biri olarak tanıdığımız Cavaliers'a 101 sayı atmayı başardılar.


Bu maç aslında hepimiz Lebron - Hidayet kapışması bekliyorduk. Keza bu gece Hidayet'in Raptors'daki ilk resmi maçı oynayacağı gündü (Debut). Hido çok da ön planda olmasa da yine çok yönlü oyunuyla dikkat çekti : 12 sayı 7 ribaund 3 blok 3 assist. Yürüyedur Türk-oğlu. Her neyse , beklenen kapışma Bargnani'yle Lebron arasında oldu. İtalyan uzun maça tam 28 sayı sığdırırken , hücumda bir türlü durdurulamayan enerjisiyle aslında Cavaliers'ı yıkan isimlerin başında geldi. Onun 5 ribaundda kaldığı geceye All-Star uzun Chris Bosh 21 sayı 16 ribaund sığdırmayı başardı.


Cavs'ın savunmaya acilen önlem alması gerekiyor. İçeride Bargnani'yi hiç bir kombinasyonla durduramazken dışarıda da boş kalan adamların kestiği cezaya engel olamayarak bir ara eşitledikleri maçı kazanmayı başaramamış bulundular. Yorum için erken olsa da tedbir için bir kaç maç sonrası çok geç olabilir. Savunmaya acil çeki düzen gerekiyor '' Ring for the King '' teorisinin gerçeğe dönüşebilmesi için.


Son yorum , merakla beklenen Shaquille O'Neal için. Shaq hücumda her zaman olduğu gibi etkili , ona top indirildiğinde tabir-i caizse '' ölüsü yetiyor ''. Bir şekilde skora gidebiliyor Cavs Lebron'u Shaq'le kombine ettiği zaman. Ancak savunmada aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Shaq üzerine oynanan pick & roll'lar neticesi genelde sayı oldu dün gece itibarıyle. Bargnani'yi ve Raps'i coşturan da buydu aslında.


Boston Celtics 92 : 59 Charlotte Bobcats

Doğu'nun en büyük favorilerinden Celtics evinde Bobcats'i çok ama çok rahat geçti. Yoncalar ligin en iyi savunma yapan takımlarından biri olma özelliğini harikulade koruyup pekiştirirken , hücum silahlarını kullanmadaki dengesiyle de beğeni topladı. Sheed çabuk adapte olmuş , KG son 2 sezondaki kadar yorulmayacağa benziyor. Şu Euroleague skoruna benzer tablodan sonra pek de uzun yoruma gerek yok aslında , Celtics içeride bildiğiniz o sert , savunmacı Celtics. Big three ve entegreleriyle de kolaylıkla skor üretiyorlar.


Bobcats ise alarm sinyalleri veriyor. Chandler Okafor'u aratacak mı bilinmez ama dün gece pek içaçıcı gözükmedi bana Chandler'ın manzaraları. Bobcats'in play-off gibi uçuk hayaller kurabilmesi için Chandler'ın beklenenin üzerinde birşeyler vermesi şart. Şu an için yük yine Gerald Wallace'un omuzlarına binmiş görünümü veriyor.


Maçta skor dağılımı dengedeydi , ancak yine de en göze batan isimdi belki de Rajon Rondo. Yeni ve fahiş rakamlı kontrat kovaladığını fark etmek pek de zor olmasa gerek.


Orlando Magic 120 : 106 Philadelphia 76'ers

Magic lige fırtına gibi başladı. İlk maçta Sixers'ı Iguodala'nın 8 sayıyla beklentilerin altında kaldığı maçta rahat geçtiler. Magic'te 15 numarayı bizim bildiğimizden farklı , daha esmer bir adamın giydiğini görmek ilk başta beni biraz şaşırtsa da bu yüzün ne kadar tanıdık bir sima olduğunu anımsadığımda onu oraya yakıştırdım açıkçası. Nets'te bıraktığı yerden aynı görevle aynı mevkiiyle devam ediyor VC. Forma numarası kadar sayı attı , hep o bildiğimiz formatıyla ; Atletik , cesur , fırsatçı ve hala çok iyi şut atıyor. Howard da ilk maçta taraftarı 21 sayı 15 ribaundla selamladı. Sixers'ın en skorer ismi 18 sayıyla Lou Williams.


***


Gecenin dikkatimi çeken bu üç maçı dışında en büyük sükseyi yapan ismi , her ne kadar takımı son saniye basketiyle 95-93 mağlup olmuş olsa da 27 sayı 15 ribaund 4 assist 5 de blok yapan Brook Lopez'di.


Ayrıca T-Mac ve Yao'dan yoksun Rockets'in Oakland'de Warriors'u yıkışı bence gecenin sürpriziydi.


Nash ve Damien Wilkins ise topun el yaktığı son saniyelerde takımlarını ipten alan isimler oldular.


Şimdilik hoşçakalın

26 Ekim 2009 Pazartesi

Başlıyor !!!






28 Ekim Çarşamba sabah 01:30 / Cleveland Cavaliers - Boston Celtics


28 Ekim Çarşamba sabah 02:30 / Dallas Mavericks - Washington Wizards


28 Ekim Çarşamba sabah 04:00 (NBA TV) / Portland Trail Blazers - Houston Rockets


28 Ekim Çarşamba sabah 04:30 / L.A. Lakers - L.A. Clippers



Nihayet başlıyor. Herkese iyi seyirler , bol keyifler diliyorum şimdiden. League Pass'i de açtırmamla birlikte NBA'i izleme , yaşama ve yaşatmaya elimden geldiğince devam edeceğim bu blogdan. Takipte kalın ;)

25 Ekim 2009 Pazar

22 Ekim 2009 Perşembe

Basketbolun unutulmaz anları # 6

Link


Dün oynanan CSKA Moskova - Maroussi Honda maçının son 20 saniyesi. Yakın dostum maliano'nun blogundan ...

Şu oyunu sevmek ve sevdirmek için başlı başına bir sebeptir herhalde şu video.

Olayı ilginç olduğu kadar trajikomik kılan şeyse Maroussi'nin tarihinde ilk Euroleague maçına çıkıyor olmasıydı. O üçlükle bayram ederken Khryapa'ya teslim oldular.

Hani bazı basketler vardır , küçücük çocukken şahit olduğumuz , 20'mizi devirdikten sonra basketbolsever bir ahbapla muhabbet edip maziyi anarken '' Hatırlıyor musun lan ? '' diye başlayan cümleler kurdurtan ...

:)

Efes'ten '' düşündüren '' mağlubiyet ( 77-70 )


Yeni sezona iyi temennilerle azad ettiğimiz Euroleague güvercinimiz , dün Fenerbahçe Ülker'in evinde Barcelona'ya kaybetmesiyle bir kanadını kaybetmenin acısını yaşarken bugün diğer kanadımız Efes Pilsen de Litvanya deplasmanında kırıldı.


Böylece ilk cümle itibarıyle güvercin benzetmesiyle ifade ettiğim yeni sezon Euroleague maceramız iki şok mağlubiyetle başladı.


Fenerbahçe Ülker'in maçını seyretmedim. O yüzden o konuda pek fikir sahibi değilim. Ancak az önce neticelenen ve 77-70 kaybedilen maç , Efes Pilsen adına '' Düşündürücü '' nitelik taşıyor.


Ağır favori çıktığımız maçta , ağır bir darbe aldık. Şimdi şapkayı önümüze koyup düşünme zamanı.


Evet , çok kritik bir maç değil. Evet , belki de maç sonunda yayıncı kuruluşun yorumcularının da değindiği gibi '' Kaybedilme lüksü olan bir kaç maçtan biri. '' . Ancak kazanılsa da , kaybetse de yine aynı yorumcuların maçın başında '' Amacı Euroleague'de Final-Four'u kazanmak '' dediği Efes Pilsen için çok ciddi sinyaller veren bir maç.


Lafla sözle anlatılacak çok şey var , ancak yalınlaştırmak ve işin kritik tarafını kısaca vurgulamak adına maçı izlerken kafamı kurcalayan onca sorudan en tepede yer alanını sizinle paylaşıyorum :


'' Final-four'u kazanmayı hedefleyen bu Efes , böyle mücadele eden her takıma karşı böyle dökülecek mi ? ''


Rytas , öyle ahım şahım bir takım değil. Kadrosunda muhteşem yıldızlar yok. Euroleague vizyonu , ve hedefleri sınırlı bir takım. Efes Pilsen'le herhangi bir perspektifte yanyana konulduğunda , illa ki 1-2 gömlek aşağıda bir takım. Bugün böylesine bir maçı , böylesine bir farkı bizlere vaadedebilen bir ekip değiller , en azından.


Adamlar sadece bağlı bulundukları ekole sadık kalarak bu maçı kazandılar.
Her şeyden önce takım gibi oynadılar. Baynes ve Gecevicius dışında öyle çok da sivrilen bir isim göremedik sahada. Herkes üstüne düşeni yaptı ve kazandılar. Kimse alternatifsiz değildi , bunun en güzel kanıtı da yaptıkları her turnover'dan sonra Efes kendi sahalarına çabucak geçip basket atmadan evvel herhangi bir isimle topu elinde tutan Efesliye faül yapmalarıydı.


1-2 isim dışında herkesin orta ayarda oyuncu olması , onları sahada diri tutacak rotasyonu yapmaları hususunda rahatlatan en önemli etkendi ayrıca. Bunu da çok iyi kullandılar. Maç boyunca özellikle savunmada dipdiri bir Rytas izledik.

Burada düşündürücü veya şaşırtıcı olan Rytas'ın etkili savunması değildi. Zaten skor gücü yüksek olan bir takım olmadıkları için savunmaya ve mücadeleye yüklenmeleri bekleniyordu. Burada beni şaşırtan ve düşündüren şey , birbirinden kaliteli bir sürü hücum silahı olan Efes Pilsen'in bu savunma bloğunu delemeyip değil baskete , bir türlü çember altına bile gidemeyişiydi. Her defasında blok yapmak veya çok iyi sıkıştırmak suretiyle top kaybına zorladılar bizi.


Bu noktada Efes kadrosundaki oyunculara bakıyorum ; aslında bireysel olarak veya bir kaç kişilik hücumlarla bile bu tip blokları yenebilecek kalitede isimler .Her biri kendini fazlasıyla ıspat etmiş oyuncularla dolu bir takım. Ancak gelin görün ki Efes'in maç boyunca arzuladığı gibi yaptığı hücum oranının toplam hücuma oranı çok düşük seviyelerde.


E şimdi insan haliyle yüksek Euroleague hedeflerini de düşünerek kendine soruyor : '' Mücadele eden orta halli bir takımın savunmasını delemez de böylesine baştan sona ezilir , farklı kaybedersek , yarın öbürgün bu kararlılıkla mücadele eden daha büyük çaplı takımlara karşı ne yapacağız ? ''


Bir takımı kendinden dahi şüpheye düşüren bu tip kuşkuların verdiği alarmın rengi açık : kırmızı !


Bunun haricinde , yıldızlarla dolu takımların müzmin kaderini yaşıyoruz. Efes Pilsen'in oyuncularının bir çoğu , herhangi bir takımda , ya da şöyle söyleyeyim Rytas'ta ciddi süreler ve sorumluluklar alabilecek kapasitede oyuncular. Ancak hepsi bir arada olduğunda o bahsi geçen müzmin kader başgösteriyor. Herkes birbirinden medet umuyor sanki. Geçen senenin EL sayı kralı Rakocevic bile serbest atış çizgisi dolaylarında bomboşken ve 1-2 saniyenin bile çok çok kritik önem taşıdığı bir anda topu başka birilerine paslıyor. Sahada son periyotta yaptığı ve aslında çok da fonksiyonel olmayan katkı dışında neredeyse yok dediğim Thornton hangi ara 8-4-4 yaptı biri bana anlatsın. Son dakikada bile ateşli tavrını sürdüren Kasun'un onca kararlılığa rağmen yaptığı çember çekme vs. hatalara ne demeli ? Acilen skor üretmemizi gerektiren bir anda üçlüğü göndermek yerine duraksayıp pas yapan Ender'le aslında bu işe çok da aşina sayabileceğimiz , o milli maçların son saniye kahramanı Ender aynı Ender mi ? Kapı gibi tecrübesiyle Santiago'nun , Kaya'nın maç boyunca daha ilk periyotta 3 faül alan , '' Uzun rotasyonu bizimkine nazaran çok çok kötü durumda '' dediğimiz Rytas'ın ilk EL maçını oynayan Baynes'ini bir türlü durduramayışına ne söylemeli ?


Bu oyuncuların herhangi biri Rytas'ta olsaydı , işte o zaman onları onlar yapan değerleri ortaya koyabilirlerdi. Ancak hepsi bir aradayken , işler karışıyor.


Demem o ki Efes'in bu hususta mental problemleri var ve bunun ceremesini hücumda fazlasıyla çektiler bugün. Smith ve Kasun dışında ( ki onlar da zaman zaman ekstra insiyatiflerle sivrilebildiler ) pek de sorumluluk alabilen göremedim ben şahsen.


Rytas cephesinde ise ilk maç falan demeden aslanlar gibi oynayan bir Baynes vardı. Öte yandan son periyotta 7-8 dakika kala Smith ve Kasun'la yaptığımız çıkışın verdiği ümidi kıracak bir isim bekliyordum. Keza o dakikalarda Efes savunmasının üstünden bulunabilecek her basket altın değerindeydi. Efes'in geri dönüşünü kırmak adına birilerinin ön plana çıkması gerekiyordu ve öyle de oldu. Gecevicius diye bir adam geldi ve geceye damgasını vurdu. 3 tane ard arda üçlük sokarak !


Efes hücumunun geniş rotasyonlu bu tip EL maçları için acilen daha organize , daha oturmuş , daha kendini bilir hale gelmesi gerekiyor. Final four hedefleriyle yola çıkıp 12.000 kişilik salonda sıkı mücadele eden bir Rytas'a boylu boyunca kaybediyorsanız , Olympiakos Atina'da bize neler yapar siz düşünün.

6 Ekim 2009 Salı

Özledim ...






Çok değil bir kaç sene öncesine kadar İstanbul Ligi'nde mücadele eden bir takımda , mahallemde beraber basketbol oynayarak büyüdüğüm tayfayla beraber aynı forma içerisinde ter dökerdik.




Ne günlerdi be...


Geçenlerde rüyama girdi. Nasıl hissettim anlatamam ...


Yine oynuyoruz basketbolu , yine elimizi eteğimizi toptan çemberden pek çekmiş değiliz ama o günler bir başkaydı.


Ben aslında genelde çocukluğumu özlerim. Keza çok farklı , eğlenceli , doyasıya yaşadığım ama buna rağmen yaşamaya doyamadığım bir çocukluğum vardı. Gençliğimden ve yetişkinliğe yürüdüğüm yollardan pek özlediğim olmadı. Keza hayat kavgası içinde su gibi akıp gitti o günler , ne yaşamaya ne de yaşadıktan sonra düşünmeye fırsatım oldu. Hiç bir gününü çocukluğum kadar özlememiştim.


Ama o rüyanın üstüne düşündüm , düşündüm ve aslında ömrümün en karanlık günleri diyebileceğim o günleri bile özleyebildiğimin farkına vardım.


Çünkü o günleri aydınlatan , o soğukta beni usul usul ısıtan sımsıcak bir şey vardı hayatımda.




Amatör de olsa bir takımda basketbol oynuyordum. Hem de bir profesyonelin alacağı keyfin kat be kat fazlasını alarak...




Hem de sevdiğim , birlikte ter döktüğüm arkadaşlarımla beraber oynuyordum. Büyükler , bize basketbolu öğreten , o ilhamı içimize veren abilerimizdi. Küçüklerse bizim nacizane abilik yapmaya çalıştığımız çocuklar.




Nasıl anlatılır ki ...? Bilemiyorum. Ömrüm boyunca hiç öyle bir sinerji olmamıştı hayatımda. İşte olsun , okulda olsun , sosyal yaşantımda olsun , tek bir amaç için birlikte çalışan bir çok ekipte yer aldım zamanında , ancak hiç birinde böyle bir enerji , böyle bir hırs yoktu. Öyleydi ki bazen aynı takımın aynı amaç için çalışan bireyleri olarak bazen hırsımızdan birbirimize girerdik :)




Hayatta böyle bir şeyi yaşayabildiğiniz kaç yer vardır ki ? Belki askerde yaşarsınız , o da komando falan olursanız ... :)




Düşünüldüğünde çok basit kalıyor aslında , bir seti düzgün oynayamayıp bir hücumu harcadık diye birbirimize bağırıp çağırmak , küsmek , bir kişinin kaçırdığı basit bir turnike yüzünden takım halinde 10 tane istasyon yapmak ( işkence gibidir ... :) ) , 20 saniye boyunca özenle kurduğunuz bir seti tek bir şutla satan arkadaşınıza hem kızıp hem kıyamamak , kan ter içindeki o halinize bakmadan üstüne üstüne gidip kaçan bir şut sonrası duvarları yumruklamak , tuttuğunuz adamı kaçırıp diğer dört kişi deli gibi savunma yaparken takımınızın bedavadan bir basket yediğini görmenin omuzlarınıza gümm diye indirdiği ağırlık ...


Anlatılmaz yaşanır cinsten şeylerdi. O sahanın dışındaki bir çok kişi için tırı vırı şeyler belki de bunlar. Ama o sahada , bu olayları yaşayan birey olmak çok çok farklı bir şey.


Basketbolu takım içinde oynamak bambaşka bir şey.



İdmana en önce gelip şutlar atmak , bir taraftan da '' Kendimi çok yormayayım , keza bu sıralar sırf kondisyon idmanı yapıyoruz , sonra idman içinde dökülmeyeyim '' diye düşünürken bir tane daha şut atmak ... Salon ışıkları sönmek üzereyken bile bir arkadaşınızla bire bir oynamak , aynı takımın iki farklı renginin idman tişörtlerini giymek , soyunma odası goygoyları ... İdman sonrası yapılan kaçak et işlemleri ( bilimum patsoburger , dürümcü , kokoreççi kaçamakları vs. :) ) , takım halinde girişilen diğer sosyal aktiviteler ...


Yahu takım arkadaşlığı bambaşka be ... Bazen soyadını bile unuttuğunuz bir arkadaşınızı yıllar sonra gördüğünüzde içinizi cızz ettirecek kadar başka.


Şimdi dağıldık , bir kaçımız yine atıp tutmaya devam ediyor. Büyüklerimiz evlenip çoluğa çocuğa karıştı , gençler iş güç okul kaygısında , küçükler ise aynı yoldan devam ...


Özledim. Bench'te havlu salladığım günleri bile özledim.


İdman aşağı idman yukarı konuşuyoruz. Maçları anlatmaya dilim varmıyor. Ne heyecandı ama ! GÜnlerce haftalarca verdiğiniz emek , sadece o 40 dakikanın sonunda galip olabilmek içindi. 1 sene ders çalışıp 3 saatliğine ÖSS'ye girmekle eşdeğerdi sanki bizim için. Öyle heyecan duyardık farklı renklerde formalar giymiş tipleri karşımızda görünce. Savaş gibiydi , kemik sesleri gelirdi bazen boyalı alandan :) Tek bir basketin , tek bir çuff'un bile altından kıymetli olduğu anlardı kelimenin tam anlamıyla. Savunduğunuz adamlar düşman gibi gelirdi , nefes bile almasına tahammül yoktu ...


Sanki memleketi kurtarıyordunuz , öyle bir heyecanla öyle bir mücadeleyi etmeyeli çok oldu.


Özledim.


Bir amaç uğruna basketbol oynamayı ,savaşmayı özledim.


Sıfır dakika aldığım maçları bile özledim. O formayı kazanmak için giyme duygusu yok muydu ? Karşılığı her ne olursa olsun ben bunu özledim.


Kılıç kuşanır gibiydik soyunma odasında. Hele ki o NBA'de huddle denilen kenetlenme olayı yok mu , saha içinde birlik olup omuz omuza dayanıp kollarımızı birbirimize dolayarak yaptığımız gaz verici hareketler ...


Geçen Caferağa'nın önünden geçtim.


İçim cızz etti be ...


Bu oyun her haliyle güzel de , o takım psikoloji bambaşka bir şeydi ...


Takım olmak , o klasik tabiriyle birimiz hepimiz , hepimiz birimiz için olmak var ya ...


Olmadan bilinemeyecek türde bir şeydi.


O yüzden bir çoğunuza laf salatası gelmiştir bu satırlar. Ben bile böylesine derinlemesine düşünmeden , rüyalarıma girmeden hissedememişsem , kimbilir kimilerine nasıl tırı vırı gelmiştir bunca kelam ...


Her neyse. Özledim , anlayan bilir ...Umarım bir gün yeniden o ruha kavuşma şansına erişirim. O asi ruha , af buyurun midesi ağzına gelene kadar koşan bedene , nefes alacak gücünüz bile kalmamışken son saniyede gelen basketle aşırı oksijen almaktan komaya girmeyi göze alarak full depar saha ortasına koşmaya ...


Umarım bir gün yeniden ...



Airline Manager

Facebook'taki oyun çılgınlığının son halkalarından biri.

Ben aslında ogame'le başlayan bu tip furyalara pek meraklı değilimdir. Ancak meslek gereği ister istemez ilgi duyduk Airline Manager'a. Sanal ortamda da olsa , gerçeğe nispeten oldukça sığ kalsa da netice itibarıyle bir havayolu şirketi yönetiyorsunuz.

Ekşi sözlükte zannediyorum 20 sayfa civarı yazılıp çizilen var oyun hakkında. Detaylı bilgi için oraları karıştırmakta fayda var. Keza ben ince tiyoları başta ekşi sözlük ve takıldığım 1-2 forum olmak üzere bir kaç kaynaktan edindim. Meraklısına sunulur :


- Oyunda en karlı uçak kesinlikle ERJ190. Nedenini sormayın , uzun uzun anlatmayayım şimdi. Bunda bağımlı bağımsız bir sürü değişken etkin rol oynuyor. Uçağın gidebildiği maksimum mesafe , birim yol başına tükettiği yakıt , yolcu kapasitesi , bakım ve personel giderleri , kısacası getirisi ve götürüsü hesaplandığında denklemden en sıkı karı bırakan uçak ERJ190. O yüzden filonuzda en azından 4.500 kilometreye kadar olan , talebi ( demand ) yüksek tüm destinasyonlara en az 2 tane ERJ koyun derim. Bunu sağladığınızda en az 100 tane uçağınız olmuş olur tahminim.

- Bunun haricinde orta mesafeli uçuşlar için ben 757'yi gayet sevdim açıkçası. 200 yolcu kapasitesiyle talebi yüksek ve mesafesine uygun ( 7.222 km civarı ) seferlerde 600.000 dolardan aşağı kar bırakmıyor.

- Uçacağınız hatları seçerken kullanabileceğiniz link : http://airlinemanager.co.cc/?distance=4500&departure=New+York&show=100&page=1 ,. Kesinlikle çok işe yarıyor.

- Uçak aldıktan sonra rota seçerken demand'ın ( talep ) %100e yakın olmasına dikkat edin. Ama bu demek değil ki %90 olan bir sefer kar bırakmasın. İşte burada advertising ( reklam ) olayı devreye giriyor. Fiyatı günlük 20.000'i aşmadığı sürece Billboard reklamlarını 5 günlük peşinen alın , her seferiniz full yolcuyla gidiyor. Verimlilik önemli.

- YAkıt olayına gelince. Yakıt alım satımı gibi bir şey yok. Sadece alıp stokluyorsunuz. Pazartesi ve Perşembe günleri '' Halk günü '' geyiklerine düşecek kadar ucuzluyor yakıt ve reklam. Mümkünse bugünlerde 400-500 dolardan bol bol yakıt stoklayın ki yakıt fiyatlarının 2.300 dolar olduğu günlerde uçaklarınız yerde kalmasın.


- Aynı şey reklam için de geçerli.


- Uçak aldığınız zaman rota belirlerken rotanın uçağın maksimum mesafesine yakın olmasına dikkat edin. Örneğin ERJ'ler en fazla 4448 km gidiyor. Son ERJ'm için Dakar - Sarajevo hattını seçtim , sanırım 4300 km. civarıydı. Bunun haricinde demand'a dikkat ediyoruz bildiğiniz üzere. Bilet fiyatı alan vergisi gibi değişkenler de önemli.

Tüm bunların hesabını kitabını denklemlerle çıkaran matematik dehası ve oyun hastası arkadaşlar var. Ben henüz o kadar ciddiye alamadım olayı :)

Demandı yüksek , popüler rotalar için Flight menüsündeki Find Route seçeneğini kullanın.

Gel gelelim menülere :

Overview : Genel görünüm. Burada şirketinizin genel grafiği , Toplam uçuş sayınız , toplam yolcu sayınız , itibarınız ( Reputation ) , hisse değerleriniz , kar/zarar durumunuz vs. gözükür. Sol taraftaki sekmelerde Start Over'a dikkat edin , keza oyunu resetlemeye yarayan sekmedir.

Fuel : Yakıt satın aldığımız menünün ta kendisi.

Fleet : Filomuzu gördüğümüz ve buy aircraft seçeneğiyle yeni uçak aldığımız menü.

Flight : En sık kullandığımız , uçuş menümüz. Buradan mevcut uçuşların durumlarını ve sürelerini görebiliyor , yeni uçuşlarımızı başlatabiliyoruz. En alttaki start all routes düğmesi bir anda 20 uçuşu birden başlatabildiğimiz düğme. 400 uçağınız olunca tek tek tıklamak uğraştırmasın diye ;)

Maintenance : Bakım menüsü. Auto Maintenance'yi on yapmanız durumunda otomatik yapılır. Ki ben de bunu öneriyorum diğer türlü uğraşılmaz keza.

Staff : Personel menüsü. Maaşlara buradan zam yapıyoruz ve personelin moral durumunu buradan denetliyoruz.

Stock : Hisse senedi vs. finansal mevzular.

Board : Forum.

Mailbox : Posta kutunuz. Diğer havayolu şirketi sahibi dostlarınızla buradan paslaşabilir , gelen kargo tekliflerini karşılayabilirsiniz.


Kargo demişken , pek karlı bir iş değil. Sadece prestij kazandırır. Ondan ziyade bir de Miami - Güney Amerika tarzı kargo tekliflerine dikkat edin. En azından ne taşıdığınızı bilin. Bazen içerik belirtmeden taşıma yapıyorlar ve denetlemelerde aslında içeriğin uyuşturucu olduğu ortaya çıkıyor. Ceza yiyorsunuz falan ... Aman dikkat ...

Oyun genel hatlarıyla böyle. Sıkıcı tarafı aslında herkesçe çözülmüş bulunan bu tiyoları bildiğiniz sürece neredeyse hiç zarar etmemeniz. Yani oynanışı aslında gayet kolay. Saran tarafı ise küresel bir şey olması , yani ne bileyim dünyayı bir bütün olarak görüp birbirine bağlamanın tuhaf bir çekiciliği var. Aynı zamanda gerçek zamanla paralel olduğu için , uçuşlarınızı takip etmek stratejiler geliştirmek hisse alıp satmak rekabet etmek oldukça keyifli oluyor.

En azından bilgisayar başında bir iş yapıyorsanız , arasıra bir nefes alıp gülümsemeniz için hoş bir oyun.

Benim gibi PC'ye her daim bakabilme imkanınızın olmadığı bir meslekle meşgulseniz uzun uçuşları tercih edin. 7-8 saatte bir tık yetiyor.

İyi oyunlar ;)

Yine yeni yeniden NBA !




NBA'de hazırlık maçları içinde bulunduğumuz hafta itibarıyle start aldı. Yeni sezon şimdiden vatana millete hayırlı olsun.