28 Şubat 2013 Perşembe

Harlem Shake ; Miami Heat


İllüzyon!



Dün geceden akıllarda kalan yalnızca Curry'nin enfes performansı değildi.

Wizards-Pistons maçının son hücumu öyle bir illüzyona sahne oldu ki, maçı yayınlayan iki spiker ve yorumcu birden aynı tongaya düştü. Hatta taraftarların bir kısmı da Ariza'nın milimetrik airball'unu basket zannedip tribünü ayağa kaldırdı. Tekrar tekrar izleyin, her defasında ayrı bir detaya güleceksiniz. Hatta sıralamasını da vereyim ; İlk izleyişinizde spikerin çığlıklarına, ikincisinde yorumcunun ''waowww'' nidasına, üçüncüde taraftarlar ve dördüncüde de şut atılmak üzereyken pota arkası tribününde merdivenlerden aşağıya inip ''bi dakka noluyo'' bakışı atan, şutun ardında da zafer turuna çıkan arkadaşa güleceksiniz :)

Yalnız yalan yok ; bu maçı anlatan ben olsaydım ben de düşer aynı çığlıkları atardım. Hatta Ariza'nın şut sonrası cool yürüyüşüne methiyeler falan düzerdim.

Curry'nin gecesi





Türk futbolunda bir inanış vardır. Üç büyük İstanbul takımından birine transfer olan oyuncu için, diğer ikisine gol attığında ''Şimdi gerçekten bizim takımlı oldu'' denir. Bu gelenek NBA'de Madison Square Garden için geçerli. New York şehrinin salonunda unutulmaz bir performans göstermeden süperstar yaftasını alamıyorsun. Jordan'ın, Lebron'un, Kobe'nin ve diğerlerinin unutulmaz MSG performanslarını hatırlayın...

Bu gece bu halkaya yenisi eklendi. Hem de tam zamanında. Bu sezon nihayet istediği istikrarı yakalayıp seri üretime başlayan Stephen Curry, ''Böyle giderse Ray Allen'ı geçecek'' mottosunu NBA'e kabul ettirmekle kalmayıp MSG'de sezonun en yüksek skor performansına imza attı. Daha önceden MSG'de bu kadar ileri gitmiş miydi hatırlamıyorum ama bu gecenin zirve yaptığı gece olduğu kesin. 18/28 saha içi, 7/7 serbest atış ve 11/13 üçlük isabetiyle tam 54 sayı bıraktı Knicks potasına Curry. Baksanıza, sırf onun bireysel performansı beş dakika yirmi üç saniye sürüyor. Bir an maçın uzamasını istemedim değil, öyle bir momentum yakaladı ki maç 48 değil 72 dakika olsa yine atmaya devam ederdi.

Bu arada dipnot olarak da belirtelim, bir üç sayı isabeti daha bulsaydı Donyell Marshall ve Kobe Bryant'ın paylaştığı bir maçta en fazla üç sayılık isabet rekoruna ortak olacaktı.

Knicks kazandı ancak bu kimsenin umurunda değil. Dün gece Curry'nin gecesiydi.

26 Şubat 2013 Salı

Harlem Shake ; Toronto Raptors





Harlem Shake modasına Amir Johnson öncülüğünde Toronto Raptors da uymuş.

25 Şubat 2013 Pazartesi

Bu yaz sıcak geçecek





Trade deadline'ın sıkıcı geçtiğinin farkındayım. Sezonun ikinci yarısı, play-off yarışı, play-off'lar finaller derken NBA'in dibine vurmuşken o pat diye bitmesi yok mu... Sinir bozucu. İşte o dönemde, yazın tek eğlencemiz oluyor free agent piyasası. Kim hangi takıma gidecek merakıyla sıcak ve uzun günleri yiyip bitiriyoruz.

Bu yaz çok sıcak olacak. Sebebi aşağıda.

DWIGHT HOWARD : Olur da Lakers play-off yapamazsa, bir de üstüne bugüne dek süregelen tatsız diyaloglara yenileri eklenirse, koca bebeğin Los Angeles'ı terk edip yeni bir takım logosunun altına imzasını atması için geçerli sebepleri olacak demektir. Henüz konuşmak için erken, Lakers şimdilik toparladı gibi. 8.sıradaki Rockets'le aralarında yalnızca 2.5 galibiyet var. Ancak bunun ortası yok, play-off'a ya giderler ya da gidemezler. Dolayısıyla her iki ihtimali de düşünmek gerek. Gerçi Kupchak'ın Howard'a yaklaşımı düşünüldüğünde sezon nasıl biterse bitsin Howard'ı tutacaklar gibi görünüyor. Yine de listemizin zirvesine koyabileceğimiz ondan daha ala bir isim yok şimdilik.

JOSH SMITH :Ha takas oldu, ha olacak derken Hawks'ta kalan Smith'in bu yaz takımdan ayrılmasına yüksek ihtimal gözüyle bakılıyor. Ha olur da yanına Howard gibi baba bir iki parça koyarlarsa kalabilir. Bunun dışında sign&trade hayli olası görünüyor.


CHRIS PAUL : Clippers'ın NBA finali falan oynayacağı falan yok, birbirimizi kandırmayalım. Zira bunu başarabilmeleri için Spurs ve Thunder'ı saha avantajı ellerinde değilken elemeleri gerek. Bu durum Del Negro'nun ayağının kaydırılması senaryosunun ekmeğine yağ sürebilir. Böyle bir durumda da CP3, Clippers'ta kalır. Yine de Los Angeles'ın öteki takımını da düşünmek gerek. Olur mu olur.


ANDREW BYNUM:Philly'de şu ana dek kalması sürpriz değil. Ancak bundan sonraki süreci biraz da kendisi belirleyecek. Sakatlık dönüşü kötü oynar ya da yeniden sakatlanırsa taraftarın ona pek de tahammülü kalmayacak.


MONTA ELLIS: Onun durumu biraz daha karışık. Zira 2013-14 sezonunda 11 milyonluk kontratının opsiyonunu kullanıp serbest kalma hakkı var. Bundan fazlasını da alabileceğini zannetmiyorum. Şayet serbest kalmayı tercih ederse Bucks'ın hem onunla hem de J.J Redick'le imzalaması zor.


AL JEFFERSON: Jazz Jefferson'la ya da Millsap'le yenileyebilir, ya da ikisini birden serbest bırakabilir. Bu durumda da Derrick Favors-Enes Kanter ikilisini ilk beşe yerleştirip yola devam edebilirler. Al Jeff kontratında biraz kanaatkar davranırsa yeni adresi Spurs olabilir. Yok ben parayı seçtim derse maksimum kontrat için rotasını Charlotte'a çevirebilir.


PAUL MILLSAP: Millsap'le devam edelim. Biz edelim de, Jazz edecek mi bilemiyorum. Diyelim ki Al-Jeff'i gönderip onu tuttular. Favors ve Enes ikilisi pivot pozisyonunda da oynayabiliyor, bu da Millsap'in daha fazla fırsat bulması demek. Ancak o yıllık 7.2 milyondan daha fazlasını istiyor ve bu fırsatı Jazz dışında bir yerlerde de yakalayabilir. Piyasayı kollayacaktır.



KEVIN MARTIN: Yılda 13 milyon indirdiği süper günlerin geride kaldığını o da biliyor. Thunder takım olarak gelecek sezon zaten 66 milyonluk bir alanı parsellemiş durumda ve Martin için bu katı tutumu bozmaları zor görünüyor. Anlaşacaklarını zannetmiyorum.


J.J. HICKSON: Hickson'un hikayesi ve gelişimi de kayda değer. İki sezon önce Omri Casspi'ye karşı Kings'e takas edildi. Geçen sezon Kings tarafından serbest bırakıldı. Bu sezon? Tam 29 double-double'ı var. Haliyle bu yaz iyi bir kontrat alacak. Hazır maya tutmuşken bu fiyatı Blazers ona ödeyebilir.


J.J. REDICK, MILWAUKEE: Şayet Bucks Brandon Jennings'i tutacaksa, Monta Ellis- J.J Redick ikilisinden birini tercih etmek zorunda kalacak. Daha iyi atan, daha iyi savunan kısacası daha iyi olan kazanacak. Tabi rakamlar da önemli. Göreceğiz.

DİĞER GÖZDELER: Tony Allen, Chase Budinger, Jose Calderon, Andre Iguodala, Jarrett Jack, Andrei Kirilenko, Carl Landry, O.J. Mayo, J.R. Smith, David West.

Şimdi nerede: Gilbert Arenas



Bir önceki yazıda geçtiğimiz hafta evine haciz gelen Robert Swift'ten söz etmiştik. Bu vesileyle aklıma bir çok isim geldi, eminim sizin aklınızdan da geçmiştir. Aklıma ilk gelen isimlerden biri de Gilbert Arenas'tı tabi. Onun basketbol kariyerini bir grafikle ifade edecek olsaydık, zannediyorum o grafik bir dik üçgen şeklinde olurdu. Ona forma numarası olarak sıfırı seçtirecek bir başlangıç, bunun verdiği motivasyon ve azimle NBA'in zirvesi ve çöküş... Film gibi...

17 Aralık 2006'da Lakers'a attığı 60 sayı hala zihinlerde cirit atıyor. Lebron'un Cavs'ine karşılık Arenas'ın Wizards'ı kapışmalarına ne demeli? O serilerin yedinci maçındaki düello özlenmeyecek gibi mi? NBA kariyerinde 3 kez 50 sayı ve üzerine çıkmış, 26 maçı 40 sayı ve üzerinde tamamlamış, 2006 sezonunu 29.3 sayı ortalamasıyla kapatmış bir oyuncudan söz ediyoruz. Bir uzatma periyodunda 16 sayı, 30 dakikadan az süre aldığı bir maçta 46 sayı atarak her iki alanda da rekor sahibi olduğunu hatırlatalım.

Peki şimdi nerede? 

Arenas 31 yaşında NBA'den ayrılmak zorunda kaldı. Sakatlıkları ve ''soyunma odasında silah çekme'' skandalı onun ligdeki sonunu hazırlayan başlıca sebeplerdi. Şimdi hala aynı sakatlıklarla baş ediyor ve Yao Ming'in sahibi olduğu Shangai Sharks forması altında Çin'de basketbol hayatına devam etmeye çalışıyor. Orada da şansı ilk etapta pek yaver gitmemiş, ilk maçında sakatlanmış ve uzun süre parkeden ayrı kalmış.

22 Şubat 2013 Cuma

Bir Robert Swift vardı?




İçime mi doğdu nedir, daha dün aklımdan geçti resimdeki Robert Swift. Hatta ilk etapta ismini hatırlayamadım, kimdi o marjinal tip diye düşündüm. NBA, daha doğrusu Amerikan topraklarında oynanan her türlü basketbol genelde siyahlara malolmuş, hiphop ve R&B kültürünün hüküm sürdüğü bir platform olarak bilinse de araya Chris Andersen, Jason Williams, Robert Swift gibi tipler de karışmıyor değil. Bu tam orijinaliydi bu modelin, unutulacak bir tip mi Allah aşkına?

Tam onunla ilgili şimdi nerede ne yapıyor araştırması yapmaya hazırlanıyordum ki evine haciz gelmesiyle ilgili bir habere rast geldim. NBA kariyeri boyunca resmi olarak 20 milyon dolar civarı kazandığı bilinen oyuncunun evine haciz gelmiş, evin yeni sahibi hacizle aldığı eve gelince kimseleri bulamamış. Dahası evin bahçesinde bir çok boş bira kutusu bulunmuş, garajın camında ve duvarda da mermi izi var. Garajdaki arabalar uzun süredir kullanılmıyor gibi görünüyor ve aslında lüks sayılabilecek evin dış cephesinde rutubet görülüyor.

Swift nerede ne yapıyor bilinmez, babası yarı Japon olan ve Japonya'da bir çok akrabası bulunan oyuncunun oralarda bir yerlerde olabileceği tahmin ediliyor. Supersonics, Oklahoma'ya taşınıp Thunder ismini aldığında hala kadroda olan Swift, yaşadığı ağır sakatlıklardan sonra 2004'te ilk turdan seçilmesiyle başlayıp yükselen kariyerinde düşüşe uğramış, 2009'da da Thunder tarafından serbest bırakılmıştı. 2.17'lik dev Thunder tarafından serbest bırakıldıktan sonra doğduğu yer olan Bakersfield'ın (California) NBDL takımıyla anlaşmış, hemen ardından Sonics'ten eski koçu Bob Hill'in davetiyle Japonya'ya, Tokyo Apache takımına gitmişti.

Steve Novak şarkı oldu


Knicks taraftarı genç bir eleman Steve Novak için rap yapmış.
 

21 Şubat 2013 Perşembe

Yılların eskittiği oyuncular ; Steve Francis



Sol tarafta gördüğünüz sima size de tanıdık geliyor mu? Bıyıklara zoom yapın, işe yarayacak.

Tamam tamam söylüyorum; bu adam on yıl önce yerden sektirdiği topu havada kapıp topuklarına kadar çekerek çift el ters smaç vurduğunda ben bile lisedeydim o yüzden kızmıyorum bilmeyene.

Resimdeki arkadaşın eski takım arkadaşı Yao Ming'i en son slamdunk'ta jürilik (???) yaparken gördüğümde çok kilo aldığı için yadırgamıştım. Huzurlarınızda o nur yüzlü kardeşimden özür diliyorum.

Steve Francis ne içiyor sizce? Neyse sormadım farzedin, böyle kötü alışkanlıkları zikre gerek yok. Belli ki kötü bir şeyler içiyor. Ne garip, alt tarafı on yıl önce lige damgasını vuran Francis, Marbury, Iverson,T-Mac gibi adamlardan eser kalmazken Kobe, J-Rich, Vinsanity, Billups hala adlarından söz ettirebiliyor. Hamlamaktan, bitmekten başka bir şey şu manzara, yazık.

Takas güzellemesi




Kim derdi ki 21 Şubat akşamı saatler 22.00'yi vurduğunda, blogda yazacağımız yeni metin için Thomas Robinson'un resmini kullanacağız?

Öyle ya, hepimiz Josh Smith'in, Rajon Rondo'nun, Al Jefferson'un, Pau Gasol'ün takas edileceği bir gümbürtü bekliyorduk. Bu defa öyle olmadı. Son yılların en sönük takas süreci yaklaşık üç saat önce sona ermiş bulunuyor.

Google'a boşuna NBA transactions yazıp enter'a basmayın, ''Ya bi dakka dur şimdi kim nereye gitti?'' sorunuzun cevabını peşinen verip öyle konuşacağım :

  • Dallas Mavericks Dahntay Jones'u vererek Atlanta Hawks'tan Anthony Morrow'u aldı.

  • Houston Rockets; Toney Douglas, Cole Aldrich ve Patrick Patterson'ı, Thomas Robinson, Francisco Garcia ve Tyler Honeycutt karşılığında Sacramento Kings'e gönderdi. Ayrıca Marcus Morris'i de 2013 ikinci tur draft seçimi karşılığında Phoenix'e gönderdiler.

  • Miami Heat, Dexter Pittman'ı 2013 ikinci tur draft hakkı ve nakit para karşılığında Memphis Grizzlies'e göndererek karşılığında Ricky Sanchez'in draft hakkını aldı.

  • Phoenix Suns, Sebastian Telfair'i (Stephon Marbury'nin kuzeni olur) Toronto Raptors'a göndererek İran'lı Hamed Haddadi'yi aldı.

  • Washington Wizards da Boston Celtics'ten diz sakatlığıyla bu sezonu kapatıp yaza serbest kalacak olan Leandro Barbosa'yı ve veteran uzun Jason Collins'i alıp karşılığında Jordan Crawford'u verdi.

  • Milwaukee Bucks'ın, Orlando Magic'ten J.J Redick için ödediği bedel Doron Lamb, Tobias Harris ve Beno Udrih oldu. Redick'le birlikte Gustavo Ayon ve Ish Smith'i de aldılar. 

  •  Orlando Magic'in bir diğer takas hamlesi de Josh McRoberts'ı, Hakim Warrick'e karşılık Charlotte Bobcats'e takas etmek oldu.
  • Eric Maynor'un yeni takımı Portland Trail Blazers.
  •  Ronnie Brewer 2014 ikinci tur draft hakkı ve nakit karşılığı Thunder'a geçti.


Tüm olay bu. Desem de inanmayın. Arada ufak tefek başka hamleler de var ancak kayda değer olduklarını söyleyemem.

Eee, yani?

Sırasıyla gidersek ; Mavericks bence akıllıca bir iş yaptı. Arka alanda atletik yetileri dışında çok da bir işe yaramayan Dahntay Jones'la, Anthony Morrow gibi zaman zaman sürpriz çıkışlar yapabilen bir ismi değiş tokuş etmek bana sorarsanız akıllıcaydı. Kısa günün karı türünde bir şey.

Toney Douglas ve Cole Aldrich, yokluklarında Daryl Morey'e ''neredesin sen?'' türküleri söyletecek türde tipler değil, Patrick Patterson'un boşluğunu da ziyadesiyle doldurabilecek Thomas Robinson'un gelişi hem çaylak oyuncu için hem de Rockets için büyük fırsat. Özellikle ribaund konusunda bu denli kuvvetli bir oyuncunun daha çaylak sezonundan Kings'le birlikte dibe vurması bana başından beri trajik geliyordu zaten. Çok güzel oldu, Rockets gibi play-off iddialısı bir takımla iddialı bir sezon oynayacak Robinson ve yüksek ihtimal yeniden imzalayacak. Tabi kaç sıfıra imza atacağı da biraz kendi performansıyla ilintili olacağı için Rockets'e Patrick Patterson'un kattığından fazlasını katabileceğini söylemek bence hayalcilik olmaz. Güzel iş Morey. Şaka bir yana kaşla göz arasında sıkı kadro kurdun. 1 yıl önceki Rockets'ten bugüne bakınca kısa vadeli rebuilding için gayet başarılı sayılırlar. Morris mi? Bence Suns onun için Rockets'ten daha iyi bir fırsat olacak. Zira Arizona ekibi ona yer açmak için Luke Zeller'ı serbest bıraktı. Son olarak şunu söyleyeyim, Maloof kardeşler 3 milyon için feda ettikleri Robinson'u bir gün tırnaklarını yiyerek izleyecekler. Değmezdi, üstelik top pick diyebileceğiniz bir oyuncuyu sağlıklı olduğu halde çaylak yılında takas etmek ''ben kötü bir yöneticiyim'' demenin bir diğer yolu. Toney Douglas gibi bir baş belasını getirmek de arka alanda herkesin her maç şut yarışı yaptığı bir takıma çok şey katacak.Tebrikler Maloofs.

Heat'in hamlesine pek bir şey diyemeyeceğim. Pratikte bir hiç uğruna Pittman'ı gönderdiler aslında, hele ki ribaund konusunda bu denli sıkıntı yaşayıp Joel Anthony'nin eline dahi baktıkları düşünüldüğünde kulağa tuhaf geliyor ancak işin başında Pat Riley olunca biz çok bilmiş geveze gazetecilere pek laf düşmüyor.

Suns'ın Telfair hamlesinin hedefinde, çaylak oyun kurucu Kendall Marshall'a yer açmak olduğu söylenebilir. Öyle ya da böyle NCAA'de 14 assist ortalamayla oynuyordu bu çocuk, bir fırsat vermek icab ediyor. Hoş, Telfair kimsenin elinden fırsat alabilecek bir oyuncu değil, bu biraz da takasın medyaya yansıyan bahanesiydi sanırım ya, neyse. Yemiş gibi yapalım. Haddadi için söyleyebileceğim pek bir şey yok, vasat bir oyuncu olarak süre alabileceği bir yere gitti.

Wizards, Jordan Crawford'un şut tercihlerini beğenmiyor olabilir, buna sözüm yok. Ama bu kadar mı sevemediniz bu çocuğu be kardeşim? Arada Jason Collins olmasa resmen bedavaya vereceklerdi adamı Celtics'e. Zira Collins'le birlikte Wizards'ın yolunu tutan Barbosa bu sezonu kapatalı on günden fazla bir süre oluyor ve Brezilya'lı oyuncunun kontratı zaten bu yaz bitiyor. Kontratın son yılında bağları kopartmak da nasıl bir talihsizlik be kardeşim, hem Celtics hem Barbosa için...? Collins tecrübesiyle belki Rivers'a soyunma odasında bir veteran kuvveti katıyordu ancak parkede çok da işe yarayan bir oyuncu olmadı hiç. Hele ki Celt'lerin yana döne kısa arayıp Terrence Rose'a 10 günlük kontrat yapacak kadar tutuşması düşünüldüğünde, Crawford iyi manevra. Ainge ve Rivers'la ve tabi ki KG'nin abiliğiyle iyi bir adam olabilir o çocuk, dikkatli izleyin. Wizards'la mayası tutmamış, taraftarca da sevilmemişti zaten. İyi oldu.

J.J Redick yeni takımı Bucks'la yüksek ihtimal yeniden imzalar yazın. Lige ilk geldiği 2006 yılında (11.sıradan draft edilmişti) şutör kimliğiyle tanınan Duke çıkışlı oyuncu geride kalan 6 yıl boyunca kendini geliştirerek beyaz bir kısa için çok yönlülük kazanacak nitelikler edindi. Bu sezon 15.1 sayı ortalamasıyla kariyerinin en iyi rakamını yakalamıştı. Tabi bunda Al Harrington, Glen Davis, Hidayet Türkoğlu gibi önemli isimlerin sakatlanmaları ve Howard'sız ilk sezonu oynuyor olmalarının da payı büyüktü. Yine de B kalitede bir skorer gard olarak piyasada çokça alıcı buldu. Bucks'a bir şeyler katacağı kesin ancak işi çok zor. Zira Magic'teki gibi onun etrafına kurulu bir hücum düzeni olmayacak, tam aksine aldığı her topu çembere gönderen Jennings-Ellis ikilisinden fırsat çalmaya çalışacak. Bir play-off takımına gitmek iyi gibi görünebilir ama tekil rol olarak işi zor. Magic tarafında da yeniden yapılanmaya gidildiği düşünüldüğünde, Tobias Harris ve Doron Lamb için büyük fırsatın doğduğunu söylemek mümkün. İkisinin de gözardı edilmeyecek yetenekleri var ve Magic bunun için doğru yer. Bence Rob Hennigan doğru bir şey yaptı. Redick'i bu haldeki bir Magic'te tutması zaten çok zordu. Bedavaya gitmektense yanında Harris ve Lamb gibi iki değeri ve Udrih gibi tecrübeli bir oyun kurucuyu getirdi. Al gülüm ver gülüm. McRoberts-Warrick değişimine de sözüm yok. Etki yapabilecek türde bir anlaşma değil.

Maynor, Lillard'la iyi birer back up olabilir. Ucuz sayılabilecek bir bedel için gayet akıllıca, Ronnie Price'dan her türlü daha iyidir. Price düşünsün. Ronnie Brewer de Thunder'a derinlik ve dinamizm katacaktır. Ayrıca savunmada da etkili bir isim, tebrikler Presti.

Olsaydı iyiydi

Gel gelelim olmamış takaslara. Josh Smith. Bu iki kelimeyi okumaktan sıkıldınız ve ''bari okuduğumuza değseydi'' diye iç geçiriyorsunuz, kendimden biliyorum. Merak etmeyin bu merakımız çok da uzun sürmeyecek. J-Smoove için yüksekten uçan Hawks (örneğin Rockets'ten Parsons-Ömer ikilisini isteyip kış kış yediler) bir de ''ille batı konferansından gelsin görücü'' diye tutturunca avcunu yaladı. Yazın onu bedelsiz olarak uğurlamaları muhtemel. Oysa Spurs'e gidip ''S-Jax - Splitter verseniz olur.'' deyip ikna edebilselerdi, iki taraf için de tertemiz bir iş olabilirdi. Kawhi Leonard tam bir Spur olmuşken Jackson'dan vazgeçmek ahmakça olmazdı. Splitter da iyidir hoştur da, gelen adam J-Smoove be kardeşim. Neyse, yaz ola hayrola.

Eminim hala soruyorsunuzdur, şahsen ben soruyorum. Jazz uzun koleksiyonu mu yapıyor? Al Jefferson ve Paul Milsapp'i yanyana biblo diye koyup seyretmek gibi bir hobisi mi var bu adamların, nedir? İkisinin de kontratı bu yaz bitmiyor mu kardeşim, yanlışım varsa düzeltin? Gönder birini, ötekini de Favors-Enes-Evans üçlüsüyle kombine et. Mis. Dahası arka alanda nal topluyorsun, inanılacak iş değil. Favors ve Enes gibi bir ikiliyi ardarda draft edip böyle bir inat uğruna onları benche çivilemek de bence kötü yöneticiliğin eseri. Al Jeff ve Millsap'in ikisi birden giderse göreceğim ben bunları.

Ayrıca Chicago Bulls'un da lüks vergisinden kurtulacak bir hamle yapmasını bekliyordum. Geceyi batak oynayarak geçirdiler sanırım, tebrikler. Brooklyn Nets kadar da takas gösterip pas geçen başka bir ekip daha var mı bilmiyorum, Kris Humpries'e 2 yılda ödeyecekleri 24 milyonla neler alınır biliyor musunuz?

Benden bu kadar, yorumu olan çekinmesin.
Valla bak.




Kimseleri tanımadım ben... Senden daha güzel!






Profesyonel iş! Kesinlikle hastası olduğum cinsten, dört dörtlük bir Reklam & PR çalışması!

21 Şubat 2013 günü, spor camiasından ziyade tüm sosyal medyayı sallayan videodan, Anadolu Efes'in videodaki çalışmasından söz ediyorum.

Şimdi bu çalışmaya övgüler sunmadan önce, peşinen şu ''Heineken'dan araklamışlar yeaaa..'' eleştirisine bir yorum getireyim. Evet, Heineken'dan araklama. İtirazı olan? Buyrun videosu da burada:




İngilizcem yok diyen için de kısaca özetleyeyim ; herkes sevdiği birinin hatrı için gül gibi Real Madrid - Milan maçından vazgeçip sıkıcı gibi görünen bu konsere gidiyor. Kimi sevgilisini kıramıyor kimi patronunu falan filan. Sonuç da ortada, maçı hep birlikte izliyorlar.

Neyse, anlamadım, anlayamadım ben bu zihniyeti. Araklama/Modelleme/Uyarlama (adını siz koyun) olunca ne oluyor, başarısız mı oluyor, tadı mı kaçıyor, öyle olduğunu bildiğimiz zaman bu videoyu izlediğimizde tebessüm etmiyor muyuz, nedir?

İş dünyasında ya da kişisel gelişim platformlarında ''modelleme'' denilen şeye argoda ''araklama'' diyoruz, hepsi bu. Ha bu bir müzikal eserde veya markalı tekstil ve moda ürünlerinde yapıldığında ya da bir sinema filminde yapıldığında hakikaten pek hoş olmuyor, ancak şu tip bir durumda ''uyarlama'' diyebileceğimiz bir şeye bu denli ateş püskürmek niye?

Nihayetinde her parlak fikrin bir mucidi var. Bir de o fikri geliştiren, kendi çevresine göre yeniden uyarlayan takipçiler, modelleyiciler var. Bu eleştirel gözlüğü takarsak o zaman Türkiye'de faaliyet gösteren e-ticaret sitelerini e-bay'dan araklama, Amerika'da gelişen catering firmalarının faaliyetlerinin Türkiye'de de dış kaynak olarak başlatılıp sürdürülmesine de çalıntı diyelim, bu tip her modellemeyi elimizin tersiyle itelim, hiç bir şey geliştirilmesin ülkemizde, öyle mi?

Bir şeylerde özgünleşebilmenin yolu, önce mevcut ürünün kalite seviyesine ulaşabilmektir. Önce bunu başarır sonra özgünlük kovalarsın. Damdan düşer gibi zirveye çıkılmaz. Ben de Efes öncü olsun, Heineken ve diğerleri onu modellesin isterdim ama öyle olmuyor işte. Gelişmekte olan bir ülke olarak malesef bu tip yaratıcılık gerektiren ürünlerde o seviyeye varamadık, hepi topu 15-20 sene öncesi düşünüldüğünde de olmamız da beklenemezdi zaten.

Neyse, tadımız kaçmasın. Çok da güzel olmuş, pek de güzel olmuş. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık, bu çalışmanın bıraktığı etki tebessümden ibaret olmadı. Bir basketbolsever olarak bunun 1990'lara damgasını vuran Efes Pilsen ruhunu geri getirmek adına atılmış adımlardan biri olduğunu bilmek beni basketbol adına mesud etti. Hele ki bu yıl Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin nal topladığı bir Euroleague'in demirbaşı olduğunu düşündüğümde, Efes için az bile demekten kendimi alıkoyamadım.

Boşuna basketbol lokomotifi denmiyor Efes için. Senin benim tuttuğumuz takımlar gibi değil, yarı yarıya milli takım gibi, hepimizin takımı Efes.

Tekrar tebrikler, zafer bizim olsun!


19 Şubat 2013 Salı

Bazardaki artisler; Takas piyasası



Takas süresinin dolmasına 36 saat gibi bir süre kaldı. Şu dakikaya dek herhangi bir gelişme olmamakla birlikte her ne kadar Lakers'ın Howard'ı takas etmeyeceğinin duyulmasıyla birlikte tempo düşmüş olsa da kulislerden yükselen sesler de dolan süreye paralel olarak artmaya başladı. Bir kaç isim dışında belki de çok önemli taşlar yer değiştirmeyecek gibi görünüyor ancak takas senaryolarında adı geçen önemli oyuncular da yok değil. Fırtına kopmadan önce son bir derleme yapayım dedim, buyrun :


ATLANTA HAWKS



Vitrinde : Josh Smith
Hedefte : Monta Ellis


BOSTON CELTICS 



Vitrinde : Paul Pierce, Kevin Garnett, Courtney Lee
Hedefte : J.J Redick, DeAndre Jordan, Eric Bledsoe

BROOKLYN NETS 


Vitrinde : Kris Humpries
Hedefte : Ben Gordon, Josh Smith

CHARLOTTE BOBCATS 



Vitrinde : Ben Gordon
Hedefte : Kris Humpries

CHICAGO BULLS 



Vitrinde : Carlos Boozer, Richard Hamilton
Hedefte : J.J Redick, Andrea Bargnani

CLEVELAND CAVALIERS



Vitrinde : Daniel Gibson, Omri Casspi
Hedefte : -

DALLAS MAVERICKS



Vitrinde : -
Hedefte : Brandon Jennings

DENVER NUGGETS



Vitrinde : Timofey Mozgov
Hedefte : -

DETROIT PISTONS 

 
Vitrinde : Rodney Stuckey
Hedefte : -

GOLDEN STATE WARRIORS
Vitrinde : -
Hedefte : -

INDIANA PACERS


Vitrinde : Danny Granger, DJ Augustin
Hedefte : J.J Redick

L.A CLIPPERS



Vitrinde : DeAndre Jordan, Eric Bledsoe
Hedefte : Kevin Garnett

L.A LAKERS 


Vitrinde : Pau Gasol
Hedefte :

MEMPHIS GRIZZLIES
Vitrinde : -
Hedefte : -

MIAMI HEAT 
Vitrinde : -
Hedefte : Timofey Mozgov

MILWAUKEE BUCKS 

 
Vitrinde : Samuel Dalembert, Monta Ellis, M'bah A'moute
Hedefte : - J.J Redick, Josh Smith

MINNESOTA TIMBERWOLVES



Vitrinde : Luke Ridnour, Derrick Williams
Hedefte : -

NEW ORLEANS HORNETS 
Vitrinde : -
Hedefte : -

NEW YORK KNICKS 



Vitrinde : Iman Shumpert
Hedefte : -

OKLAHOMA CITY THUNDER



Vitrinde : Eric Maynor
Hedefte : -

ORLANDO MAGIC 



Vitrinde : J.J Redick
Hedefte : -

PHILADELPHIA 76ERS



Vitrinde : Spencer Hawes, Evan Turner
Hedefte : -

PHOENIX SUNS 



Vitrinde : Jared Dudley, Sebastian Telfair
Hedefte : Al Jefferson, Iman Shumpert, Josh Smith

PORTLAND T BLAZERS 



Vitrinde : J.J Hickson
Hedefte : -

SAN ANTONIO SPURS 



Vitrinde : DeJuan Blair
Hedefte : Josh Smith

TORONTO RAPTORS 



Vitrinde : Andrea Bargnani
Hedefte : Pau Gasol, Carlos Boozers

UTAH JAZZ 



Vitrinde : Al Jefferson, Paul Millsapp
Hedefte : -

WASHINGTON WIZARDS 



Vitrinde : Jordan Crawford
Hedefte : -

18 Şubat 2013 Pazartesi

Kara Mamba zamanı!







Ekşi sözlüğün bir ritüeli var ; '' Sol frame'de görünce öldü sandım.'' diye. Jerry Buss hakında birileri bir şeyler yazmış mı diye merakla bu malum sol frame'e bakarken Kobe Bryant hakkında otuz beş tane yeni entry girince ne oluyor diye girip baktım. Tahmin ettiğim eşleşmeden tahmin ettiğim muhabbet çıkmış, okurken çok güldüm.

Bence all-star'ın en keyifli anlarıydı Kobe'nin Lebron'u NBA finalinde eşleşmişcesine savunduğu dakikalar. Nihayetinde bu tüm yıldızların bir arada olduğu bir gösteri maçı değil mi? Tamam, hepimiz smaçlar bloklar vs. görmek istiyoruz ancak Allah'ını seven bana savunmanın sıfır olduğu, smaca gidenin yolunun kasten boş bırakıldığı bir maçtan kimin nasıl keyif aldığını izah ediversin. Son yıllarda all-star maçının bu seviyeye düşmüş olması sebebiyle sadece cumartesi gecesindeki etkinlikleri izleyip pazar akşamı erkenden yatan bir tomar basketbolsever tanıyorum.

Madem bu bir şov, madem er meydan, görelim o zaman yiğitleri. Budur işte, normalde all-star'da gereksiz yere yapılmış kastırmaları tutan biri değilim ama dürüstçe söyleyin, Kobe-Lebron ikilisinin birbirlerine böylesine hırsla saldırdığı bir eşleşmeye hayır demek mümkün mü? Kaldı ki günlerdir hangisi daha büyük tartışması da yeniden zirve yapmışken... Bunun üzerine de dün 50.yaşını kutladığımız Michael Jordan ''5 yüzük 1 yüzükten her zaman üstündür'' demişken...

Peşinen söyleyeyim ; ben bu tartışmada pek yorum yapmamaya dikkat ediyorum. Fizik olarak
 elbette Lebron James daha iyi, göz var nizam var. Ama hangisi daha büyük tartışması çok yersiz. Önce kariyerlerinin bitmesini beklemek gerek. Kobe 34, Lebron 28 yaşında. İki oyuncu da oyunculuk kariyerlerini bitirip formalarını astığında konuşulmalı kimin daha büyük olduğu, bence.

Kobe'nin 34 yaşında, bunca sakatlık geçirdiği bir kariyerin sonbaharında, kendisinden 5-6 cm. uzun, en az 20 kilo daha ağır bir adama karşı gösterdiği savunma direncine şapka çıkarıyorum. Ancak unutulmamalı ki daha geçen hafta yazdığımız bir maç öncesi tahmin yazısında Kobe'nin son 28 üçlük denemesinde yalnızca 1 isabet bulabildiğini yazdık, aynı dönemde de Lebron James son 5 maçında %73'le şut atıyordu. Bunu Lebron daha iyi demek için yazmadım, verileri sunuyorum yalnızca. Yorum okuyucunun.

Bir de geçen şunu düşündüm ; Bryant eski toprak be. Biz onu NBA'in yeni yıldızlarından biriymiş gibi Carmelo'larla Lebron'larla kıyaslayıp duruyoruz da bu adam 1997'de geldi bu lige, unutmamak lazım. Kobe'nin forma numarası 24 değilken onunla birlikte top koşturan bir çok süperstarın yerinde yeller esiyor bugün. Allen Iverson, Tracy Mcgrady, Vince Carter, Steve Francis, Stephon Marbury, Yao Ming ve daha nicesi...

Neyse, diyorum ya, erken yorum için. Onunla kıyas ettiğimiz oyuncuların 34'lük hallerini de görmek gerek önce. Yalnızca şunu söyleyeyim ; bu adam bana ilham veriyor. Lakers olarak berbat bir sezon geçiriyor olabilirler, bu durum Kobe'ye de kötü yönde yansıyor olabilir ancak o hala NBA'in en büyük yürekli oyuncusu, burası kesin. Basketbolun endüstriyelleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bu zamanda, efsane '96 draft'ından bugüne dipdiri gelebilmiş, her şeye rağmen tüm NBA'e tek başına kafa tutabilecek, Jordan Crawford'a göre ''top isterken yılan gibi tıslayan,çılgın'' pek babayiğit kalmadı.
Garnett, Iverson, Kobe, Duncan gibi isimlerin ligdeki ilk 10 yıllarına tanıklık edebilmiş kimseler ''Büyük yürek'' 'ten kastımın ne olduğunu çok daha iyi biliyorlardır diye tahmin ediyorum.

All-Star arası geçti, Lakers batı'da onuncu sırada ve Jerry Buss vefat etti.

Kim daha iyi bilmiyorum ama siz bu aralar Kobe'yi izleyin.

Lakerland'ın acı günü




All-Star coşkusuna gölge düştü. Pau Gasol'ün az önceki tweet'inde de söylediği gibi; bugün Lakers ve basketbol camiaları için üzücü bir gün. Lakers'ın sahibi Dr. Jerry Buss, 80 yaşında hayata gözlerini yumdu. Buss uzun süredir kanserle mücadele ediyordu.

Herkesin sevdiği değil belki ama, herkesin saygı duyduğu biriydi. 1979'da Kings'le birlikte 67.5 milyon dolara satın aldığı L.A Lakers'ın bugünkü değerinin 1 milyar doların üzerinde olduğu biliniyor. Öte yandan onun başkanlığındaki Lakers tam 16 kez NBA finaline çıkıp 10 kez şampiyonluk kazandı. Dile kolay...

NBA ve Lakers, bugünkü konumlarında önemli pay sahibi birini kaybetti. Toprağı bol olsun.


16 Şubat 2013 Cumartesi

Bolt parkede de hızlı




Dün geceki gereksiz organizasyonun akıllarda kalan en önemli anıydı belki de bu smaç. 1.96'lık Usain Bolt fast break'i çift el smaçla bitirdi. Hep merak etmişimdir ''Bu adam basketbolcu olsaydı?'' diye. Az da olsa izleme şansımız oldu. Hiç fena sayılmaz. En azından kendisinden uzun, kariyeri başarılarla dolu olup şunu tek bir kez yapamamış, sol eliyle top süremeyen süperstarlar tanıyorum.


Neyse, esas mevzu bu gece. 30'luk James White, çemberin içine tüküren adam Gerald Green, zıpçıktı Terrence Rose, mini Lebron Eric Bledsoe, formalite şampiyonu Jeremy Evans ve yarı hayvan yarı insan Kenneth Faried bu gece slam dunk'ta kozlarını paylaşacak. Daha önceden de belirttiğim gibi, White favorim, Green Plase.

İyi seyirler.

15 Şubat 2013 Cuma

NBA'de istatistik devrimi



Uzun süredir beklediğimiz NBA'in istatistik sitesi stats.nba.com hizmete açıldı. Girip incelediğinizde büyülenip kalıyorsunuz adeta. Açıkçası ben hala şokundayım. Şimdi her şey çok daha keyifli olacak. Zira burada sunulan bilgilerle 4.5 katrilyon istatistik kombinasyonuna ulaşmak mümkün!


İyi bir NBA takipçisi, istatistiğin nasıl bir mucize olduğunu bilir. Hele bahis ve şans oyunlarıyla biraz ilgiliyse ''Nasıl oluyor yaa?'' diye sorduğu bir çok sorunun cevabının istatistiklerde ve rakamlarda gizli olduğunu bilir. NBA'de son yıllarda aktif bir biçimde verimlilik maksadıyla kullanılan istatistikler aslına bakarsanız ilk etapta yalnızca bahis bürolarınca böylesine detaylıca kullanılıyordu. Rakamlar ve aritmetik asla yalan söylemediği için yanıltmazlar. E malum, büroların da para kaybetmemek adına yanılmamaları icab ediyor.

Ancak zaman ilerledikçe takımların teknik ekipleri de gelişmiş düzeyde istatistikleri takımların ve oyuncuların verimliliği maksadıyla daha etkili bir biçimde kullanmaya başladılar. Hala gelişmekte olan bu metod, bugüne dek gözlerden uzak kalmış bir çok kritik detayı ortaya çıkarmada etkili bir biçimde kullanılıyor. İstatistiklerle elde edilen verimlilik puanları oyuncuların değerlendirilmesinde hayati bir rol oynamaya başladı. Bir süre öncesine kadar oyuncunun sahada kaldığı süre, skor, ribaund,assist, top kaybı gibi rakamları kullanılarak basit değerlendirmeler yapılırken, şimdi ileri düzeyde istatistiki metodlarla oyunculara ilişkin derinlemesine performans raporları çıkarılmaya başlandı ve bu da oyuna bambaşka bir boyut kattı. Katmaya da devam ediyor.

Örneğin bir oyuncu takıma sayı, ribaund assist olarak çok şey katıyor gibi görünüp verimsizliğiyle takımı dibe sürüklüyor olabiliyor. Öte yandan mütevazi rakamlara sahip olup takımını zirveye taşıyan oyuncular da var. Ak koyun kara koyun belli oluyor anlayacağınız.

İşte istatistik dediğimiz bu nimet günden güne kullanıcıya daha da yaklaşıyor derken NBA bombayı patlattı ve uzun süredir üzerinde çalıştığı istatistik sitesini hizmete sundu.

Bize tadını çıkarmak düşer.

3'ü 1 arada






Pazar akşamı Houston'da oynanacak All-Star karşılaşmasına, sakatlanarak sezonu kapatan Rajon Rondo'nun yerine Miami Heat'ten Chris Bosh'un ilk beşte çıkacağı açıklandı.

Böylece 23 yıl sonra NBA'de ilk kez bir takımdan üç oyuncu birden All-Star'da ilk beşte başlamış olacak.

23 yıl önce, 1990'da Miami'de oynanan All-Star maçında Los Angeles Lakers'tan üç oyuncu batı konferansı adına ilk beşte başlamıştı. James Worthy ve A.C Green'le birlikte maçın en değerli oyuncusu seçilen Magic Johnson'ın yer aldığı batı karması, Michael Jordan, Patrick Ewing, Isiah Thomas, Larry Bird ve Charles Barkley beşiyle sahaya çıkan Doğu karmasına 130-113 kaybetmişti.

11 Şubat 2013 Pazartesi

Eski köye yeni adet : NBA'de forma devrimi


Geçtiğimiz hafta internete düşen yeni THY üniformaları temalı resim, bir çok espri ve eleştiriye maruz kalmış, tasarımcısı sosyal medyada adeta yerden yere vurulmuştu. THY'nin bugün açıkladığı yeni üniformaların, ilgili resimde görülen ''fasıl ekibi'' kıyafetlerinden farklı oluşu alakalı alakasız herkesi rahatlatmıştı. Ancak görünen o ki basketbolsever bir eski THY personeli olarak bana rahat yok.

Golden State Warriors ve Adidas, eski köye yeni adeti getirmeye hazırlanıyor.

Golden State Warriors ve NBA'in resmi forma sağlayıcısı adidas, resimde gördüğünüz yeni adeti yarın bir basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurmayı planlıyor. Uzun kollu diyebileceğimiz bu yeni formalar ilk olarak 22 Şubat günü San Antonio Spurs maçında giyilerek görücüye çıkacak. Daha sonra 8 Mart'taki Rockets ve 15 Mart'taki Bulls maçlarında da giyilmesi planlanıyor.

Adidas, üretici firma olarak son teknoloji ürünü, rahat bir tasarım sunduğunu iddia etse de parke içinde ve dışında sesler şimdiden yükselmeye başladı bile. Hatta taraftarların bir kısmı, bunun tamamen ticari maksatla yapılmış bir yenilik olduğu kanısında. Adidas'ın adizero NBA short sleeve uniform system adını verdiği bu yeni ürün, firmanın iddiasına göre hazırlık aşamasındayken bir çok basketbol oyuncusunun görüşüne sunuldu ve onların beklentileri doğrultusunda oluşturuldu. Yeni formalar eskisine nazaran %26 daha hafif, kol kısmı çok esnek bir bileşenle üretildi ve oyuncuya kolaylık sağlayabilmesi açısından 360 derece dönme özelliğine sahip.

Revize edilen yalnızca üst kısım değil. Şortlar da bu yeni teknolojiyle üretildi. Daha fazla hava gözeneği bulunduran yeni şort tasarımı da, adidas'ın söylemine göre atletlere daha fazla hareket imkanı ve hafiflik sağlayacak.

Adidas tepkiler için önlemini peşinen almış. Daha önce de belirttiğim gibi, bir çok oyuncuda bu tasarımı deneyip alınan geri bildirimlere göre geliştirmeler yapıldığını iddia ediyorlar. Dahası Warriors takımı bir süredir antrenmanlarını bu yeni formalarla yapıyor ve iddia edilene göre çok olumlu tepkiler almış üretici firma. Tanıtım modeli olarak rol alan Harrison Barnes da özellikle şut atan oyuncuyu rahatsız edeceğine yönelik söylemleri haksız çıkarır türde açıklamalar yapmış : '' Hareket etmede ve şut atmada herhangi bir rahatsızlık yok, alışmak biraz zaman alabilir ancak genel olarak bir sorun yaşanacağını düşünmüyorum. ''

 Şimdi merak ettiğiniz kısma geliyorum ; endişelenmeyin, bu formaları bu sezon yalnızca Warriors takımı giyecek. Aynı zamanda NCAAB'de de UCLA, Kansas, Baylor, Louisville ve Indiana da yeni ürünlerin pilot takımı olarak boy gösterecekler.

Son olarak acı gerçek : Endişelenin. Gelecek sezon tüm NBA takımlarının bu forma modeline geçmesi hedefleniyor.

Ben giymem açık söyleyeyim, ne kadar iyi bir teknoloji kullanırsan kullan, uzun kollu bir forma hiç bir zaman sıfır kollu bir forma kadar konforlu olmaz. Hem madem o kadar teknoloji kullanıyorsun, aynı teknolojiyle sıfır kollu formalar üret?

Üstelik bildiğimiz klasik formalar daha şık. Evet NBA'de zaman zaman değişimler oluyor, örneğin Bird'ün Magic'le kapıştığı dönemde giyilen o kısacık şortlara bugün o şortu geçirmediğimiz bir yerlerimizle gülüyoruz, doğrudur. Her dönemin de kendine göre modası oluyor ancak bu defa olay konfor sınırlarını ihlal etmeye meyilli olduğu için haliyle tepki topluyor.

Ben pek beğenmedim, neresinden bakarsanız bakın tutmaz gibi geliyor ancak işin içine ticari kelimesi girince mümkün değil demek olmuyor. Hazır olun, NBA modası değişiyor.


Harlem Shake NBA'e de sıçradı




Mavericks'in pazarlama ekibi şaşırtmaya devam ediyor.

sonradan gelen edit: Sonradan editlemek üzere başlığı atıp içini doldurmayı unuttuk iyi mi?

Dünyada böyle bir çılgınlık başgösterirse, şüphesiz bunu NBA'e taşıyacak ilk isim Mavericks'in çılgın sahibi Mark Cuban olurdu. O çılgınlık baş gösterdi ve NBA'e de ilk Mavericks'le adım attı.

Çılgınlık dediğim şey videoda izlediğiniz Harlem Shake dansı. Ekşide biri çok güzel açıklamış bunu, ben de buradan uzun uzun yazmayayım. Bir aralar Macarena vardı, yakın zamanda Gangnam Style, şimdi de bu. Ki bana sorarsanız en sağlamı bu, zira belli bir kalıbı yok, herkes istediği şekilde yapabiliyor ve ortaya çok komik şeyler çıkıyor.

Bununla ilgili bir çok bomba zannediyorum yoldadır, bu NBA adına paylaştığımız son Harlem Shake videosu olmaz diye tahmin ediyorum.


Sınırlara kafa tutma sanatı



Lebron James'in NBA Doğu konferansında haftanın oyuncusu seçildiğini söylememe gerek var mı bilmiyorum. Paul Pierce'ın, Rajon Rondo'suz oynayan Celtics'i 8 galibiyetlik seriye taşıyan performansı, şayet James'in ''ancak filmlerde oyunlarda falan olur'' dediğimiz gerçeküstü performansı olmasaydı pabucu kimselere bırakmazdı şüphesiz. Ancak gerçeküstü performans gerçek oldu ; James son beş maçta %73.8'lik şut isabet oranıyla maç başına 31.3 sayı attı, tam hatırlamamakla birlikte 8 ribaund 8 assist gibi de bir ribaund-assist grafiği var. Son maçın sonrasında basın toplantısında bir gazetecinin ona son 65 şutunda 49 isabet bulduğunu söylemesi üzerine verdiği cevap da hayli basit ve netti : ''Ooo, gayet güzel'' deyip geçiştirdi kral.

(Şut yüzdelerinden bahsetmişken ; Kobe Bryant'ın son 28 üç sayı denemesinde yalnızca 1 isabet bulduğunu da hatırlatayım.)

Bu aralar dikkatimi çeken bir şey var. Basketbolla uğraşan çocuklar ve gençler forma numarası olarak 6'ya takılmış durumda. Bizim gözlerimiz 23'ün popülerliğine alışkın, tuhaf geliyor. (Yaşlanıyor muyuz ne?) Ha, bizim zamanımızda da 1 numaralı formayı Milli Takım'da giyemediği için 6 numara giymek zorunda olan T-Mac ve 4 numara giymek zorunda olan Iverson'a hürmeten 6 ve 4 giyenler de vardı ancak bu defa durum hegemonya olmuş durumda.

Her devir kendi kralınca yönetiliyor şüphesiz, Allah var Lebron da ona saygı duyulmasını sağlayacak şeylerden çok daha fazlasını kafasına vura vura yapıyor. Ama yine de hatırlatayım istedim, sonra eski kafalı demesinler. Michael Jordan 1988-89 sezonunda 11 maçta 7 tanesi peşpeşe olmak üzere 10 kez triple double yapmıştı. Bu 11 maçlık seride yakaladığı rakamlar ise 33 sayı, 11 ribaund, 10 assist şeklinde.

Demem o ki Lebron'un yaptıklarına inanabilirsiniz. Tıpkı Michael Jordan'ın dediği gibi : '' Sınırlar ve limitler birer göz yanılması, illüzyon gibidir. Aştığınız zaman bunu anlıyorsunuz.''

9 Şubat 2013 Cumartesi

Açılın, ben babasıyım!



Geçtiğimiz hafta doktorların ''oynayabilir'' raporu vermesine rağmen ağrıları olduğu gerekçesiyle maça çıkmayan Dwight Howard hakkında takım arkadaşı Kobe Bryant sert açıklamalar yapmış, iki Laker'ın bu sürtüşmesi gündeme bomba gibi düşmüştü.

Bu gelişmelerin ardından Howard'ın babası Dwight Howard Sr., Atlanta Journal-Constitution'dan Jeff Schultz'a açıklamalarda bulundu.

Bey baba oğlunun bu yaz Lakers'la sözleşme yenileyerek takımda kalacağına inandığını söyledi. Kobe Bryant ve Mike D'Antoni'ye de eleştiri oklarını yöneltti. '' Kobe'nin ne yapmaya çalıştığını anlayabiliyorum. Ancak yanlış yolu seçiyor. O bir şampiyonluk kazanmak istiyor. Dwight'ın da ona cevap vermesi ve fikrine saygı duyuyorum ancak farketmez, bu takımda iki ayrı oyuncuyuz, makul olmak durumundayız demesi gerekirdi. Ayrıca D'Antoni'nin de baş antrenör olarak duruma el koyması ve sessiz olmak durumundasınız, burada hedeflerimizi gerçekleştirmeye odaklanmalıyız demesi gerekirdi. Dwight muhtemelen antrenörüne bakıp ''Ne yapıyor bu adam?'' diye soruyordur. Koç koltuğunda Stan Van Gundy olsaydı böyle bir şey olmazdı. Bence koçun Kobe'nin çenesini kontrol etmek adına yapması gereken şeyler var.

Bey Baba arayı bulmayı da ihmal etmemiş : '' D'Antoni, Bryant ve oğlum bir araya gelip konuşarak uzlaşmalı. ''


NBA'in yükselen yıldızı ; Greivis Vasquez



Onun NBA'de yaptığı Erol Egemen etkisi bile (Kim ki bu Erol Egemen? diye sordunuz, işte tüm mesele de bu. Kaybedenler Kulübü filminde geçen bir espri, izlemediyseniz söyleyeyim.) aslında onun hakkında bir şeyler karalamaya değer. Evet, hepimizi bu sezon sıkça şaşırtan Venezüela'lıdan; Greivis Vasquez'den bahsediyorum.


Amerika'lıların genelde spor ve sanat dünyasında hak ettiği değeri göremediğine inandıkları figürler için kullandıkları, ''underrated'' diye bir tabir var. Türkçe karşılığının ''değeraltı'' gibi bir şey olacağı düşünülürse evet, Türkçe konuşurken bile İngilizce'sinin kullanılıyor olması çok da şaşırtıcı değil. İşte bu sezon NBA'de ''underrated'' dendiğinde belki de akla gelen ilk isim Vasquez. Eric Gordon'un sezonun büyük bir bölümünü kaçırmasına sebep olan sakatlığı sebebiyle zaten zor olan play-off şansını büyük ölçüde yitirmiş batı takımı New Orleans Hornets (yakın gelecekteki ismiyle Pelicans) şayet gelecek adına ahalisine ümit verebiliyorsa, bunda en az Eric Gordon ve Anthony Davis kadar payı olan bir isim. NBA'in yoğun gündemi, onu derinlemesine incelemeye fırsat bıraktırmadıkça o, adından söz ettirecek rakamlara tek tek ulaşmaya devam etti. Nihayet bu sezon 14 sayı, 4.5 ribaund ve 9.4 assist ortalamalarını +17.64 gibi bir verimlilik istatistiğiyle birlikte yakaladı. Eminim birilieri onun hakkında bir şeyler karalamıyorsa da o, bu kararlı gidişatla kendi adının harflerini ısrarla sayfalara kazıtacak. Aslına bakarsanız uzun zaman sonra biografi tadında bir makaleyi yazmak için onu seçmemin sebebi de buna olan inancım.

1987, Caracas doğumlu oyuncu, bir oyun kurucu için aslında uzun sayılabilir. 1.98'lik boyuyla birlikte 96 kiloluk ağırlığı soru işaretleri uyandırsa da o gösterdiği performansla yükselen eleştirileri bastırmayı başarıyor. Onu özgün kılan tek özelliği bu değil. Vasquez, NBA tarihinde draft edilmiş ilk Venezüela doğumlu oyuncu olarak yer alıyor. Daha önce NBA'de Venezüela vatandaşı olarak oynamış Carl Herrera (1990 draft'ında Miami Heat tarafından ikinci tur 30.sırasında seçildi ve NBA'de Rockets (1991-95) ve Spurs (1995-98) formalarıyla 6 sezon oynadı, son sezonu o zamanki adıyla Vancouver Grizzlies ve Denver Nuggets takımlarında geçti) ve Oscar Torres'in (2001-02'de Rockets ve 2002-03'te Warriors'ta forma giydi) ardından ülkenin NBA'deki üçüncü temsilcisi. Aynı zamanda Marc Gasol'le birlikte katıldığı Grizzlies, o dönemde NBA'de kadrosunda birden fazla Latin kökenli oyuncu bulunduran ikinci takım olmuştu. Sonrasında Qouincy Pondexter karşılığında Hornets'a takas edildiğinde bu durum bozuldu.

Vasquez'in çocukluk yıllarında başlayan basketbol heyecanı, Lise için Amerika Birleşik Devletleri'ne geldiğinde yeni bir boyut kazandı. Maryland-Rockville'de bulunan Montrose Christian School'a 2004'te kayıt yaptırdığında, takım arkadaşı Kevin Durant'e ne kadar yetenekli olduğuna dair tek cümlelik bir iltifat edebilecek kadar dahi İngilizce bilmiyordu. Ancak ismi kararlılık ve istikrarla özdeşleşmeye başlamış bu genç oyun kurucu için derslerinde önemli notlar elde edebilecek kadar İngilizce öğrenmek çok da uzun sürmemişti.

Kevin Durant'le birlikte baş antrenör Stu Vetter'in yönetiminde okulun takımı Mustangs'i 43-5'lik muhteşem bir seriye taşıyan Vasquez, lisedeki son yılına gelmeden önce Durant'in gölgesinde kalmasına rağmen dikkatleri üzerine toplamaya başlamıştı. 20-2'lik seri yakaladıkları sezon devam ederken USA Today'in en iyi 25 lise takımını listelediği ''Super 25 rankings'' sıralamasında 9'uncu sırada yer aldılar. Aynı zamanda Washington Post'un First Team All-Met kadrosunda da Vasquez'in ismi geçiyordu. Bu başarılarla tamamladıkları son sezonda Vasquez, Maryland Üniversitesi'nden aldığı teklifi kabul ederek Terrapins'e katıldı ve NCAA'de top koşturan üçüncü Venezüela'lı olarak lige adımını attı.

Freshman (NCAA'deki ilk sezonunu oynayan oyunculara denir) sezonu olan 2006-07 sezonunda Terrapins'e benchten destek veren Vasquez, sezonun ilerleyen kısmında ilk beşe yerleşmeyi başardı. Sezon sonunda yakaladıkları 6 maçlık galibiyet serisiyle Maryland'i NCAA Tournament'te 4'üncü sıraya taşıdılar. Vasquez 44.4 saha içi, 31.6 üç sayı ve 79.8 serbest atış yüzdesiyle oynadığı bu süreçte 9.8 sayı, 4.7 assist ve 3.3 ribaund ortalamalarıyla ilk sezondan katkı vermeye başladı.

NCAA'deki ikinci yılında (Sophomore) şut yüzdesi 43.2'ye, üç sayı yüzdesi 30.9'a, serbest atış yüzdesi ise 78.2'ye gerilemesine rağmen sezonu 17 sayı 6.8 assist ve 5.7 ribaund ortalamalarıyla kapattı. Artan süreleri ve daha fazla şut kullanan bir oyuncu haline gelmesine rağmen yüzdesini sabit tutmayı başarmış, ancak yükseltememişti.





Bir sonraki yıl, 2008-09 sezonunda (Junior) maç başına 34.6 dakika sahada kalıp 17.5 sayı, 5.4 ribaund 5 assist ve 1.4 top çalma ortalamaları yakalayarak Terrapins tarihinde bir sezonda sayı, ribaund ve assist ortalamaları itibarıyla takıma üç alanda da liderlik eden tek oyuncu oldu. Aynı zamanda ACC konferansında da istatistikleri itibarıyle 6'ıncı sıraya yükselmişti. Tarihler 21 Şubat 2009'u gösterirken Vasquez, Maryland taraftarına doğum yılı olan 1987'den bu yana ilk defa bir triple double izletten bir performans ortaya koydu. 35 sayı, 11 ribaund ve 10 assist yaptığı gün geriden gelerek uzatmaya götürdükleri maçta North Carolina'yı 88-85'lik skorla devirdiler. Sezon sonunda Vasquez ACC konferansında sayı krallığı tablosunda yedinci, serbest atış yüzdesinde (86.7) üçüncü, maç başına sürede beşinci, ve assist-top kaybı oranında (1.80) üçüncü olmuştu. 61 maçın 57'sinde çift haneli sayılara ulaştı, son on karşılaşmada beş kez 20 ve üzeri sayı üretti ve tüm bunların neticesinde normal sezon sonunda All-ACC ikinci takımına seçildi.

Tüm bunlar Vasquez'e NBA'de oynayabileceğine dair güveni vermiş olmalı ki genç oyun kurucu bu sezonun sonunda NBA hazırlık kamplarına katılarak takımlarla idmanlara çıkmaya başladı. Profesyonel gözlemcilerden olumlu geri bildirimler aldı. Geleceğine karar vermek adına baş antrenör Gary Williams'la ve liseden koçu Stu Vetter'la görüşmeler yaptı. Kayıt süresininin bitimine 3 saat kala NBA draft listesine yaptırdığı kaydı geri çekti ve Maryland'le dördüncü sezonunu oynamaya karar verdi. Bu kararın ardından Antrenörü Williams onun için '' 14-15 civarı takımla görüştü ve durumu için gayet olumlu geri bildirimler aldı. Bana sorarsanız harika bir karar verdi. Bu yıl ACC'nin en iyi guardı olacak, tüm ülkedeki en iyi oyun kuruculardan biri olarak anılacak'' diyecekti.

NCAA'deki son sezonunda (senior) 33 maç oynayıp 19.6 sayı, 6.3 assist, 4.6 ribaund ve 1.7 top çalma grafiğine ulaştı. Ülkede 18 sayı ve 6 assist rakam ortalamalarının üzerine çıkmayı başarabilmiş tek oyuncuydu. Bu başarısının karşılığı olarak Naismith Memoriam Basketball Hall of Fame'den 2010 Bob Cousy ödülünü Kolej liglerinin en iyi oyun kurucusu sıfatıyla Sherron Collins, Scottie Reynolds, Jon Scheyer, Evan Turner ve (sıkı durun) John Wall'u geride bırakarak kazanmayı başardı.  20 Şubat 2010'da kolej kariyerinin 2.000'inci sayısını kaydettiği Georgia Tech maçında ACC tarihinde en az 2000 sayı, 700 assist ve 600 ribaund rakamlarına ulaşan tek oyuncu oldu. Bir hafta sonra Terrapins'in iki uzatmada Virginia Tech'i yendiği karşılaşmada 41 sayıyla yeniden kariyer rekoru kırdı. Duke'e karşı iç sahada alınan kritik galibiyette de 20 sayı üretip kritik dakikalarda yaptığı basket ve assistlerle dikkatleri üzerine çekti. ACC konferansında Duke'le birlikte 13-3'lük galibiyet oranı yakalama sürecinde yine başı çekiyordu. Bir ay sonra, 9 Mart 2010'da ACC'de yılın oyuncusu seçildi. Kolejdeki son sezonunda aynı zamanda üç kez ACC'de haftanın oyuncusu seçilmişti. Vasquez tahmin ettiğiniz gibi All-American'ı da boş geçmedi ve All-American ikinci takımına seçilme başarısını gösterdi.

Dört yılın ardından sona eren kolej kariyerinin toplam istatistikleri 16 sayı, 5.7 assist, 4.8 ribaund ve 1.4 top çalma olan Vasquez için bir sonraki hedef NBA'di.

Tüm gözlerin John Wall, Evan Turner, DeMarcus Cousins, Greg Monroe gibi isimlere çevrildiği 2010 NBA draft'inde ilk tur 28'inci sıradan seçilmesi ilk etapta bir çokları tarafından NBA tabiriyle ''steal'' olarak değerlendirilmedi. Ekpe Udoh, Xavier Henry, James Anderson, Dominique Jones ve sonrasında takasla yer değiştirdiği Quincy Pondexter gibi isimlerin kendisinden önce seçilmiş olmaları sanırım onun bir steal olduğunu ıspat etmeye yeterli. Nitekim az önce de belirttiğim gibi Vasquez ilk etapta böyle görülmedi, daha açık bir ifadeyle kimse ondan bu kadarını beklemiyordu.

Bu yıl fantasy game severlerin gözdesi olan Vasquez'in Grizzlies kariyeri, Mike Conley'in gölgesinde geçti. Play-off ilk turunda Spurs'ü eledikleri seride bulduğu kısıtlı sürede az da olsa adından söz ettirmeyi başaran oyuncu, 24 Aralık 2011'e dek Grizzlies'te back-up olmaktan öteye gidemedi. O gün Quincy Pondexter'a karşılık Hornets'e takas edildi ve çıkış göstermesi çok da uzun sürmedi. Burada da Jarrett Jack'ten süre çalmaya çalışan Venezüela'lı oyuncu, kendisine uğurlu gelen Şubat ayına iyi başladı ve ayın ilk günü Suns'a karşı benchten gelerek 20 sayı 12 assist kaydetti. İlk ilk beş deneyimini de Jack'in sakatlandığı dönemde yaşadı. Jack'in Warriors yolunu tutmasıyla ilk beşe yerleşti ve Kasım 2012'de yine Suns'a karşı 25 sayı 14 assistle adeta patladı.

Yeni yılın ilk günü olan 1 Ocak için '' Nasıl başlarsa öyle gider '' gibi bir inanış vardır. Şayet bu inanış gerçekse (umarım değildir, zira ben o sıra askerde ön nizamiyede 00.00 - 02.00 nöbeti için doldur boşalt yapıyordum. Neyse ki bitti.) Vasquez'in bu yıl gerçek patlamayı yapacağı söylenebilir. Zira tarihler 1 Ocak 2013'ü gösterirken Vasquez, NBA Batı konferansında haftanın oyuncusu seçilme başarısını gösteriyordu.





Grafik, Vasquez'in 2010-2012 arasındaki gelişimini gösteriyor. Grizzlies'ten Hornets'e geçen oyuncunun süreleriyle birlikte istatistikleri de neredeyse iki katına, hatta fazlasına ulaşmış durumda.

Vasquez'in genel kariyer çizgisinin de yükselen bir eğri şeklinde olduğunu söylemek mümkün. Sürekli yükseliyor, devamlı kendini geliştiriyor, devamlı ekiyor ve ektiğini biçiyor.

İlginçtir ki maddi manada aynı şeyi söylemek pek de mümkün değil. NBA'de oynayan bir oyuncu için çorba parası denilebilecek bir kontratla yıllık 1.300.000 USD civarı bir ücrete oynuyor. Bir sonraki kontratının böyle olmayacağını tahmin etmek pek de güç değil.

Grafik kariyeri boyunca olduğu gibi yukarıya doğru gitmeye devam ederse, 1-2 yıl sonra elimiz hala kalem tutuyorsa bu bloga ya da başka bir yerlere onu daha sık yazıyor olacağız.

Mutlu kalın.

Ahmet Melik SUBAŞI
ahmetmeliksubasi@gmail.com
@ahmetmsubasi







Telebasket



Bizim genelde Telegol'de gördüğümüz eğlencelerin yalnızca Türkiye'de olduğunu zannediyorsanız, yanılıyorsunuz.

TNT'de yayınlanan programda Shaq, Kenny Smith ve tabi ki Charles Barkley olunca makaranın dibine vurmak da kaçınılmaz oluyor. Bu bölümde Çin takvimine göre yeni yılı kutluyorlar. Bildiğiniz üzere Çin'de böyle bir gelenek ve inanış var ve her yıl bir hayvana ithaf ediliyor. 2.16'lık Shaq'a fare yılının düşmesi bunun ne kadar tuhaf bir inanç olduğuna inanmak için bence somut bir sebeptir ya, neyse. Saygı duyuyoruz diyelim. Çin'in NBA için ne denli büyük bir pazar olduğu düşünülürse, onların da bu saygıyı göstermeleri çok da anormal değil aslında. Biz de Çin kadar büyük olup NBA'e Çin'in sunduğu kadar geniş bir tabla sunabilseydik sanırım programı ''Kandiliniz mübarek olsun'' diye açıp simit yerlerdi.

Bu videonun şüphesiz en komik yeri, Charles Barkley'in kendisine fırlatılan tavşanı bir an için gerçek sanıp korktuğu an. Ben mahsus yapıyor zannettim ama ağır çekimde görülen o ki gerçekten bir an için gerçek sanıp ürkmüş :)

Lebron şaşırtmaya devam ediyor





Bir kaç hafta önce yarı sahadan basket atarak 75.000 dolar kazanan taraftarı sahanın ortasında kucaklayan Lebron James, bu gece sabaha karşı oynanan Clippers maçında bir taraftarla paslaşıyor.

Heat yönetiminin böyle bir stratejisi var mı bilemiyorum ama bu tip jestleşmeler, sürprizler ve ödüller Türk işi tabirle ateş pahası denilebilecek ön sıra koltuklarının satışını (ve dolayısıyla fiyatını) arttırmada hayli etkili olabilir. Heat zaten tüm NBA'de en pahalı bilet fiyatına sahip takım. En ucuzu da Toronto Raptors biletleri. Unutmuyorum bu sezon bir Suns-Raptors maçına 4 dolarlık bilet görmüştüm. Aynı dönemde Miami'de binlerle ifade edilen fiyatlara koltuklar vardı. İnsanın 48 dakikalık bir eğlenceye bu kadar yüksek fiyatlar ödemesi için ikna olması gerek. Hoş, Heat'in kendisi başlı başına bir ikna sebebi, orası apayrı bir boyut. Ancak yine de bu tip jestler pek hoş oluyor. Lebron bu sezon saha içi kadar saha dışında da daha tatlı bir adama dönüşüverdi.

ESPN dergisi de tarihinde ilk defa müzik temalı bir kapakla okuyucunun karşısına çıktı bu ay. Bakmayın müzik temalı dediğime, kapak kahramanımız yukarıda bahsettiğimiz adamdan başkası değil :


Geçtiğimiz yıl kazanılan şampiyonluk belli ki Lebron James'in üzerinden önemli bir baskı yükünü almış. Bu yıl çok daha rahat, çok daha verimli ve çok daha sempatik. Allah var medya da artık eskisi kadar onun üzerine gitmiyor, (Lakers'a duacıdır herhalde) bakalım daha neler göreceğiz.

8 Şubat 2013 Cuma

KG 25.000 dedi





Kevin Garnett...

Google'a ''Kevin Garnett 25'' yazdığınızda google'ın otomatik tamamlaması devreye giriyor ve ''Kevin Garnett fined 25K'' ve ''Kevin Garnett reaches 25K'' seçimleri ön plana çıkıyor. Bu detay aslında onun kariyerinin kısa bir özeti.

Allen Iverson'la birlikte benim deli çağlarımın kahramanıydı. 21 rakamına olan inancımda Tim Duncan, Zinedine Zidane, Pascal Nouma gibi isimlerin de etkisi büyük ama şüphesiz en büyük pay ona ait.  Videoda da görüldüğü üzere, KG Lakers maçında attığı bu fade away jumper'la NBA tarihinde 25.000 sayı üreten 16'ıncı oyuncu olma onurunu kazandı.

Ancak herkesin 25.000 sayıya takılıp ıskaladığı bir şey var : Kevin Garnett NBA tarihinde 25.000 sayı, 10.000 ribaund, 5.000 assist , 1.500 blok ve 1.500 top çalma rakamlarını aşabilmiş tek oyuncu.

Onu, kariyerinin son demlerinde hala zirveye oynarken görmek ne kadar güzelse, Allen Iverson'un bugünkü durumuna tanıklık etmek de bir o kadar kötü... O konuya hiç girmeyeyim en iyisi...

KG'nin gördüğüm en hırslı ve tutkulu oyuncu olmasına karşılık aldığı bedeli görmek güzel ; tüm NBA tarihinde tek oldu, dile kolay.

7 Şubat 2013 Perşembe

All-Star haftasonu etkinliklerine katılanlar açıklandı



NBA, All-Star haftasonunun tadı tuzu niteliğindeki smaç yarışması, üç sayı yarışması ve yetenek yarışması katılımcılarını açıkladı.

Buna göre smaç yarışmasına Gerald Green, Terrence Ross, James White, Eric Bledsoe, Jeremy Evans ve Kenneth Faried katılacak. Üç sayı yarışmasında Stephen Curry, Ryan Anderson, Matt Bonner, Paul George, Kyrie Irving ve Steve Novak boy gösterecek. Yetenek yarışmasında ise Jrue Holiday, Brandon Knight, Jeff Teague, Damian Lillard, Jeremy Lin ve Tony Parker var.


Ne yalan söyleyeyim bu defa beğendim. Özellikle geçen yıl sönük geçen smaç yarışması bu defa son yılların en heyecanlı çekişmesine sahne olabilir. Zira Gerald Green'in ve James White'ın bu konuda neler yapabildiğine bir çok kereler şahit olduk. Ben şahsen bu ikilinin bazı smaçlarına hala inanamıyorum. Kesinlikle favoriler. Öte yandan '' Mini Lebron '' Eric Bledsoe'nun atletik bir oyun kurucu olarak neler yapacağı merak konusu. Toronto'lu Terrence Ross da çaylak sezonundan ne kadar yükseklerden uçtuğunu ıspat eden isimlerden. Jeremy Evans geçtiğimiz yılın şampiyonu olarak katılıyor, Faried de iri ama atletik fiziğiyle ödüle talip olacak. Ancak Evans'la birlikte onun da diğer adayların yanında pek de şansı yok bana sorarsanız. Green ya da White'ın kazanması olası. Beko TBL'in all-star smaç yarışmasında Fenerbahçe Ülker formasıyla aklımızı yerlerinden oynatan White favorim, daha doğrusu onun kazanmasını istiyorum. Keza bunu gerçekten çok istiyor ve bunun için her türlü çılgınlığı yapar.

Üç sayı yarışması da keyifli bir final çekişmesine sahne olabilir. Curry NBA'in yeni jenerasyonunun şüphesiz en iyi şutörü. Novak'ın keskin nişancılığı bu sezon tavan yapmış durumda, Irving ise atma konusunda sahada mesafe tanımıyor. George, Bonner ve Anderson'un biraz hantal kalabileceğini düşünüyorum. Yine de Bonner bir sürpriz yapsa fena olmaz demiyor da değilim, ancak favorim Novak. Bizi yerlerimizden kaldıran seriler yapmaya çok müsait bu aralar.

Yetenek yarışması zamana karşı olması itibarıyla heyecan verici oluyor. En az fire verenin kazandığı bir yarışmaya tahmin yapmak da hayli güç oluyor haliyle. Yine de içimden bir ses Lillard diyor. Zannediyorum yılın çaylağı ödülünü çoktan hak eden performansının etkisiyle söylüyorum bunu.


Ha bu arada, bir de şu şöhretler maçı var. Beni pek sarmıyor ama Usain Bolt adını duyunca heyecanlanmadım değil.  1.96 cm. boyunda, 100 metreyi 9.69'da koşan bir adamın basketbol performansını merak etmemem mümkün değil.

Şimdiden keyifli seyirler.



 

Şutör bebek!



Ne dersiniz, Memphis Grizzlies'in şutör açığına çare olur mu?

Koç K'den mektup var


Tam 33 yıl önce yazılmış bir mektup. Tarih kısmı 29 Ekim 1980'i gösteriyor. Yazan basketbol camiasının ''Coach K'' olarak bildiği, Duke Blue Devils'le birlikte Amerikan Rüya Takımıyla da özdeşleşmiş efsane antrenör Mike Kryzewski. Hitap ettiği kişi ise işin parkedeki efsanesi Michael Jordan. Aynen çeviriyor, yorumu size bırakıyorum ;  

Sevgili Mike, 

Duke Üniversitesi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya yönelik ilgini kaybetmiş olduğunu duyduğum için üzgünüm. Yine de bilmeni isterim ki ben ve ekibim kolej kariyerin adına senin için en iyisini diliyoruz. Genç ve iyi bir adamsın, ve her ne seçim yaparsan yap büyük bir etki yapabilirsin. 

Kendine iyi bak, iyi şanslar. ,
Saygılarımla, 

Mike Kryzewski 
Basketbol baş antrenörü

Teletovic zoru başardı





NBA'de uzun zamandır böyle bir şey görmemiştim. Hele ki böyle bir şeyi ''şutu var'' dediğiniz, şutuna güvendiğiniz biri yapınca daha da ilginç oluyor. Mirza Teletovic, Pistons maçında ardarda üç hücumda airball attı.

Bilmeyenler için airball ; Atılan şutun çembere değmemesi.

Lebron James : '' Harden süperstar statüsünde''








'' Süperstar statüsüne ulaştı. Aldığı maksimum kontrata değer nitelikte bir oyuncu.''

Bu sözler Lebron James'e ait. James, dün akşam oynadıkları Rockets maçını 36 sayı 12 ribaund ve 7 assistle tamamlayan James Harden hakkında maç ''süperstar'' ifadesini kullandı. '' Her şeyden biraz yapabiliyor, kontratını kesinlikle hakediyor.''

James Harden dünkü maçın son çeyreğinde 16 sayı üreterek takımının geri gelmesine yardımcı oldu, ancak mağlubiyete engel olamadı. Harden-Lebron eşleşmesinden akıllarda kalan sahne ise videoda mevcut. Türk işi ifadeyle adeta pazara göndermiş Lebron'u.