11 Şubat 2013 Pazartesi

Sınırlara kafa tutma sanatı



Lebron James'in NBA Doğu konferansında haftanın oyuncusu seçildiğini söylememe gerek var mı bilmiyorum. Paul Pierce'ın, Rajon Rondo'suz oynayan Celtics'i 8 galibiyetlik seriye taşıyan performansı, şayet James'in ''ancak filmlerde oyunlarda falan olur'' dediğimiz gerçeküstü performansı olmasaydı pabucu kimselere bırakmazdı şüphesiz. Ancak gerçeküstü performans gerçek oldu ; James son beş maçta %73.8'lik şut isabet oranıyla maç başına 31.3 sayı attı, tam hatırlamamakla birlikte 8 ribaund 8 assist gibi de bir ribaund-assist grafiği var. Son maçın sonrasında basın toplantısında bir gazetecinin ona son 65 şutunda 49 isabet bulduğunu söylemesi üzerine verdiği cevap da hayli basit ve netti : ''Ooo, gayet güzel'' deyip geçiştirdi kral.

(Şut yüzdelerinden bahsetmişken ; Kobe Bryant'ın son 28 üç sayı denemesinde yalnızca 1 isabet bulduğunu da hatırlatayım.)

Bu aralar dikkatimi çeken bir şey var. Basketbolla uğraşan çocuklar ve gençler forma numarası olarak 6'ya takılmış durumda. Bizim gözlerimiz 23'ün popülerliğine alışkın, tuhaf geliyor. (Yaşlanıyor muyuz ne?) Ha, bizim zamanımızda da 1 numaralı formayı Milli Takım'da giyemediği için 6 numara giymek zorunda olan T-Mac ve 4 numara giymek zorunda olan Iverson'a hürmeten 6 ve 4 giyenler de vardı ancak bu defa durum hegemonya olmuş durumda.

Her devir kendi kralınca yönetiliyor şüphesiz, Allah var Lebron da ona saygı duyulmasını sağlayacak şeylerden çok daha fazlasını kafasına vura vura yapıyor. Ama yine de hatırlatayım istedim, sonra eski kafalı demesinler. Michael Jordan 1988-89 sezonunda 11 maçta 7 tanesi peşpeşe olmak üzere 10 kez triple double yapmıştı. Bu 11 maçlık seride yakaladığı rakamlar ise 33 sayı, 11 ribaund, 10 assist şeklinde.

Demem o ki Lebron'un yaptıklarına inanabilirsiniz. Tıpkı Michael Jordan'ın dediği gibi : '' Sınırlar ve limitler birer göz yanılması, illüzyon gibidir. Aştığınız zaman bunu anlıyorsunuz.''

Hiç yorum yok: