22 Mayıs 2008 Perşembe

Finalin adı Türk Telekom - FB Ülker


Türk Telekom final yolunda oynadığı iki seride sadece bir maç kaybetti.Galatasaray Cafe Crown ve Beşiktaş Cola Turka gibi iki dev şampiyonluk adayını neredeyse fire vermeksizin adeta harcadı ve nihayetinde sezon başından beri hayalini kurduğu finale kavuştu.

Serinin komple bir analizinden ziyade kısa kısa belirleyici noktalara değinmek istiyorum. Herşeyden önce Telekom'un bu sezon play-off'larda yaptığı hücum benim bu yıl Beko Basketbol Liginde gördüğüm en muazzam hücum tipiydi. Tabi bunda oyuncuların bireysel yeteneklerinin bileşimi de çok önemli yer tutuyor. Takımın Tutku - El-Amin - Bekir - Barış - Haluk beşlisinden oluşan kısa rotasyonuna mensup her bir oyuncu muhteşem bir üçlük tehdidine sahip. Şu saydığım beşliden hiç birini bir saniye olsun 3 sayı çizgisinin gerisinde boş bırakmak çok pahalıya mal oluyor.

Bilirsiniz , böyle serilerin kritik maçlarında gelen her ekstra üçlük , bir öldürücü darbe niteliğindedir. Telekom için bu darbeler öyle sıradan bir hale gelmişti ki hani her iki seriyi de resmen eze eze kazandı adamlar. Kısa rotasyonu ve onların uyumu çok iyi , gerçekten. Hele ki bunların yanına bir de sorumluluk alan ve bu sorumluluğun hakkını veren bir kahraman çıkartabiliyorsanız rakibinize her türlü sürprizi yapabiliyorsunuz. El-Amin'in her iki seride de tek adımda geçemediği adam yok gibi bir şeydi.Khalid yıllar önce finale çıkarttığı Beşiktaş Cola Turka'yı bu kez tek başına finalden etti , ve bir kez daha farklı bir forma altında kendi takımını finale çıkarmasını bildi.

Bunun haricinde uzunlar arasında da muazzam bir koordinasyon var Telekom'da. Dudley , Lang ve Williams zaten normal şartlarda nerede ne zaman var olmaları gerektiğini bilip kolaylıkla sayıya giderlerken bir de bunun üzerine birbirlerini beslemeye başlayınca ortaya kusursuz hücumlar çıkmaya başlıyor. E tabi rakibiniz sayı yememek adına deli gibi hırslı bir savunma yaparken siz kısalarınızla '' cup '' diye bir üçlük bulunca , ya da uzunlarınızla kolay basketlere gidince karşı taraf için durum bir hayli moral bozucu oluyor.

Telekom , özellikle hücumda kozlarından maksimum verim alarak elini kolunu sallaya sallaya finale çıkmıştır. Ercüment Sunter'i tebrik etmek gerek , eldeki potansiyel ancak bu denli yüksek bir yüzdeyle kullanılıp verimlendirilebilirdi.
Telekom'da görünen manzara sadece taktiksel anlamda parlak değil. Takım içerisinde müthiş bir inanmışlık , hırs ve kararlılık var. 36 yaşına basmış , 40'ına merdiven dayamış bir Haluk Yıldırım'ın top çalmak uğruna kendini yerden yere attığı pozisyonlar , TBL'de emsali az görülecek bir biçimde kendini takıma , arkadaşlarına , koça ve hedeflere bütünüyle vermiş , takımın hedeflerini bireysel menfaatlerinin önünde tutmayı başarabilen kararlı yabancılar , hiç kimsenin kendi şahsi kariyerini düşünmeksizin varını yoğunu ortaya koyuşunun ekranlara çarşaf çarşaf yansıması ... Wright gibi bir kozun yokluğunu aratmayacak bir takım bütünlüğü ...

Tüm bunlar sahada birleştiğinde oraya çıkan manzara , '' Bu takım şampiyonluğu hakediyor !! dedirtmeye yeterli.

Ancak Telekom'un işi bu kez o kadar da kolay olmayacak. Keza '' Dinsizin hakkından imansız gelir '' misali , bu kez rakip yine bir çok oyuncusunun elinden üçlük kaydedebilen , hızlı , sağlam ve iyi koordinasyona sahip uzunlarla donatılmış Fenerbahçe Ülker.


Saha avantajının Sarı Lacivertlilerden yana olması , ve geniş taraftar kitlesi kupanın Fenerbahçe Ülker'e daha yakın olduğu izlenimini uyandırıyor. Ancak bu Telekom'dan korkulur , demedi demeyin.

Umarım adil bir final olur , hakeden kazanır.Sahada muazzam bir basketbol resitali izleyeceğimizden hiç bir şüphem yok. Ancak bir tarafta bir ekol olan Ülker'in devamı niteliğindeki , Fenerbahçe gibi bir camiayla bütünleşmiş FB Ülker , diğer tarafta da yıllar sonra ilk kez final yolunu tutmayı başarabilmiş bir Türk Telekom var. Fazla detaya girmeyeceğim ; bazı durumlarda iç ve dış faktörler kazananı belirler. Bu kez de öyle olacaktır , benim temennim parke dışında olup bitenlerin adalet çerçevesini aşmaması.

Sevgi ve hoşgörüyle kalın
Ahmet M.SUBAŞI

Hiç yorum yok: