21 Kasım 2008 Cuma

Ne var ne yok ?

Nihayet yeniden bloguma bir şeyler karalayabilme fırsatına eriştim. Bir süredir iş yoğunluğu ve yoğun tempo sonucunda '' ieehhhh yeter be '' diye patlak veren tembellikle blogumuza kısa bir süre hiç bir şey yazmamış bulunduk.

Tabi bu sürede aklımdan bir şeyler geçmedi değil.

Blog ; kişinin kendisiyle , yahut hakim olduğu konuyla ilgili düşüncelerini ve duygularını dile getirdiği bir sayfa olarak tanımlanıyor.

Lakin bizler , sportif medyada kalem oynatan kimseler olarak her defasında aynı hataya düşüyoruz.

Blogumuzu , dergimizi , websitemizi veya forumumuzu ... Günübirlik güncellenmesi gereken , sürekli güncel bir kaynak niteliği taşıma zorunluluğu bulunan bir şeymiş gibi düşünüyor ve ona göre hareket ediyoruz.

Ne tuhaf ; her türlü şeyle ilgili bilimum mecmua ve internet üzerinde yer alan blog türevi kaynak ( dünyada 6 milyon adet blog var diye biliyorum , hatta sadece spor yazıları üzerine 6 milyondu sanırım ! ) sırf bu sevda uğruna köreliyor ; boşa kürek çekip yavanlaşıyor.

Kayıplarımızın haddi hesabı yok ; yeniden uzun uzadıya anlatmayayım şimdi.

Herhangi bir beklentimiz olmasa bile , arz-talep dengesi burada da geçerli olsa gerek.

Bunu bir eleştiri gibi de algılayabilirsiniz , kimse darılıp kırılmasın , söylemek durumundayım. Keza enteresan bir tespit :)

Bir NBA maçına yönelik yazdığım tek bir tahmine gelen talep , belki de gerek dergi için , gerek site için , gerekse de blog için yazdığım ve kendimce çok vahim ve başarılı bulduğum bir yazıdan kat kat daha fazla okunuyor :)

Tuhaf ama gerçek.

Talep böyle.

Neyse ; blogumun konseptini '' İçimi dökeceğim , kendi imzamla kendi borumu öttüreceğim çöplüğüm '' olarak tanımlamış biri olarak içim rahat.

Bu boş geyiği bir kenara bırakalım da , NBA'de neler oluyor bitiyor şöyle bir gözden geçirelim. Kendimce tesbitlerimi '' sohbet tadında '' yazıyorum :)

Efendim bu gece duyduk ki Zach Randolph ve Jamal Crawford Knicks'ten sepetlenmişler. Crawford Al Harrington karşılığında Warriors'un yolunu tutmuş. Harrington'un ayrılacağı zaten belliydi , bu açıdan Warriors karşılığında eli yüzü düzgün kimi alsa kardı. Ya peki Knicks'e ne demeli ?

Rebuilding şart demiştik , sezona iyi de başladılar. Atılan adımların bir çoğu pozitif. Lakin ; rebuilding yapıp temiz bir Knicks kurmayı planlarken Harrington'u almak niye ?

Randolph'ün de Clippers'a takas olacağı konuşuluyor. Kaman - Camby - Randolph. Bakalım Zach efendi Kaman - Camby ikilisinin arkasında yedek bekleyince iflah olacak mı?

NBA'de sezonu ve takımları çabuk kavradık desem yeridir. Değişen ve gelişen kimlikler var ve yıllar yılı müdavimi olduğumuz lig tüm gidişatıyla bizi büyülemeye devam ediyor.

Suns'da bariz bir değişiklik var. Geçen sene run & gun'la ligde fırtınalar estiren Suns artık savunmayı hücumdan daha önplanda tutan , yerleşik bir takım haline geldi. Arka alanda Nash-Diaw-Bell-Barbosa-Hill gibi silahlar hala var , ön alanda ise Amare ve Shaq fırtınaları esiyor. Lakin Suns hala istediği düzeni oturtabilmiş değil. Biraz oradan biraz buradan devam ediyorlar. Batıda işleri zor , Nash seneye bu zamanlar şampiyonluk umudundan vazgeçip emekliliğinde ne yapacağını düşünmeye başlayabilir.

Değişiklik demişken... Pistons da dibe doğru sürükleniyor denirken lige 4-0'lık muazzam bir giriş yaptı ve bu gidişatı Iverson takasıyla şahlandırdı. Blogumu takip eden biriyseniz , AI takasıyla ilgili ilk etapta duygusal bir tavırla nasıl bir tepki verdiğimi hatırlarsınız herhalde :)

Ancak bu takas, güzel takas. Uzun zamandır ilk defa her iki tarafa da bu denli yarayan , her iki tarafın da kazandığı bir takas görüyorum.

Iverson Pistons'un hücum sistemine kolay uyum sağladı ve hücum sirkülasyonuna katılması gereken tempoyla katılmayı başardı. SAvunma performansını ilerleyen zaman gösterecek , keza Pistons'ın şu anda kemerleri o kadar da sıktığı söylenemez.

Play-off'larda gerçek yüzlerini göreceğiz muhtemelen. Şu an yorum yapmak öyle zor ki ... Adamlar gidip Lakers'ın 7-0'lık serisini Staples Center'da farklı bozdular , ancak Celtics'e 2 defa farklı kaybettiler.
Celtics'i yenemedikleri sürece her şey hayal , bunu onlar da çok iyi biliyorlar.

Nuggets cephesinde ise yine beni şaşırtan gelişmeler var. Billups takıma ilaç gibi geldi. Hücum dümenini eline aldı ve tüm tecrübesiyle takıma hükmetmeye başladı. Billups'ın getirdiği ve ağırlaştırılmış tempo , dizginin sözlük anlamını unutmuş Nuggets'a kontrolü yeniden geri getirdi. Şimdi biraz olsun savunmayı düşünmeye başladılar. Bu olumlu gelişme ; lakin onlar batı konferansında mücadele ediyorlar. Şansına küs Karl.

Sezonun en büyük hayalkırıklıklarından biri Rockets. En büyük sıkıntılar çözüldü , şampiyonluk yakın dedik ama manzara hiç de öyle gözükmüyor. Rockets maça tutunmakta inanılmaz güçlük çekiyor. Yıldızlarını ve bench desteğini pek kullanamıyor. Savunma istikrarsız , hala birilerinin çözemediği ve hatta göremediği bir kargaşa var takımda. Oyuna tutunamayan bir takımın play-off hayalleri kurması adı üzerinde olduğu gibi hayalcilik.

Hayal kırıklığı demişken... Bunun en kralı Sixers şu anda. Muazzam bir kadro , kapatılan gedikler ancak fiyasko ...

Brand'in kendinden haberi yok , değil Clippers günlerini anımsatmak , acaba vasat bir uzun alsak durum farklı olur muydu ki diye sordurtuyor Sixerslılara. Eminim o da çemberden bol bol uzak kaldığı bu takımda kendi kendine soruyordur acaba Warriors'a gitsem daha mı iyiydi diye ...

Enteresandır ki ligin en iyi maestrolarından biri olarak bilinen Miller takımı yönetmek , saha içinde organize etmek varken şut kullanmayı , insiyatifle skor üretmeyi deniyor.
Hücumda bariz bir kopukluk var. Bu sebepten ötürü onlar da maça tutunamıyorlar. Daha çok sürpriz görürüz.

Bir diğer fiyasko da Clippers. Hoş son bir kaç günde toparlandılar ancak sezona berbat bir giriş yaptılar.
Baron Davis , Marcus Camby , Eric Gordon gibi oyuncular halihazırda Chris Kaman , Cuttino Mobley , Al Thornton gibi oyuncuları barındıran Clippers kadrosuna eklendiğinde biraz daha ümitlenmiştik bu takım için. Hatta yılın sürprizi gibi öngörüler vardı. Ancak Clippers ilk 2 hafta itibarıyle bu öngörüleri boşa çıkardı. Tamam kimse onlardan batıda play-off gibi bir başarı beklemiyor ancak bu kadarını da beklemiyor. Toparlanma var bu aralar , bakalım ucu nereye varacak.

Bir diğer hayalkırıklığı Salt Lake City'den geldi. Jazz bir bütün olarak muhteşem bir takım ancak bir bütün olarak kalamadılar bir türlü. Sürekli sakatlıklar bir türlü tam kadro sahaya çıkamamalar falan. Jazz'in eksik gedik oynadığı maçlar , kendileri hakkında bir izlenim edinmemize engel oldu.

Spurs faciasına hiç değinmiyorum bile. Parker ve Manu dönsün bakalım neler oluyor o vakit göreceğiz. Rotasyon kuvvetli gibi görünüyor ; bu umut verici. Aslında Manu ve Parker'ın yokluğu da bir manada iyi oldu. Her işte bir hayır var işte. Rotasyondaki yedekler , zor anlarda takıma ne kadar katkı yapabileceklerini gösterme fırsatı buldular. Roger Mason mı ? Kaldığı yerden devam ...

Roger Mason demişken ... Bu da sürpriz mi ? Anthony Morrow diye bir adam çıktı piyasaya ; eminim bir çoğunuz hatta çoğumuz tanımıyordur. ESPN'de bir kaç gün öncesine kadar resmi bile yoktu bu adamın. Ta ki Clippers maçında 37 sayı 11 ribaund , bir sonraki maçta da 25 sayı 4 ribaund yapana kadar. Morrow Warriors'un dar rotasyonunda baharda açan bir çiçek gibi yeşeriverdi ve fantasy game'lerin sürpriz kahramanı oldu. Bir ara düşündüm ; acaba yeni bir Redd ya da Arenas vakası mı yaşıyoruz diye , Morrow çaylak , biliyorsunuz.

Her neyse ; ilk 2-3 haftalık periyod itibarıyle ligin en zayıf halkaları olarak Oklahoma City Thunder ve Washington Wizards görünüyor. Wizards'ı biz , Arenas'sız aylarca izledik. Böyle değillerdi. Şahsen coaching'ini çok beğendiğim Eddie Jordan bu yıl istediğini takıma uygulatamıyor. Orada neler oluyor bilemiyorum ama belli ki Wizards cephesi de Jordan'a artık pek de güvenmiyor. Gitmesini isteyenler falan çıktı piyasaya ; hayırdır inşaallah.

Raptors doğu'da zirveye yükselirken Cleveland gücünden pek de bir şey kaybetmemişe benziyor. Öte yandan Florida tayfasında düşüş var. Heat ve Magic istedikleri düzeyde değil hala. Heat'i Wade - Beasley - Marion'dan ibaret bir takım olarak izleyeceğiz sanırım bu yıl.

Magic de Howard'a dua etsin. O garibimin işi de zor , en büyük back-up'ı Tony Battie adamın ! Bu Otis Smith daha ne duruyor acaba McDyess'i almak için ?

Neyse almasın , Pistons'a dönsün McDyess. Ona çok ihtiyacı var Pistons'ın. Olur da bir diğer ihtimal gerçekleşir, McDyess Boston'a giderse de Pistons beyaz bayrağı sallasın hocam. Celtics zaten çok güçlü ve agresif olduğu boyalı alanda ezip geçer en yakın rakibi Pistons'ı.

Her neyse. Bazı gidişatlar bizi şaşkınlığa ve umutsuzluğa sürüklese de ; henüz herşey için çok erken olduğunu hatırlamakta fayda var. Eminim ki Spurs , Rockets , Mavericks , Wizards gibi takımlar bir kaç ay sonra şimdikinden farklı bir durumda olacaklar.

Keyfini çıkarmaya devam.
Hoşçakalın.

Hiç yorum yok: