Herkese merhabalar ...
Uzun sayılabilecek bir süreden sonra , belirli bir konuya bağlı olmaksızın , tamamıyle özgür nitelik taşıyan , bir nevi iç dökme yazısıyla karşınızdayım.
Yazının başlığından da belli olacağı üzere yine Eylül-Ekim döneminin getirdiği o '' artık başlasın '' moduna girmiş durumdayız bir NBA fanatiği olarak.
E abiler yalan mıdır , yaz döneminde ortalıkta kol gezen takas söylentileriyle hatta gerçekleşmiş takas muhabbetleriyle nereye kadar oyalanabiliriz ki ? Vince Carter'ın Fransa ziyareti , Monta Ellis'in sakatlık haberi ... 1 NBA maçının yerini tutar mı Allahaşkına ki şöyle hevesle kaleme alalım ?
Başlasın artık şu aksiyon , bakalım keyfimize , değil mi ?
El emeği göz nuru blog hazırlıyorsun, ortaya dökecek , daha doğrusu döktürecek malzemen yok , vallahi gücüme gidiyor yahu :)
Mübarek Ramazan ayının sona ermesiyle ( ki yeri gelmişken her okuyucumun da Mübarek ayını tebrik ediyorum ) bayram telaşemiz başlar , onun bitmesiyle de iyiden iyiye sezon moduna gireriz herhalde artık. NBA Fikstüründe de görülebileceği üzere Preseason'a 5 Ekim'de merhaba diyoruz , ardından NBA tüm heyecanıyla ve yenilikleriyle tam gaz devam ediyor.
Bu yıl BasketbolTurkiye.com forumunda başlatıp artık gelenekselleştirmeye doğru gittiğimiz NBA sezon öncesi raporunu hazırlamak adına yine sabırsızlanıyorum , daha doğrusu sabırsızlanıyoruz. Evet çoğul kullandım çünkü bu yoğun NBA maratonunda eskiden beri yoluma yoldaşlık etmiş yazar arkadaşlarımdan Cem AK yine 21numara'da ve Basketbolturkiye.com'da bizlerle olacak.
Ayrıca yeri gelmişken hatırlatayım , BasketbolTurkiye.com anasayfası da yeni sezon itibarıyle yenilenecek ve TBL - Avrupa - NBA olarak 3 bölümden oluşacak. TBL'nin salsabasket.net'e , NBA'in de şu anda satırlarını okuduğunuz bloga yönlendirileceğini belirtmeme gerek yok sanırım :) Avrupa içinse farklı projeler var , zamanla netlik kazanacak nasipse.
Evet az önce de vurguladığım üzere , 21numara blogunda sevgili Cem'le beraber NBA'i dolu dizgin yaşamak ve yazmak adına sabırsızlıkla beklemekteyiz. Bugünden itibaren Cem de yazı ve yorumlarıyla NBA blogumuza renk katacak.
Yazılı spor medyasının arz-talep tahtını mecmuadan internete devrettiği şu döneme şahitlik ederken sizlere rahatlıkla belirtebilirim ki blogumuz yeni sezonda her gün bakmadan geçemediğiniz bloglar listesine adını yukarılara bir yerlere yazdıracak.
TBL temalı , Anıl AKSAÇ imzalı salsabasket blogu neredeyse açılış sayfam olmuş durumda.( Aslında olmasına olur ama ben blank kullanıyorum , prensip meselesi :) ) Bazen düşünüyorum '' Bu adam acaba işi gücü bırakıp tamamıyle bu Blogla mı uğraşıyor ? '' diye. Anıl her zaman olduğu gibi elini attığı her işi layıkıyle , en iyi haliyle yapmaya devam ediyor. Bazı günler çarşaf çarşaf yazılardan oluşan seriler yazışına şahitlik etmek ve onu okumak büyük keyif. Henüz TBL başlamamışken dahi bu böyleyse , 1-2 ay sonraki salsabasket.net'i merak etmemek akıl karı değil açıkçası :)
Keşke ben NBA'e , Anıl'ın TBL'e olabildiği kadar yakın olabilseydim demeden edemiyorum bazen :)
Neyse , bomba gibi geliyoruz vesselam , ayırmayın gözleri bizden.
Serbest bir yazıyı kaleme almışken 1-2 ufak alıntıyla da gündemi değerlendirmekte fayda var. Yoğun yaz döneminde her zaman kaleme klavyeye sarılmak nasip olmuyor malum.
- İbrahim KUTLUAY geçenlerde yaptığı bir açıklamada '' Türkiye'nin olimpiyat şampiyonu sporlar yetiştirememesinin en büyük nedeni , sporcuların hem sportif hem de akademik hayatlarını bir arada götürebilecekleri bir ortam bulamamalarıdır '' demiş. İşte budur , işte budur içimizdekilere , yaşadıklarımıza tercüman olan şey.
Amatör bir basketbol oyuncusu olarak , en azından bu işin içine bir şekilde karışmış biri olarak buna yıllar yılı şahit oldum , olmaya da devam ediyorum.
Yetenek ve çalışma düzeyiniz her ne olursa olsun , şu memlekette 15-16'nıza geldiğinizde o öldürücü yol ayrımı karşınıza geliyor. Profesyonel spor hayatını seçseniz başınıza gelebilecekler :
İyi ihtimal : Profesyonel sporcu olur , hayatınızı meslek niteliği kazanmış ölçüdeki sportif zanaatinizle idame ettirirsiniz. Hayallerinize kavuşmuşsunuzdur.
Kötü ihtimal ( ler ) : Tam bir şeyleri başarmışken ya da başarmak üzereyken , yahut başarabilecekken sakatlanıp spor hayatınızı bitirmek zorunda kalırsınız. Yaptığınız seçimden ötürü akademik bir güvenceniz ( daha açık bir ifadeyle size iş sağlayabilecek bir diplomanız ) , ve size hayatınızı kazandırabilecek bir zanaatiniz , mesleğiniz yoktur. Ortada kalır , tozpembe hayaller peşindeyken bir anda zavallı bir adam haline gelirsiniz. Evet çok açık ve acımasızca ifade etmiş olabilirim ama çok kereler şahit olduk buna çevremizde.
İyi bir ihtimalle spor antrenörü olursunuz ki buna da bu memlekette ne kadar iyi bir ihtimal denir bilemiyorum.
Bir diğer kötü ihtimal , aynı kaynaklara dayanan problemlerin sizi sürükleyeceği kötü durumlardan ibarettir. Memlekette işin ehillerinin avcunu yalarken ne idüğü belirsiz adamların tahtta oturması dillere destan. Siz ya da herhangi bir sakatlık sizi harcamasa bile bağlı bulunduğunuz birileri ipinizi rahatlıkla çekebiliyor. Buna da şahit olduk çok kereler.
Basketbolun içinde bulunduğu muhtelif imkan yoksunlukları küçük detaylar gibi gözükseler bile bir fidanı yeşermeden öldürmeye yetebiliyor.
Bu konuda ne kadar da doluymuşum yahu ... Yanlış anlaşılmasın , hani bu adam harcanmış herhalde ondan kuyruk acısı var falan diye .. Ben hep söyledim gene söylüyorum , on numara sporcu mantalitem vardır ama gene de şu şartlarda benden oyuncu falan olmaz diye. Kendimden ziyade etrafım bir çok '' harcanmış '' örnekle dolu. Eğer hayalini kurduğum imkanlar bu ülkede de olsaydı eminim ki ABD'nin dünyaya basketbolcu , Brezilya'nın dünyaya futbolcu ihraç etmesi gibi biz de büyük sporcular ve antrenörler yetiştirip tüm dünyada ay-yıldızı layıkıyla temsil edebilirdik.
Aslında üzerine uzun uzun konuşulabilecek bir mevzu , ancak ben bu konuda çarşaf çarşaf yazma yetisini henüz kendimde görmediğim için fazla derine inmiyor ve '' genel '' statüdedeki bir yazımda bu konuya şöyle bir değinmekle yetiniyorum. Ayrıca '' şöyle yapılmalı , aman efendim böyle olmalı , şu şu stratejiyle şu şu adımlar atılmalı '' falan gibi martavallar da okumuyorum , okuyamıyorum. Bu ülkede eğitim sistemi de , sportif gelişim kültürü de kökünden bozuk desem yeridir.
Buna da şahit olduk vesselam !
Bazen düşünüyorum iyi ki Daçka'lar , Ülker'ler , Efes'ler , Banvit'ler , Karşıyaka'lar ve sayıp sayamadığımız nice oyuncu yetiştirmiş basketbol altyapı kulüpleri var diye.
Tabi başka bir perspektiften bakıldığında özel üniversitelere de teşekkür borçluyuz diye düşünüyorum !
Malesef ...
Hoşçakalın ...
Ahmet M.SUBAŞI
2 yorum:
Bu ne iltifatlar böyle..
Aman aman..
Canım kardeşim eksik olma, çok sağol.. Ama işi gücü bıraktığım yok bir taraflarımızdan ter çıkıyor valla..
Blogda da kafa dağıtıyorum işte..
O nasıl bir kafa dağıtmaysa artık :) Bugün gene girdim salsabasket'e gene dumurlardayım :p
Yorum Gönder