2016'da bir Mart akşamı, saat 18:00'i henüz geçmişti. Warriors'un güvenlik müdürü olan Walker, Golden State Warriors'un soyunma odasından sahaya uzanan koridoru açmakla meşguldü. Stephen Curry ısınmak üzere sahaya doğru yürüyordu ve Walker, Curry'nin yoluna kimsenin çıkmayacağından emin olmak istiyordu. Ne bir muhabir ne de başka bir şey...
Golden State Warriors, 40 yıllık aranın ardından gelen NBA şampiyonluğu, iki sezondur hem defansif, hem de ofansif rating'lerde sezon boyu zirvede yer alma durumu, alt üst edilmiş rekorlar ve 'kırılmaz' denilen 72-10'luk rekor dereceyi yoklamasıyla akıllarımızı almış durumda. Şu bir gerçek ki Michael Jordan'lı Chicago Bulls'tan bu yana NBA tarihinin en büyük dominasyonunu izliyoruz. Elbette 19 yıldır Play-Off'u bir kez bile ıskalamayıp 5 şampiyonluk kazanan Spurs'e ve 2008'de ezeli rakibi Boston Celtics'in farkı açmasına cevapsız kalmayıp üst üste iki şampiyonlukla yeniden NBA tarihinin en çok şampiyonluk kazanan kulüpleri sıralamasında rakibinin ensesine yapışan (17-16 şu an) Lakers'a saygım büyük; ancak unutmamak gerekir ki Larry O'Brien kupası, Sarı-Morlu formayı giymiş ellerde yükselirken Warriors, Play-Off'a son sıradan kapak atmaya çalışan ortalama bir ekipti. 2009'da Stephen Curry, Johnny Flynn'in ardından 7'inci sırada Draft edildiğinde bugünkü Marcus Smart, ya da ne bileyim D'Angelo Russell'dan pek de farklı biz grafik çizmiyordu.
Bu açıdan bakıldığında, Warriors'un başantrenörlük kariyerinin ilk iki yılında şunları başarmış Steve Kerr önderliğinde basketbol tarihinin en muhteşem sıçramalarından birini yaptığını söylemek hayli mümkün.
Peki bu koskoca organizasyon, parkedeki 15 seçilmiş adamdan ve kenarda onlara antrenörlük yapan takım elbiseli tayfadan mı ibaret?
''Yok canım, bunun masörü var, beslenme uzmanı var, fizyoterapisti var, var oğlu var'' dediğinizi duyar gibiyim. Bir de perdenin arkasındaki gizli kahramanlar var. Maskotundan tut ön büroda çalışan idari personeline kadar bir sürü kişi...
Peki bunların hangisi, kazanılan şu şampiyonluklara 'doğrudan' etki yapmış olabilir? Onlar 'Safety First' diyor, bizlerse 'Önce Emniyet' diye tanımlıyoruz. Sahi, tüm dünyanın, yüz milyonlarca insanın aklını kaybettiği bu ekibi, Amerika'nın bir ucundan bir ucuna sezon boyu 82 maçlık maraton boyunca koruyup huzurlarını temin eden kahramanlar kimler?
Bir güvenlik müdürününü hikayesinin, bir takımın başarısında bu kadar etkili olduğunu, şu makalenin Sporst Illustrated'ta yayınlanan orijinalini okuyana dek tahmin edemezdim.
Çok uzundu, ama okumak şöyle dursun çevirmeye dahi layık gördüm. Umarım sizlerin de ayırdığı zamana değecek.
İşte NBA'in en büyüğü olmuş organizasyonu dik tutan, 63 yaşındaki o gizli kahraman...
Keyifli okumalar.
Ahmet Melik SUBAŞI
@ahmetmsubasi
ahmetmeliksubasi@gmail.com
1 Aralık 1997 günü öğleden sonra, Oakland Polis Departmanı'na, 415 koduyla bir ihbar geldi. Bu kod, huzuru bozma manasına geliyordu.
Açık adres, 20 yıllık veteran polis memuru Ralph Walker'ı çok da şaşırtmamıştı. Marriott şehir merkezinde, sıkıntılı bir yerdi. Ancak adres detayı şaşırtmıştı: 5'inci bölge. Golden State Warriors'un yeni idman tesisleri.
Walker geçmişi nedeniyle çağrılmamıştı, ancak bu onu çok da incitmedi. Nihayetinde o, o emniyet biriminde görev yapıp NBA Draftı'nda seçilmiş tek adamdı. Ve 44 yaşında olmasına rağmen hala çıkıp oynayabilecek gibi görünüyordu. 1.90 boylarında, kaslı, kendisine 'Rocket' lakabını getiren atletizmini önemli ölçüde korumuş, 41 inç sıçrayabilen biriydi.
Sirenler çalıyordu. Walker ve ortağı Terrance West, Marriott'u aşıp olay yerine ulaştı. O sırada ilginç bir şey duydular: Latrell Sprewell, Baş Antrenör P.J. Carlesimo'yu boğmaya kalkmış, 20 dakika sonra da sahaya geri dönüp yumruklamaya çalışmıştı. Eski bir FBI ajanı olan NBA güvenlik personeli, Carlesimo'ya evine kadar refakat etmek zorunda kalmıştı. Walker ve West, Sprewell'in tek başına ya da arkadaşlarıyla birlikte geri dönme ihtimaline karşın idman tesislerinin kapısını korumayla görevlendirilmişti.
İkili o gün mesai bitimine dek, geç saatlere kadar orada beklediler. Ancak Sprewell dönmedi, Warriors da kontratını feshetmek için düğmeye basmıştı. Walker ve West, güneşli güne rağmen kışın o soğuk gününde akşama kadar Warriors personelinin giriş çıkışını izledi. Walker bu görüntüden bir ilham almıştı. Emniyette 20 yıl geçirmişti. Emekliliğine yaklaşıyordu ve yeni bir iş bakması gerekebilirdi. Şu manzara ilginç, ama yararlı bir fikir gibi görünüyordu. Belki de hayatı boyunca sevdiği oyunun etrafında kalabilmesi için bir yol bulabilirdi.
*****
ÇIKIYORUZ!
2016'da bir Mart akşamı, saat 18:00'i henüz geçmişti. Warriors'un güvenlik müdürü olan Walker, Golden State Warriors'un soyunma odasından sahaya uzanan koridoru açmakla meşguldü. Stephen Curry ısınmak üzere sahaya doğru yürüyordu ve Walker, Curry'nin yoluna kimsenin çıkmayacağından emin olmak istiyordu. Ne bir muhabir ne de başka bir şey...
Kısa bir süre sonra, Curry göründüğünde Walker onu takip etti. Her duruma hazır olabilmesi için formda kalmasını gerektiren bir işi vardı ve 63 yaşındaki bu adam, diyetine dikkat edip günde 150 mekik ve şınav çekiyordu. Ne zaman aksiyon alması gerekeceğini bilemezdi. Toronto'daki All-Star haftasonunda olduğu gibi, yaklaşık 2 bin kişi Curry'i kalabalık ve büyük bir AVM'de görüp mevcut güvenliği aşabildiğinde Steph'i çılgın bir keşmekeşin içinden çıkarıp bir giyim mağazasına sokabilmesi gerekirdi. Steph bunu çok heyecanlı bulsa da Walker, Curry'i rahatsız etmeden oradan çıkabilmeyi terörist baskınındaki bir evden çıkmak gibi betimleyecekti.
Curry sahada. Yarı sahadan şutlar sokuyor. Walker mavi takım elbisesiyle, kollarını bağlamış ve dikkatle çevreyi izliyor. Bu işteki 11'inci yılında (ilk 6 yılı NBA'de güvenlik görevlisi olarak geçti, son 5 yıldır da Warriors için üst düzeyde çalışıyor) ve çok şey görmüş. Takımın en karanlık günlerinden bu tarihi günlerine dek her şeyi... Bazılarına göre o takımın toparlayıcısı. Gece kulüplerinde sabahın ikisine kadar kalıp ayık kalabilen çok az adamdan biri. Tüm katakullileri biliyor. Mesela gizledikleri fotoğraf makineleri ile oyuncuları pusuya düşürmek üzere otellerde misafir gibi takılan keskin nişancıların nasıl yakalanacaklarını... (Walker 'Yüzlerine dikkat edin'' diyor: ''Her zaman odaklanmışlardır ve ümitlidirler.'' ), trafik cezalarının unutulmaması için oyuncu isimlerini ve makbuzları periyodik olarak kontrol etmeyi ve gerektiğinde beklenmedik bir durumu güç kullanmadan, cüssesi ve tavrıyla nasıl bertaraf edebileceğini... Kısa siyah saçları, ince sivri keçi sakalı ve güçlü çenesiyle, adeta krallar gibi bir duruşu var ve çoğu zaman onu asistan koç zannedenler oluyor.
20 dakika sonra, Steph sahanın etrafında koşuyor. Bir düzine fotoğrafı imzalamak üzere bulduğu ilk kalemi alıyor ve işi bittiğinde onu Walker'a geri veriyor. Bu oyun kurucu, Klay Thompson ile birlikte Walker'ın kesin bir şeyler imzalayacağını bildiği iki Warriors oyuncusundan biri: ''Gecenin 2'sinde bir şehre varsak bile biliyorum ki Steph ve Klay bir şeyler imzalıyor olacaklar.''
Son iki sezondur Walker, Curry'le en az yıldız oyuncunun ailesi kadar vakit geçirdi. Geçen yıl takımın genel menajeri Bob Myers, Walker Steph'e daha fazla odaklanabilsin diye eski ortağı West'i işe bile aldı. Şimdilerde Curry nereye giderse gitsin Walker orada. Steph Starbucks'a giderse, Walker da onunla gidiyor. Otellerde aynı katta kalıyorlar, aynı filmleri izliyorlar. Madame Tussauds Müzesi, Curry'nin balmumu heykelini sergilemeye sunduğunda Warriors'un PR Direktörü Raymond Ridder bunun şakasını bile yaptı: ''Bence bu heykelin hemen yanına bir tane de Walker heykeli dikmelilerdi.'' Curry geçen yıl MVP olduğundan beri birlikte öyle çok zaman geçirdiler ki, Curry MVP konuşmasının bir kısmında ondan bile söz etti. İlk kez bir MVP, konuşmasında böyle bir şeye değiniyordu.
Warriors'tan birilerine Walker'ı sorun, şu tip şeyler duyarsınız: sakin, soğukkanlı, herkese yakın, arkanızı kollar. ''Yaptığı her şeyi ciddiyetle yapıyor'' diyor Draymond Green. ''Çizgilerini çok iyi çeker ve her zaman çemberin içinde kalır'' diyen de Myers: ''Onu sevmemek imkansız. Eğer Ralph'i sevmiyorsanız çok ciddi problemleriniz vardır. O her zaman odada olsun isteyeceğiniz biri. Bizi özel bir yer yapan şeylerin büyük bir parçası. Muhtemelen Steph onu benden dahi daha kıymetli bir yere koyuyordur.'' Yedek pivot Marreese Speights de Walker'dan ''İyi bir eski toprak. Hepimiz ona hayranız.''
''Hepimiz ona hayranız'' ha...? Bir NBA oyuncusunun bir güvenlik görevlisi için böyle dediğini her zaman duyamazsınız. Ancak dahası var. Walker, bir Reebok reklamında oynamış tek güvenlik görevlisi olabilir.
Sadece 1.90'du. Ancak 2.15'lik bir adamın yapabildiği her şeyi yapıyordu. Sadece biraz daha iyisini yapıyordu.
Yıl 1987'di ve Reebok bir Sokak Basketbolu Efsaneleri kampanyası yürütüyordu. Eğer o jenerasyondansanız belki hatırlarsınız. Bir adam arkadaşlarına Lamar Mundane diye bir oyuncudan söz ediyordu: ''Her şutu giriyordu ve millet onu 'banko' diye çağırmaya başlamıştı. Çünkü o bir şut attığında o şut banko girerdi. Yani üzerine her türlü bahis yapabilirdiniz.''
Bu serideki tüm reklamları görmemiş olabilirsiniz, zira bazıları sadece yerel radyoda çıkmıştı. ''1.90'lık bir adam, bir pivotun yapabildiklerini yapabiliyor, bu harika'' diyordu bir tanesi. Ralph 'The Rocket' Walker. Reklam dönerken Walker bir alley-oop pasını yakalayıp ters smaç basıyordu. Ancak Roket'in yaptığı en acayip smaç, bence iki elle smaca kalkıp, topu panyanın sağına iki kez çarptırıp sol tarafından vurduğu ters smaçtı. Bunu yapmak epey bir asılı kalmayı gerektiriyordu.
Reklamların döndüğü o altın çağda, Mundane, Walker ve Batı Tayfası 70'lerin ortalarında park park gezip ekibi genişletirken, Lamar takımın şutörüydü. Walker ise pozisyonuna göre kısa bir pivottu. O takımda sırım gibi ince bir eleman vardı. İsmi Danny Crawford'tu (tanıdık geldi mi?) Güya takımın savunma uzmanıydı. Crawford, bu sezon kariyerinin son yılını geçiren efsane NBA hakemlerinden biri ve Walker'a göre o dönemde korkunç kötü bir savunmacıydı. Takımın adını Zebos koymuşlardı, çünkü bu adın Afrikanvari bir telaffuzu vardı. Takım, savunmaya lakap olarak 'migren' demişti. Bir sezon, lisede yerel turnuvanın şampiyonluğunu kazandılar, sonrasında bir diğer turnuvayı daha...
Walker, Chicago'yu memleketi gibi kabul ediyordu. Henüz Batı'ya geçmeden önce ailesi o küçükken Arkansas'tan Detroit'e iş bakmaya gitmiş, babası bir otoparkta, annesi ise bir fabrikada iş bulmuştu. Genç Ralph, Orr High'da pivot oynuyordu. Indiana Koçu Bobby Knight'ın da dahil olduğu bir grup antrenör, Walker'ı istiyordu. Ancak Ralph, akademik olarak zorlanıyordu ve Teksas'taki Henderson Community College'e gitmekle sınırlı kaldı. İki yıl sonra, Bay Area'daki St. Mary's'i Arkansas ve Missouri'nin üzerinde tercih edip oraya yazıldı.
Walker her poziyonda oynuyordu. Zıpzıp pivotluk, hücumda patlayıcılık, rakibin en iyi oyuncusunun savunmak ve baskı altında top getirmek... Senior sezonunda harikaydı. 20 sayı ve 8 ribaund ortalaması elde etti. Ancak takımı da bir o kadar kötüydü, 3-23'le tamamladılar sezonu. Warriors'ta oynamanın hayalini kurarken, draft olamama korkusuyla karşı karşıya kalmıştı
Neyse ki 5'inci turda Phoenix tarafından seçildi ve Ron Lee ve diğer çaylaklarla birlikte Yaz Ligi'ne katıldı. Walker burada sert bir ders çıkardı: ''Burada her gün her idmanda Ron Lee'yle boğuşuyorum'' diyordu: ''Genç bir oyuncu olarak tek düşündüğüm şey olmalıydı. Tüm zamanlarını bu 1 numaralı seçim için harcadıklarını dahi bilmiyordum. Muhtemelen onlar için draft esnasında ''Sıramızı savıyoruz'' dedikleri bir oyuncuydum.'' Walker, bugün bile Warriors'a gelip giden birçok oyuncu görüyor ve içeride ne olduğunu biliyor. ''Bu benim de şahit olduğum kötü bir şey. Takıma girmek gibi bir şansları yok zira takım zaten hazır. Onlara yaklaşıp nasihat vermek ve ''Hey dostum, bir B planın var mı?'' demek icap ediyor.''
Suns'tan kesik yemesinin ardından Walker Chicago'ya döndü ve Sears Dağıtım Merkezi'nde işe başladı. Ne şansıtr ki Seattle Seahawks onu arayıp ''Belki de sen bizim transfer etmek isteyeceğimiz atletizm ve yeteneğe sahipsindir'' dedi. Yeniden Batı'ya gitti ama genç yetenek Steve Largent'in wide receiver oynadığı bir kuyuya düşecekti. Takım onu farklı bir pozisyonda denese de başarılı olamadı ve ilk hazırlık maçından önce serbest bırakıldı.
Walker, St. Mary's'deki eski antrenörü Frank La Porte'yi aradı ve kampüse güvenlik görevlisi olarak geri döndü. Daha sonra da Oakland Polis Departmanı'na transfer oldu. Bir süre sonra devriye ekibine katıldı. Kendini halkın emniyetine adamıştı. Dönemin Baş Komiseri Oliver Cunningham, Walker'ı bir mentör olarak değerlendiriyor ve yaklaşımını takdir ediyordu: ''Herkesle ilişki kurabilecek gibi görünüyordu. İster bir suçlu olun, ister zengin bir soylu, ya da bir evsiz. Her daim sakin tavrını korurdu. Marijuana satan adamlara ''Hey çocuklar, n'apıyosunuz? Orada olduğunuzu ve ne yaptığınızı biliyorum. Beladan uzak durun ve şu şeyleri buralardan uzak tutun'' diyordu, 65 yaşında tekerlekli sandalyeyle gezen, kötü okulu evsiz bir adamın yanında durup ''Bugün nasılsınız?'' diyebiliyordu. Herkesi tanıyordu. Bana Colors filmini hatırlatırcasına... Onun yanındayken kendim Sean Penn gibi, onu da Robert Duvall gibi hissediyordum.''
Rüzgarlı Şehir saflığı... Bu, West'in eski ortağının mizacını tanımlama şekli. (Bizim Anadolu insanını tanımlamamız gibi bir şey olmalı..) Cunningham ise Walker'ı ''Ağzıyla polislik yapan adam'' olarak tanımlıyor: ''Bir memur düşünün. Esrar satan birini tutukluyor ve üç gün sonra adam sokaklara geri dönüp bununla karşılaştığında dönüp ''Naber Sky Walker?'' (oralardaki lakabı) diyor. Bu, buralarda halen bulamadığımız bir şey. Ralph'leri özlüyoruz.''
1990 yılında Walker, Polis Aktiviteleri Ligi'nin program koordinatörü oldu. Doğu Oakland'ın en sert yerlerinden biri olan Sobrante Park'ta bir orta okul salonunda çalışıyordu ve slogan olarak şunu seçmişti: SAHALARI DOLDURALIM, HAPİSANELERİ DEĞİL. 8-18 yaş aralığında çocuklarla çalışıyor, okul çıkışlarında onlarla masa tenisi oynuyordu. Bu çocukların bazıları hiç trene dahi binmemişti. Onları balığa götürdü, Temescal Gölü'ne kampa bile gitmişlerdi ki Walker, kamptan nefret ederdi. Yerel çeteler gelip güç gösterisi yapmak istediklerinde Walker, sokaklarda gösterdiği tavrı koruyordu. Bir gün genç biri bunu kavgaya çağırdığında adama dışarıda onu beklemesini söyleyip salonun kapılarını içeriden kilitlemişti.
Walker'ın 13 yaşında, Marcus Thompson adındaki çocukla tanıştığı dönem de bu zamana rast geliyor. Thompson yalnızca bir sporcudan fazlası değildi aslında, ancak Walker onun yetersizliğini umursamadı. O çocuğa hayatın spordan çok daha fazlası olduğunu öğütlüyordu.
8 yıl sonra Walker, devriye ekibine geri döndü. Aynı zamanda Oakland takımını Polis Olimpiyatları'nda 5'e 5 ve 3x3 turnuvalarda birkaç kez şampiyonluğa taşımıştı. Emniyette çalıştığı dönemdeki maceralarından bir kitap bile çıkabilirdi. Bir keresinde bir silah ateşleme olayını araştırmak için ikinci kata tırmanmış ve bir rehine olayının içine düşmüştü. Banka soyan bir şüpheliyi yağmurlu havada dört sokak boyunca kovalayıp tutuklaması da günlüğünün önemli sayfalarından biri olmuştu. Ve tabii Sprewell mevzusu... Ona ik kez NBA'de çalışma fikrini veren olay. Sonradan West'in anlattığına göre Warriors'un efsanevi A1 dövüşçüsü koruması Sprewell'i durdurmuş ve salondan göndermiş. West, o adam için ''Kimse Destroyer'la baş edemez. O gerçekten büyük saygı ve korku veren biri'' diyordu.
Nihayet, 2003'te 50 yaşındayken Walker emekliye ayrıldı. Halktan ve birçok departmandan 50'nin üzerinde teşekkür mektubu almıştı. 2005'te Oracle Arena'da NBA güvenlik görevlisi olarak işe başladı. 6 yıl sonra, Warriors onu işe aldığında bununla ilgili haber San Jose Mercury News'in internet sitesinde çıktı. Haberi yazan kişinin adı Marcus Thompson'dı. Warriors yazarı olmuştu ve yazıda ''Ralph 'The Rocket' Walker'a özel bir teşekkür'' bölümü yer alıyordu. Thompson, ''Aslında sahaya etki edemeyecek bir istihdamı haber yapıp yazmazdım. Ancak bu konuda kişisel kredimi kullanacağım. Ralph, başarısız bir sporcu olmama rağmen ebeveynlerim ve ailem dışında bana değer verip karakter ve eforuma saygı duyan tek adamdı. Biz çocukları sağlam kafa ve sağlam vücutla değerlendirip yüceltti. Bu, kim olduğunu kavramaya ve doğru bildiği şeyleri en iyi şekilde yapmaya çalışan gariban bir genç için çok şey ifade ediyordu. Şimdi çok daha iyi anlıyorum. '' diyecekti.
İkili şimdilerde aynı binada çalışıyor ve şimdiki Warriors takımının destanını birlikte yazan bir ekibin parçası olarak yeniden beraberler. Thompson bugünlerde bir kitap yazıyor. Ve Walker'dan şöyle söz ediyor: ''Kimse Ralph'ten daha fazlasını bilemez.''
*****
Walker ise bugünlerden ''Bazen yetenek vardır ancak takım kimyası yoktur'' diyor. ''Matt Barnes günlerinden söz ediyorum.''
West ve Walker'ın Warriors soyunma odasının önünde durup işlerinin zorluklarından söz ettikleri alelade bir gündü. Takımın şu ''We Believe'' günleri, hatırlarsınız. Barnes, Stephen Jackson ve Baron Davis vardı. Walker'ın Barnes gibi oyuncular için geliştirdiği strateji, 'Kulaklarının dibinde olmak'tı. Onlara alacakları cezaları hatırlatmak gerekiyordu, çıkıp ''Her şeyden önce bu sana yakışmıyor, markamıza yakışmıyor'' diyordu. ''Matt bu elemanlardan biriydi. Draymond'tan (Green) bile beterdi. Draymond takımımızı bir arada tutan oyuncu ve her daim ateşli biri. Matt de size aynı ateşi verir, ancak bence o kadar da sert değil. Onunki neredeyse sarhoşluk gibi. Yani içmekten gelen bir cesaret gibi. Böyle bir namı var ve böyle davranması gerektiğini düşünüyor. Dolayısıyla hep tehditvari bir tavrı var. Bir kavgaya tutuştuğunu gördüğümde onu geri çağırmayı deniyorum. Dediğim gibi, adı çıkmış işte ve o da her zaman korkmadığını göstermek istiyor ve dolayısıyla bu imajı korumayı sürdürmeye çalışıyor.''
''Neyse ki bu tip olayların birçoğu, ekip tarafından iyi korunuyor'' diyor Walker. ''Bakın kimsenin işine karışmak istemem. Sadece herkesin her şeyi doğru şekilde yaptığından, herkesin sürücü ehliyetini doğru zamanda aldığından ve ruhsatsız araba kullanmadığından emin olmaya çalışıyorum. Ancak hiç kimse bu tip konularda bize yardım etmeye pek de yanaşmıyor. Bize bilgi vermekten çekiniyorlar. Sonrasında takım el değiştirdi veJoe Lacob takımı satın aldı. Lacob takımı aldıktan sonra tüm eski yönetim kadrosunu gönderdi. Bugüne kadarkilerden daha karakterli ve güçlü kimselerle çalışmak istedi. Bana sorarsanız önceki dönemlerde takımlar, iyi oyuncuları aldılar ve bu oyuncular iyiyse, onların getirdiği sıkıntılara da eyvallah ettiler. Lacob ise 'Biliyor musunuz, bence daha kaliteli adamlar almalıyız' dedi. Bob Myers'a gidip ''Bob, çok iyi adamlar aldınız. Beni gönderecek misiniz?'' diye sorduğumu ve ''Hayır, aksine biz o adamların iyi kalmalarını sağlamak istiyoruz'' dediğini hatırlıyorum.''
Haliyle bazen işler zor oluyor. Walker aynı zamanda takımın terapisti. Geçen yıl alkollü araç kullanan Marreese Speights'in başı belaya girdiğinde onunla iyice yakınlaşmışlardı. Walker arabasını bile kullanıyordu. Şimdilerde Speights Walker ve West'i akşam yemeklerine çıkarıyor, müzik ve hatunlar üzerine muhabbet ediyorlar. Walker şöyle anlatıyor: ''Bir üst üste üç şut sokmasına rağmen oyundan çıkarıldığında barut gibiydi ve ona gidip ''Pekala Mo, şutları sokuyorsun ama defans yapmıyordun'' diyorum. Ya da ''Kafanın üzerinde ribaundlar uçuşup duruyor ve sen hiçbirini almıyordun.''
Walker, Speights'e büyük resmi görmesi için yardımcı oluyor: ''Olay sadece şut sokmak değil, her şey. İdmanlarda aylak aylak dolanıyorsan o gün çıkıp ''Bu adam bugün gününde değil, süre almayı bekleyen bir başkasına fırsat verelim'' derler tabi. Kenardayken vaktinin geleceği ana hazır ol, o an geldiğinde çıkmaya hazır ol.'' Speights tüm bunlara cevap olarak Walker'a teşekkür ediyor: ''Oyuncuların arkasını kollamayı seviyor. Bir de deplasmanlarda batakta batmayı!''
(Çevirmenin notu: İhaleli oynuyorlarsa kesin genlerinde bizden bir şeyler var.)
West, kendisinin ve Walker'ın rolünü takım içi nasihatçi olarak tanımlıyor: ''Onlara ne yapmaları gerektiğini söylemiyoruz. Bunun yerine 'Ben olsam bunu yapmazdım, bence bir düşün' diyoruz. Ralph ve ben organizasyonun her yerindeyiz. Birçok kişinin göremeyeceği bazı şeyleri görebiliyoruz. Herkeste puzzle'dan birer parça olabilir ancak bizde hepsi var.''
Yine de Curry'nin benzersiz bir durumu var tabi. Walker'a Steph'in hiç özgüven kaybı yaşadığını görüp görmediğini sorduğunuzda ''Yo yo yo...'' diyor ve ekliyor: ''O çok sakin ve çok parlak bir genç.'' Steph'le ilgili endişeler daha çok Walker'a ait: ''Bazen kendimi Steph'in ayak parmaklarına basacak gibi hissediyorum. Çünkü onun özgürlüğünü ve mahremiyetini koruyup öyle yaşayabilmesini istiyorum. Buna rağmen öyle her yere gidemiyor.'' Walker, Steph'le ilgili eski bir hikayeyi şöyle anlatıyor: ''Halloween günü Steph ve Ayesha evde oturmuş öylece duruyorlar ve haliyle sıkılıyorlar. Ve çıkıp diyorlar ki hadi Stoneridge Mall'a gidip kostümler giyelim ve millet ne tepki veriyor bakalım. Baksanıza; hala çocuklar gibiler ve eğlenmek istiyorlar. Ancak yaşantıları buna mani oluyor. Biliyorsunuz işte, öyle her yere gidemezsiniz. Ancak bunlar da Ayesha'nın büyürken sahip olduğu alışkanlıklar ve muhtemelen özlüyor. Hepsi özlüyorlar.''
Curry'liğinden işte; her yemeğe oturuşunda Walker'ı da yanına davet ediyor ancak Walker nazikçe reddediyor. Eğer Curry'le oturursa çünkü; etrafta neler olup bittiğini, çıkış kapılarını falan gözleyemeyecek. Bunun yerine Curry ile kapı arasında bir nokta seçip oradaki masaya oturuyor. Sessiz kalmayı NBA'e çalışan gizli servislerin kaçındığı bazı şeyleri yapmamaya çalışıyor. Mesela muhtemel bir mermiye kalkan olmak için NBA oyuncusuyla pencere arasındaki sandalyeye oturuyor. Walker bununla ilgili ''Oyuncular başkan gibi tehdit altında olmak istemiyor. İşinin büyük bir kısmı, sınır çizmekle ilgili'' diyor. Bu ay başında Warriors, Lakers'la oynamak için Los Angeles'a geldiğinde otel dışında bekleyen 100'ün üzerinde taraftar vardı. Oyuncuların otel girişine gelmesine yardımcı olmasının ardından Curry, Under Armour markası için bir çekime gitti. Devamında da Deadpool'u izlemek istedi. Gece yarısında Walker ona, ailesine ve arkadaşlarına eşlik etti. Gece 12:30'da bir sinema salonuna gidip 3 gibi döndüler. Birçoğuna göre bu gayet sıradan bir durum, değil mi? Onun işi herkesin eve sağ salim döndüğünden emin olmak. Bu bazen arabayı kullanan adam olmayı gerektiriyor, bazen bir tartışmayı sonlandırmayı... West ve Walker'ın işi, oyuncuların vicdani duyguları tam olarak çalışmadığı zamanlarda öne çıkıyor. Walker'ın kendinde saklı tuttuğu birçok öyküsü var, rakip oyuncuların gece kulüperinin etrafında kadınlarla yaşadıkları sevimsiz hallerden tutun da limuzin firmasını arayamayacak kadar sarhoş olmalarına kadar... Ancak bunları gizli tutmayı yeğliyor.
Curry mevzusunda yegane amaç çıkış sağlamak. Curry San Francisco Pro-Am'de bir maça çıkmak gibi tuhaf bir şey istediğinde ve 43 sayı atıp binlerce taraftarın gönlünü fethettiğinde, üstüne bir de Walker ile birlikte takım arkadaşlarını da koruması gibi kullandığında, ya da Toronto'daki şu AVM olayında olduğu gibi, Ayesha'nın gözüne darbe aldığı o mevzuda ve diğerlerinde... Nadiren işin tatsız hal aldığı da olabiliyor. ''Bazen tehditler bile geliyor. Mesela bazı taraftarlar internette çıkıp Curry bir üçlük daha atarsa onu çekip vuracaklarını söylüyorlar'' diyor Walker: ''NBA'in siber gözlem ekibi var ve bu tip şeyleri kaydediyorlar. Sahaya inip Curry'e saldıracaklarını söyleyenler var.'' Walker birçoğunun klavye delikanlısı olduğunu ve gerçek bir tehdit oluşturmadıklarını düşündüğünü de eklemeden edemiyor.
Deplasmanlar en yoğun zamanlar. Warriors sezon başında bir gün uzatmaya giden Boston deplasmanının ardından gece 3'te Milwaukee'ye vardığında, Walker orada gördüğü kalabalıkla şoka uğradığını söylüyor. Bu şoku yaşayan bir tek o değil. Gecenin bir yarısı yanında küçük çocuklarla bekleyen bir taraftara Andrew Bogut'un ''Hey adamım, sen çocuk istismarından tutuklanmalısın'' diye bağırdığını hatırlatıyor.
Artan taraftar sayısıyla birlikte Warriors, deplasmanlardaki güvenlik önlemlerini arttırmak amacıyla, özellikle fotoğraf koleksiyonu yapan tipler selfie çektirmek için kafileden birini koparıp dağınıklık yaratamasın diye ekstra koruma talep etti. Aynı zamanda Walker da otellerin güvenlik şefleriyle iletişim bilgilerini paylaştı. ''Eğer oyuncularımıla ilgili bir sıkıntı olursa, ya da odalarda bir sıkıntı yaşanırsa önce bana haber ver'' diye de tembihledi. ''Duruma el koyacak diğer birimlerden önce ben ilgileneyim'' diyen Walker, aynı zamanda gece partinin dozunu kaçırıp geç yatarak sabah takım otobüsünü kaçırabilecek gençlerle de ilgilenen kişi.
Bazı geceler Walker sabah 4'e kadar ayakta oluyor ve 8'de geri kalkıyor. Uçaktan aldığı atıştırmalıkları çantasına koymayı ihmal etmiyor, zira ne zaman nerede kaç saat kalacağı belli olmayabiliyor. Bazen bir odada ya da kulüpte günün neredeyse tamamını ayakta veya hareketli geçirmesi icap edebiliyor. Spor tabanlı ayakkabular tercih ediyor; isteyeceği en son şey bile değil kösele ayakkabıyla dümdüz zeminlerde bir şeylerin peşinde koşturup kaymak... ''Ben hep çalışıyorum'' diyor, ''Mesaim pek de fark etmiyor.''
73'e doğru 10'dan geri sayımın başladığı bu günlerde, Utah'ta bir otel odasında geleceğinden bahsediyor. Jazz'i uzatmada yenmelerinin hemen ardından... Takım gece 02:30'da giriş yaptı, Wizards'ı içeride yendikten bir gece sonra... Oyuncular hala uyuyor. Oysa kahvaltı alanının emniyetini sağlamakla meşgul. West bir mesaj gönderiyor o sırada, 'hazırız' diyor: ''Lobide birkaç sniper var ama onun dışında tamamız.''
Walker önümüzdeki haftalarda bu işin temposunun artacağını biliyor. Son gayretler: Play-Off'lar. Medya ve taraftarlar coşacak. Belki de bir diğer NBA finali yoldadır. Kimbilir. Wlker hazır. Şunavlarını çekiyor, Speights ve Ezeli ile birlikte sprintlere katılıyor, motive ve formda kalmalarına yardım ediyor bu iki devin ve sprint başlamadan önce yineliyor: ''İhtiyarın sizi yenmesine izin veremezsiniz.''
Ancak bunu sonsuza dek yapacak değil. Bu neredeyse tüm yılı kapsayan bir iş. Curry'le yaz kamplarına gidiyor, sponsorlarla yapılan etkinliklere katılıyor, birinin evinde bir problem olduğunu düşündüğünde gidip o kontrol ediyor. Bir gün, belki bitti, tamamdır diyecek. Garajı iki yıldır onu bekiyor. Babası 44 yaşında kalp krizinden ölmüştü ve o da sırasıyla 31, 28 ve 21 yaşlarındaki üç oğluyla oturup maç muhabbeti yapmayı gerçekten istiyor, ayrıca 13 yaşında bir de kızı var. Belki de St. Mary's'e gidip, koridorda asılı duran şut atarken çekilmiş fotoğrafına bakacak. Okulun All-Century kadrosunda ismi yazıyor. Belki de bir hobi bulur ya da seyahate çıkar. Kim bilir, dünya büyük.
Ancak şimdilik Walker'ın yapacak işleri var. Biz Warriors'u izlerken, onun da teyakkuz halinde kalıp onları izlemesi gerekiyor. Bizleri izliyor.
Çeviri: Ahmet Melik SUBAŞI
Makalenin orijinali için:
http://www.si.com/nba/2016/03/31/stephen-curry-golden-state-warriors-ralph-walker-security
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder