13 Nisan 2013 Cumartesi

Kobe içini döktü




Kobe Bryant'la ilgili söylenebilecek çok şey var, twitter'dan mümkün mertebe çemkirmeye çalıştım, özellikle Mike D'Antoni'ye. Daha önce de belirttiğim gibi, kahve edebiyatını sevmem. Yani oturduğu yerden antrenör eleştiren adamlar bana hep komik ve saçma gelmiştir, ancak bu eleştirilerin olmadığı bir spor dünyasının pek de tat vermeyeceği aşikar. Burada takıldığım şey şu; birini eleştirmek için az biraz onun kadar olabilmiş olman gerek. Atıyorum, bir antrenör ya da oyuncu çıkıp başka bir antrenörü ya da oyuncuyu eleştirse tamam. Ancak (basın mensubu bile olsa) teknik manada işin içinde bulunmayan birinin antrenör eleştirmesi bana bir ucuyla da mantıksız geliyor bazen.

Ama bazı şeyler de atla deve değil, göz var, izan var!

Mike D'Antoni'ye nasıl uyuz olduğumu herkes bilir. Ben sokakta basketbol oynarken bile tamamıyla savunmaya odaklanan biri olduğum için, kafası sırf hücuma çalışan birini pek tutmuyorum haliyle. Yahu adamın biri Howard'ı, Jameer Nelson gibi uyuz bir oyun kurucuyla besleyip yanına da Hidayet'i kondurarak NBA finali oynadı. Bugünkü Lakers'ta ligin en iyi uzun ve kısa pasörü, en iyi savunmacılarından biri, en dominant pivotu ve en yürekli oyuncusu var; Batı'da sekizinci sıra için yırtınıyor adamlar. Şaka gibi.

Her neyse. Videoda Kobe Bryant'ın maç sonrası demeci var. Aşağıda da az önce facebook'tan paylaştığı iletiyi okuyabilirsiniz:

Şaka gibi! Bütün o idmanlar, emeklerim ve fedakarlıklarım daha önce milyonlarca kez attığım bir adımı atarken uçup gitti! Dayanılmaz bir hayal kırıklığı... Tepem atmış durumda. Neden oldu, neden benim başıma geldi ki bu! Anlayamıyorum. Şimdi bu halimden kurtulup geri dönmem ve 35'imde aynı oyuncu ya da daha iyisi olmam mı gerekiyor? Bunu nasıl başaracağıma dair hiç bir fikrim yok! Belki de sallanan sandalyede oturup bu güzel kariyeri anımsayarak iç geçiririm. Belki de benim hikayemin sonu budur. Belki de zamana yenik düşmüşümdür. Belki de değildir! 

Saat sabahın 3'ü, ayağım ölü bir et parçası gibi ağır, ağrı kesiciler yüzünden başım dönüyor ve uyanığım. Serzenişimi affedin ama sosyal medyanın amacı bu. İnsan bunun en kötüsü olduğunu bildiğinde bile içini döktüğünde rahatlıyor. Çünkü içini döktükten sonra gerçek bir perspektif ediniyorsun. Dünyada kopmuş bir aşil tendonundan çok daha beter şeyler olduğunu hatırlıyorsun. Kendin için üzülmeyi kes, içindeki ümit ışığına sarıl ve aynı inançla çalışmaya devam et, her zaman yaptığın gibi, aynı güçle, aynı inançla...

Bir gün, yeni bir kariyer yolculuğu başlayacak. Ancak o gün, bugün değil! ''Eğer bir gün beni bir ayıyla dövüşürken görürseniz ayı için dua edin.'', bu alıntıyı her zaman sevmişimdir. Bu 'Mamba felsefesi', asla vazgeçmeyiz, kaçmayız, saklanmayız... Sonuna kadar dayanır ve boyun eğdiririz.


Biliyorum uzun bir mesaj oldu, ancak dediğim gibi içimi döktüm işte. Şimdi gerçekten biraz uyuyabilir ve yarınki ameliyat için heyecan duyabilirim. Yeni bir mücadelenin ilk adımı...

Sanırım sezonun geri kalan kısmında Koç Vino olarak devam edeceğim. Takım arkadaşlarıma inancım tam. Başaracaklar. 
Dua ve destekleriniz için hepinize teşekkür ediyorum. Sevgiler.
Mamba kaçar.

Hiç yorum yok: