25 Şubat 2011 Cuma
Yanıbaşımızdaki huzur ; Abant
Meslek itibarıyle hayatım seyahat malumunuz. Bu bağlamda bir çok yeri '' iş gezisi '' vasıtasıyla gezip görüyorum. Bu da beni git gide bir seyahatsevere çeviriyor. Çok şükür , bugüne bugün konakladığım bir yeri her şeyiyle değerlendirip rapor yazabilecek kadar seyyah olmuşum , bunu farkettim.
Yurt içi seyahat listem var elimde. Allah nasip ederse her birini tek tek görüp gezmek istediğim ... Kapadokya , Pamukkale , Abant gibi klasiklerle birlikte henüz keşfedilmemiş cennet köşelerini de içeren sağlam bir liste... Fırsat buldukça mesleki imkanları da kullanarak gidip geziyorum.
Bu defa söz konusu mekan Milli parklarımızdan Abant'tı.
İstanbul'dan arabamla 2.5 saatlik rahat bir yolculuğun sonunda varabildim bu doğa harikasına. TEM'den Ankara istikametinde dümdüz gidiyorsunuz , ta ki Abant kavşağına kadar... Düz ve stabil bir yol , aracı kullanan siz de olsanız yormuyor. Kışın gidiyorsanız hava ve yol şartlarına dikkat etmeli , bunun haricinde hız yapan biriyseniz radar olayına dikkat etmek gerek. Bunlar dışında hayli rahat ulaşım sağlanabiliyor. Şayet vasıtayla gidiyorsanız da , abant kavşağına kadar sizi götürebilecek bir çok seyahat firmasını kullanabilir , kavşaktan Abant'a da ( yaklaşık 15 km.) seyrek geçen vasıtalar ya da taksi yoluyla gidebilirsiniz.
4 gün , 3 gecelik mini tatilimi aslında namını çok duyduğum Yeşil Ev - Masal Evleri'nde yapmayı planlıyordum. Abant kavşağından Abant'a doğru girdiğinizde 3.km'de yer alan bu konsept konaklama tesisi gerçekten ince düşünülmüş. Ağaçlarla çevrili dağın yolla birleştiği eteğine ahşaptan şirin şirin evler kurmuşlar ve her bir eve ayrı bir isim vermişler. Misafir kapasitesi az , kalite de hayli yüksek. Evlerin her biri kendine özgü bir sevimliliğe sahip. Her şeyden önemlisi tesis bütünüyle çok temiz. Gittiğim gün , Neşeli ismi verilen ev müsaitti. ( Bu arada gitmeyi planlıyorsanız çok önceden rezervasyon yaptırın , genelde dolu oluyor. Sonraki güne rezervasyon olması sebebiyle yalnızca bir gece kalabildim. ) Ahşap köy evi , ve gecelik konaklayacağınız bir yer için hayli geniş sayılır. İçeride her şey , gece lambasından tutun tepedeki avizeye kadar her şey ahşaptandı. Hatta direk odunla el işçiliğinden yapılmış eşyalar bile vardı. Şu kadar söyleyeyim , duşakabinin kenarlarını , lavaboyu bile tahtadan yapmışlar.Tam anlamıyla bir masal evi... Bir kış günü , ormandaki ayazın aksine içerisi hayli sıcaktı. Demem o ki ısıtma da gayet iyi. Odanız keyif çatmak isterseniz , bir çok kanal seçeneğiyle TV & Uydu ve yanınızda getirdiğiniz filmler için DVD player mevcut. Wireless internet bağlantısı da gayet iyiydi.
Sabah tertemiz havaya , ormanı kaplamış sise karşı uyanıp keskin oksijeni ciğerlerinize çekmek harika. Fazla gezip dolaşabileceğiniz bir yer yok. Yürüyüş parkuru , sportif alanlar gibi beklentileriniz varsa konaklama için Petro Club'ı deneyebilirsiniz. Dış mekan olarak gayet elverişli , ufak bir keşif de oraya yapmış bulundum ama konaklayacak kadar beğenmedim. Odalar ve evler basit ve kirliydi. Rutubet kokusu vazgeçmek için yeterli , öyle bir tesisin o kadar bakımsız olmasına üzülmedim desem yalan olur keza 110.000 m2'lik bir alandan söz ediyorum. Her neyse , masal evlerinde böyle bir imkan yok malesef. Evin önündeki sandalyeye uzanıp kitap okumak , müzik dinlemek ya da herşeyi bir kenara bırakıp sessizliği dinlemek ... Kulağa kısıtlı gibi de gelse tüm beklentinizi karşılamaya yetebiliyor. Gezi için zaten vasıtayla bi 11 km. daha gidip göl kenarını tercih etmek gerek.
Otelin restorantı gayet iyi. Menü zengin , personel ilgili ve güleryüzlü. Şöminenin başındaki masada atıştırmak hayli keyifliydi. Uzun zamandır yediğim en lezzetli piliç ızgarayı yedim sanırım. Zengin bir köy evini anımsatan restoranda çok fazla dekoratif aksesuar var , kalabalık gibi duruyor ama bir yandan da eksik hiç bir şey yokmuş hissi veriyor. Restoran hususunda eleştireceğim tek şey fiyatlar. Böyle bir mekan için oda kahvaltı fiyatının 75 TL'den ibaret olması harika , ama kahvaltı haricindeki öğünler için pamul elleri cebe atmak gerekiyor.
Kısa vadeli , kısa bir kafa dinlemece için Yeşil Ev - Masal evleri biçilmiş kaftan. Bu tip bir konseptten beklentinizi tümüyle karşılar diye düşünüyorum. Açıkçası burayı bir de baharda görmek isterim , ciddi ciddi de planlıyorum.
Sonraki iki günüm , gölün kıyısına kurulabilmiş yegane iki büyük otelden biri olan Taksim International'de geçti. Burası da beş yıldızlı otel sıfatının hakkını tümüyle veriyor diyebilirim. Göl manzaralı odayı ben daha sormadan tarafıma tahsis ettiler. Personel tümüyle güler yüzlü ve ilgiliydi. Açık büfe yemekleri tatlılar dışında beğendim. Otelin kendi içindeki sevimliliği ve imkanları da gayet iyi. Havuz - Sauna - Hamam üçlüsüne uğramadan çıkmayın. Bakmayın buraya masal evleri kadar değinmediğime ; beş yıldızlı bir otelin neler kapsadığını aşağı yukarı kestiriyorsunuzdur diye düşündüğüm için özet geçtim. Tek kelimeyle özetlemek gerekirse ; doyamadım. Burada fiyat , masal evlerinden biraz daha pahalı. Ancak yarım pansiyon olduğu ve havuz , sauna gibi imkanlardan ücretsiz olarak faydalanıldığı düşünüldüğünde otelin muadillerine kıyasla ekonomik olduğu söylenebilir.
***
Gittiğimde göl buz tutmuştu. Manzara harika. Karış karış gezesi geliyor insanın. Ama hava soğuk , ve baharda olduğu gibi dereye tepeye düşünmeden kahramanca tırmanmaya gelmiyor. Bu yüzden basit turlarla kısıtladık olayı. Burası , doğal güzelliğiyle '' Milli park '' sıfatını kesinlikle hakediyor. Bence bu mesafedeki bu cenneti , imkanı olan herkes 1-2 günlüğüne de olsa görmeli. Mutluluğu , huzuru çok da uzaklarda aramaya gerek yok.
Huzuru kaçıran tek şey , klasik '' kıymet bilmeme '' problemiydi. Göl ve çevresi Milli park kuralları gereği yerleşime kapalı ve devlet denetimi altında. Ancak bu vatandaşımızın ortalığı kirletmesine engel değil. Bu konuda sınır tanımıyoruz. İnsan sormadan edemiyor , '' Nasıl kıyıp da kirletebiliyoruz böyle bir yeri ? '' diye. Verilebilecek alternatif çok sayıda cevap vardır , ama bu konuda malesef devlet olarak da yeterli sorumluluğun alınmadığını gözlemledim. Gölün iskelesinde , odamızda ya da ofisimizde kullandığımız türde ufak tefek plastik çöp kutuları dışında hiç bir çöp haznesi yok. İnsanlar biraz da mecburiyetten atmışlar çöpleri. Buna kendim dahi bir çok yerde şahit olmuşumdur aslında. Bir çöpü yere atmamak için yüzlerce metre elimde taşıdığımı ve itiraf ediyorum nihayetinde '' öf be '' deyip yere attığımı biliyorum. Bu cennet parçasının muadili bir milli parkı , Saraybosna'da Ağustos ayında gezmiş , büyülenip kalmıştım. En az Abant kıyısı kadar güzeldi ancak yerlerde tek parça olsun ( abartmıyorum ) çöp yoktu. Keza belli aralıklarla sık olarak çöp kutuları yerleştirilmişti. Bakımı ve temizliği çok iyi yapılıyor olsa gerek , halk da hayli bilinçli gibi görünüyordu. Orada ekip arkadaşlarımla bunun muhabbetini yapmıştık , haksız değilmişim. Bizim Milli parkımızda da durum böyle işte.
Bahara doğru şöyle bir güzel elden geçirilip temizlenmeli ve kirletilmemesi adına önleyici tedbirler alınmalı. Buz tutmuş gölün yüzeyinde bir çok '' Ne alaka '' dediğim atık gördüm de , cam bardak nedir be kardeşim ? Avrupa ülkelerinde ve hatta Singapur'da ( ki pırıl pırıl bir yerdir.) sıradan bir caddeye bile ( af buyurun ) tükürmenin ya da sakız atmanın çok ağır cezaları varken ülkemizde Milli park sıfatı taşıyan bir yerde böylesine serbestliği kabullenemiyorum şahsen.
Bunun haricinde , İstanbul , Ankara ya da civardaysanız ve bir kaç günlük kafa dinleme fırsatı arıyorsanız , Abant ve çevresi mevsim gözetmeksizin beklentilerinize cevap verebilecek güzellikte. Tüm tesisler adına konuşamam ama Masal evleri ve Taksim International oteli fiyat-kalite dengesi itibarıyle hayli tatmin ediciydi. Buradan da tekrar şükranlarımı arz ederim her iki tesise de.
Klasik olacak ama ; gidin görün. Kesinlikle değer.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder