Dün gece oynanan 2 maçtan hangisini izleyeceğime karar vermekte epey güçlük çektim diyebilirim. Ancak yeni antrenörü ve oyun düzeniyle Knicks merak ettiğim takımlar arasındaydı. Maçın diğerine nazaran bir saat erken başlıyor olması da bu tercihte büyük pay sahibiydi tabii ki de :)
Bucks , baştan sona önde götürdüğü maçı üçüncü çeyrekte Redd'in sakatlanarak oyundan çıkmasına rağmen rahat kazandı.
New York Knicks :
Haber portallarında Isiah gitti ,Walsh olaya el attı ancak değişen bir şey yok , Marbury gene kenarda ve Knicks gene kaybetti gibilerinden başlıklar var.
Ancak bence durum öyle değil.
Knicks'te bir takım kıpırdanmalar var. D'Antoni'nin hızlı oyun oynatmayı seven , bol skor ürettiren bir koç olduğunu artık herkes biliyor sanırım. Bunu Knicks'te ancak egoları yüksek oyuncularına '' lüks '' tanıyarak uygulayabilirdi. Bu lüksten kasıt elbette ki saha içi özgürlük.
Hangi koçu getirirseniz getirin , kayışın çoktan koptuğu bir Knicks'te kimsenin kimseye istediğiniz ölçüde pas atmasını , muazzam bir uyum içinde oynamasını bekleyemezsiniz. Takımın bir bütün olarak hedeflerinden uzaklaşıp artık işi bir '' Business '' 'ten , bir şahsi kaygıdan ibaret görmeye başlamasından bu yana çok zaman geçti. Oyuncuların bir çoğu sahada takımdan ve hedeflerden çok kendi menfaatini düşünür oldu. Aslına bakarsanız hiç biri böyle tipler değil ( Randolph gibi istisnalar hariç ) , ancak takımın geldiği son nokta bunu onlara mecbur kılıyor.
Her neyse ... D'Antoni doğru olanı yapıyor ve iyice cıvıklaşmış bu hamuru bir anda yoğurup şekle sokmaya çalışmıyor. Oyunculara run & gun'ı benimsetmeye çalışırken onların '' suyundan gitme '' metodunu tercih etmiş. Dün gece izlediğim Knicks bana bu izlenimi verdi.
Takımda herkese özgürlük ve insiyatif tanımış D'Antoni. Rotasyonda yer alan her oyuncu bir hücumda tek bir pas dahi yapmadan potaya gidebilir ya da D'Antoninin tembihlediği gibi '' çemberi müsait gördüğü anda '' şutu atabilir. Nitekim dün gece de böyle oldu. Çoğu kez kısaların türlü crossover maharetlerinden sonra şuta kalkışlarını , guardların tam saha deparı turnikeyle bitirmeye çalışmalarını , uzunların topu alır almaz post-up oyunlarına girişmelerine şahit oldum. Bu elbette '' topu alan atsın '' anlamına gelmiyor , hiç de fena top çevirmiyorlar ancak ilk fırsatta da çembere gidiyorlar. Zaten koçun istediği de bu.
Evet , dürüst olmak gerekirse bu takımın kimyasına bakıldığında '' suyundan gitme '' metodunun işe yarayacağını söylemek mümkün. Yaklaşık 10 kişilik bir rotasyon daha geçen yıl '' bir yığın işe yaramaz herif '' diye anılıyordu. Şimdi bu oyuncuların her biri maç başına 10+ sayı üretebilecek fırsata erişmiş durumda ve bunun farkındalar.
Ancak problem şu ki henüz çok taze olan Run & Gun Knicks'te taşlar tam anlamıyla yerine oturmamış. İlk maçında Heat'i 120 sayı üreterek yenen Knicks yalnızca o gün atış yüzdesinde %40'ın üzerine çıkabildi. Onun dışındaki 2 maçta da %30'larda kalarak düşük skorlar elde etti ve her iki maçı da kaybetti.
Özgürce atıyorlar ancak sokamıyorlar kısacası. Biraz daha toparlanıp derli toplu hale gelmeleri lazım. Tamam , Q-Rich , Nate Robinson , David Lee , Zach Randolph , Jamal Crawford , Stephon Marbury gibi oyuncular canları istediği zaman skor üretebilecek kapasitedeler. Ancak top ellerine her geçtiğinde bu özgürlüğe güvenerek streetball misali bire bir oynayıp çembere giderlerse bu takım arpa boyu yol kat edemez. Hani oturmuş bir setiniz ( veya setleriniz ) olur , oynarsınız çevirirsiniz ve birileri bu setin rakip savunmada açtığı delikten sızarak skora gider. Böylesi makuldür , saha içi özgürlük böyle güzeldir. Birileri topu kullanıp sayıya gider ancak o hücumda topa eli hiç değmemiş biri dahi bu skorda kendisinin de bir payı olduğunu bilerek oyundan zevk alır. İşte Run & Gun ancak bu şekilde işe yarar.
Knicks'in bunu anlamaya ihtiyacı var.
Bunun için de zamana ...
Şimdiki halleriyle , iyi savunma yapan ( Detroit , Houston gibi ... ) takımlar karşısında darmadağın olur , bahis bürolarının kendileri için açtıkları 110-112 skor baremlerinin yanına bile yanaşamazlar.
Milwaukee Bucks :
Bucks cephesinde ise gözle görülür açıklar mevcut. Jefferson hamlesi cuk oturmuş ancak Mo-Williams'ı kaybetmenin izleri ayan beyan gözüküyor sahada. Takımda bariz bir '' cesur oyun kurucu '' açığı var. Geçen yıl Mo-Williams deliciliğiyle olsun , şutlarıyla olsun oyunu en uç noktada sürükleyen , dar zamanda kotaran adamdı. Şimdi onun yerine geçenler delicilik ve cesaret konusunda bir hayli geride kalmış gibi gözüküyorlar. Ridnour yetenekli ancak o agresif tutum kendisinde yok. İnsiyatif konusunda Mo kadar efektif değil. Setleri oynatıyor , gerisine pek karışmıyor. Sessions özel bir hareketlilik katıyor gibi gözüküyor , biraz zamana ihtiyacı var ama sanmıyorum ki Mo'nun yerini doldurabilsin.
Öte yandan boyalı alanda da Bucks bir hayli sıkıntılı gözüküyor. Bogut'un dışında o bölgede istikrarlı bir isim yok. Hiç bir şekilde rakibi pota altından tehdit edemiyorlar. Hücum ribaundu olsun , penetreler olsun , bire birler post-up'lar olsun ... Bogut'un yaptıkları dışında hiç bir şekilde o bölgede rakibin üzerine gidemiyorlar. Joe Smith'i bile ararlar bu gidişle.
Tüm bunların dışında tabii ki de arka alanda bir hayli zengin sayılır Bucks. Villenueva - Redd - Jefferson üçlüsü ve saz ekibi bu alanda takımı sırtlayacak gibi gözüküyor ancak gerçek olan şu ki Bucks güçlü oyun kurucuları savunmada ve dominant boyalı alan oyuncularına sahip takımlar karşısında sapır sapır dökülecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder