Bu sefer sezon başındaki basketbol daha çok ilgimi çekiyor ve bu tuhaf bir duygu.
Bakın; NBA'in tadını çıkarırım, doğru. Ancak ben de işler ciddileşene kadar, yani sezonu son evrelerine kadar olayı çok da ciddiyetle takip etmeyen kısımdanım. 82 maç, uzun bir yolculuk. Yapacak işlerim var. Cuma günü annemin doğum günü mesela. Ona hala bir hediye almadım. Afedersin anneciğim. Kristaps Porzingis forması alsam sever misin?
Neyse, şunu söyleyeyim ki ben 5 ayda bizim jenerasyonun en büyük hatası konumundaki Joe Namath'ten farklı bir grafik çizmeyi başarabilen 2.21'lik Letonyalı Porzingis'in büyüsüne tutulmuş herhangi bir New York sakini değilim. Ayrıca Şampiyon Golden State'in MVP'si Stephen Curry'nin sahada bir adeta yağ gibi aktığı hayret verici özet görüntülerine de takılmış durumdayım. Bir de Karl-Anthony Towns'lı, Andrew Wiggins'li Minnesota Timberwolves var. Ayrıca LeBron James, LeBron James'lik yapmaya devam diyor. Russell Westbrook bildiğiniz gibi. Ha bir de San Antonio Spurs.
San Antonio Spurs işte. Her zamankinden...
Fark şurada: Ben tüm bunları bir televizyonun karşısında değil, telefonumdan, sosyal medyadan, özellikle şu Twitter denen mavi kuştan takip ediyorum.
Ve yalnızca ben değil; birçoğumuz böyle artık.
NBA'in patronu Adam Silver ''Bizler de...'' diyor bunun için. 5. Caddedeki NBA ofisinin toplantı odasında konuşuyor. Şık bir takım elbise giymiş; lacivert kravatında NBA logosu var. Telefonunu kibarca masaya koymuş.
Silver'la konuşmak istedim çünkü NBA çok bilinçli bir kararla basketbolun sosyal medyada -maç özetlerinin ve önemli anların amatör çekimleri dahil- özgürce dolaşmasının yolunu açtı. Yani, bedava ya. Yanlış anlaşılmasın; elbette Staples Center'da saha kenarına oturup tüm maçı Periscope'tan yayınlamaya kalkan ahmaklardan olun demiyorum. (Çevirmenin notu: Türkiye'de de var bu Burhan Altıntop turnusollerinden) Pilot, uçuş anında telefonlarınızı, en azından kameralarını kapalı tutmanızı istiyor. Ancak yine de parti devam etsin demekten de geri durmuyor.
Her basketbol gecesinde Twitter'da birçok gürültülü video görebilir, maçlara dair birçok istatistiğe, eleştiriye ve mizaha kolaylıkla erişebilirsiniz. (Silver bile takip ediyor, gizli hesabı var. Yalnızca tweet atacağı zaman resmi hesabı kullanıyor.) Tarihe şöyle geçiyoruz: Basketbol Twitter'ı, Steph'in neler yaptığını ve yapıyor olduğunu görmenizi ve bilmenizi istiyor.
Söylemek istedikleri şey şu: telefonunuzu evdeki TV'ye nişan alarak çektiğiniz o kendin çek kendin paylaş videoları, ligdeki aksiyonu takip etmeyi muhteşem bir şekilde kolaylaştırdı. Önemli olaylar, ilginçlikler, şakalar, kötü saha kenarı tayfaları, her şey... Bu yetmiyorsa League Pass var. Maçı satın alıp seyrediyorsun.
''Atıyorum birileri Karl-Anthony Towns ve Andrew Wiggins'ten söz edip duruyorsa, açıp bakarsınız 'ne oluyor' diye. San Antonio'yla oynayacaklar. Tek tıkınıza bakar, $6.99'a sizin.''
Bu, süper NBA hayranları veya telefonları için çok da önemli değil. Onlar zaten her şekilde NBA'e erişip seyrediyorlar. Patron, bu teknolojilerin NBA'in erişim haritasını yeniden çizdiğine inanıyor. İlgi ve güç nerede, daha da önemlisi nerelere erişilebilir... Silver ayrıca 2011'de yapılan ve pahalı kadrolu takımlara dramatik bir lüks vergisi yükleyen revize anlaşma dahil birçok faktörün bu gelişime katkıda bulunduğunu iddia ediyor.
Ancak ekliyor: ''Sosyal medya en büyük faktör olabilir. Internet tüm endüstrileri söküp attığı gibi spor endüstrisini de yıprattı.''
Bana sorarsanız bu şey, NBA'i bizlere daha da yakınlaştırdı. Ben küçükken basketbol coğrafyasının toprakları bana yabancıydı. Basketbolu okuyabiliyordum, arada bir seyrek olarak da olsa önemli anları izleyebiliyordum, ancak bazı NBA yıldızları erişilmesi güç kutsal şeyler gibi geliyordu. Mesela San Antonio'daki George Gervin. Onun için Silver bile ''Onu hiç görmediniz'' diyebiliyor.
Şimdilerde ise gezegendeki herkes, her şeyi gerçek zamanlı olarak anında görebiliyor. Nerede oynadığınızın önemi artık daha az. Pazarların 'büyük' veya 'küçük' olması söylemi artık ihtiyarlamış görünüyor.
Oyuncular da bu değişimin farkında. Bir yıl önce LeBron James (Twitter'da 25.2 milyon, Instagram'da 15.4 milyon takipçi) Cleveland'a dönerken tereddüt dahi etmedi. Muhtemelen şu an dünyanın en aktif oyuncusudur. (Porzingis'ten sonra tabi)
Geçen yaz herkesin peşinde pervane olduğu LaMarcus Aldridge, San Antonio Spurs'e katılmak için Los Angeles Lakers'ı reddetti. Muhtemelen Lakers dahil herkes ve her şey, bunun doğru seçim olduğunu biliyordu. Greg Monroe, Milwaukee'ye gitmek için New York'u reddetti. (Porzingis'le yan yana oynama fırsatını reddettiği için hayatı boyunca pişmanlık duyacak)
Silver, OKC'de oynayan Kevin Durant'e de (Twitter'da 12.3 milyon, Instagram'da 5.9 milyon takipçi) değiniyor: ''Kevin Durant lig tarihinin en büyük sponsorluk anlaşmalarından birine (Nike, 20 yıl için 350 milyon dolar gibi bir şey.. Unutmadan: Dünyada her 15 dakikada bir, bir çocuk açlıktan ölüyor. Yetiş ya Durant, yetiş ya LeBron..) imza attı. Ve kimse, Kevin Durant'in başka bir şehirde oynaması durumunda bu marka için daha değerli olabileceğine dair hiçbir iddiada bulunmadı.''
Elbette NBA'in, bu markaya milyarlarca dolar ücret ödeyen yayıncı ortakları var, ve Silver sosyal medya desteğinin canlı izleme deneyiminin önüne geçmesini istemiyor: ''Maçlar ana yemek, özetler de atıştırmalık. Bizler taraftarlarımıza ana yemekten önce atıştırmalıklar ikram ediyoruz. Atıştırmalıklar biraz daha ham tabi; ancak arkalarında muazzam ana yemekler var.''
''Hiçbir şey canlı yayının önüne geçemez'' diye devam ediyor Silver. Porzingis'in Charlotte karşısında maç kazandıran üçlüğünü hatırlatarak ''Onu canlı izlemek isterdim ama kaçırdım. Pozisyonu telefonumda gördüğümde verdiğim tepki 'keşke canlısını izleyebilseydim' oldu. İnanılmazdı'' diye de ekliyor. (Muhtemelen NBA tarihinin en önemli anıydı o üçlük, yürü be Porzingis)
Sosyal medya devriminin önemini her spor dalı kavramalı. Ancak şurası çok açık ki basketbol bu önemi çoktan kavramış durumda. Aynı şekilde Cumartesi gecesi eğlenceleri Youtube devrimine hitap ediyor. Stephen Curry, o GIF'ler için yaratılmış sanki.
İşte NBA de bu devrimleri kanıksalamyı seçti. Silver ''Bu bizim ellerimizin ötesinde bir şey. Ancak aynı zamanda bunu kendi lehimizde kolaylaştırabiliriz'' diyerek bitiriyor.
Bence de, güzel fikir.
Şimdi gidip şu Porzingis formasını almam lazım.
Yazar: Jason Gay
Çeviri: Ahmet Melik SUBAŞI
Makalenin orijinali: http://www.wsj.com/articles/the-nba-climbs-the-social-ladder-1447976815
1 yorum:
Özellikle ülkemizde NBA takibinin zor ve maliyetli,maç saatlerinin ise geç olması,sosyal medyanın bu anlamdaki önemini biraz daha arttırıyor.Kendi adıma söyleyebilirim ki, son zamanlardaki NBA gündemi bilgimin çoğunu Twitter'a borçluyum.
Yorum Gönder