28 Mart 2013 Perşembe

Seveni çok; Shane Battier



27 maçlık galibiyet serisi Chicago'da sona eren Miami Heat'in renkli isimlerinden Shane Battier, bir süredir sürdürdüğü geleneği devam ettirdi ve 10 dakikasını Twitter'dan kendisine yöneltilecek ilk 10 soruyu yanıtlamaya ayırdı. NBA'in en sevilen oyuncularından biri olunca 10 sorunun gelmesi bir dakikadan biraz daha fazla sürdü haliyle. Aynı zamanda basketbol oynadığım her an idol bildiğim Battier, samimiyetini yine esirgemedi. Ortaya da ilginç cevaplar çıktı, derleyip yazayım istedim. Baştan belirteyim, buraya dokuz tanesini yazacağım. Burada yazmadığım soru alakasız bir şey, kayda değer görmediğim için onu dahil etmedim.

İşte Battier'ın sevenleriyle yaptığı sanal soru-cevap'tan ilginç kesitler:

S: Galibiyet serisi boyunca favorim dediğin an?
C: İlk galibiyet sonrası yaptığımız Super Bowl partisi... Efsaneydi.

S: Chris Collins'in NWU kariyeri için öngörülerin neler?
C: Bence harika işler başaracak. Onun için ve NU için (Northwestern University) heyecanlıyım.

S: Deplasmanlarda boş zamanlarında neler yapıyorsun?
C: Yiyorum. En iyi restorana gidip yemek yemeyi ve farklı restoranlarda yeni bir şeyler denemeyi seviyorum.

S: Takım oyuncuları hakkında bizim bilmediğimiz bir şey?
C: Var. Mesela Joel Anhtony'e Doktor lakabı taktık.

S: Futbolla ilgili misin?
C: Evet, güzel bir oyun. Milli takımın maçını izledim, güzel bir geri dönüştü.

S: NBA'de ne kadar daha oynayacaksın sence?
C: Fazla değil. Bu yüzden mümkün olduğunca tadını çıkarmaya çalışıyorum.

S: Favori sanatçı ve şarkı?
C: Bu aralar Black Keys, Mumford.

S: Bir birey olarak hayatındaki örnek isim, oyuncu değil ama.
C: Babam.

S: Anlamlı bir hayat için üç kural söylesen neler söylerdin?
C: Etrafınızı iyi insanlarla doldurun. Daha fazla gülün. Daha çok çalışıp daha sert oynayın.






25 Mart 2013 Pazartesi

Fanatik'te sizlerleyim



Bu ay bloga pek post atabilmiş değilim. Malum, Fanatik mesaimiz başladı ve tüm hızıyla devam ediyor. Türkiye'de bir ilke imza attık ve hemen hemen tüm spor dallarına ilişkin gündemi dolu dolu, doya doya okuyabileceğiniz eFanatik'i çıkardık, çıkarmaya da devam ediyoruz, gün be gün, her gün...

eFanatik'i tablet bilgisayarınıza ya da akıllı telefonunuza indirip okuyabilirsiniz. Yakında Android işletim sistemine de uyumlu olacak. NBA sayfasını her gün değerli ağabeyim Mete Aktaş'la birlikte hazırlıyoruz. Maç özetlerini ve Top 10 görüntülerini üzerlerine tıklayarak benim seslendirmem eşliğinde izleyebilirsiniz. Daha iyisi mi? Düşünüyor, üretiyor, çalışıyoruz...



Resme gelince. Hayatımda yaptığım en keyifli işlerden biriydi. Takip edenler az çok bilir, röportaj yaparken belli bir zaman dilimine hapsolmayı sevenlerden değilim. Röportajlarım genelde biyografi tadında geçiyor. Ancak gazete söz konusu olduğunda gündemi yakalamak icab ediyor. Yine de sevgili Erman Kunter'le bugünlük bir gündeme hapsolmadık, benim aklıma uyup biyografiye de kaçmadık. Tüm sezonu ve ileriye dönük planları kapsayan, dolu bir sohbet gerçekleştirdik. Yakında Fanatik'ten okuyabilirsiniz, buradan ve twitter'dan duyuruyor olacağım.

Ve sürprizi patlatıyorum. Blogumu takip eden kıymetli kitlenin Doğuş Balbay röportajını bilmemesi mümkün değil. Yukarıda da belirttiğim gibi, zaman sınırlaması olmayan, ne vakit okunursa okunsun aynı keyfi veren biyografi tadında bir röportaj olmuştu. Bu röportaj serisini sürdürmeye karar verdim. Bir sonraki isim...

Neyse, o da sürpriz olsun. Çok yakında geliyor.

Takibe devam. Sevgiyle kalın.

21 Mart 2013 Perşembe

Lob City'de oynaya oynaya ...






1-2 yıl öncesine kadar Blake Griffin'in kariyerinin ilerleyen dönemlerinde ''azalarak biteceğini'' iddia edenlerdendim. Sebebi basit; tamamıyla atletik yeteneklerinden ekmek yiyen bir oyuncunun, ilerleyen yaşıyla birlikte performans kaybetme ihtimali. Kuvvetini ve atletik yetilerini kullanarak sadece boyalı alanda etki yaratabilen bir oyuncu için aslında abartı sayılmazdı böyle bir itham. Ancak Griffin bu süreçte kendini öyle çok geliştirdi ki, böyle bir şeyi tartışmamıza pek de gerek kalmadı. Hala fundamental olarak çok ileri düzeyde olduğunu söyleyemem ancak böyle gelişmeye devam ederse bir gün veteran olduğunda da onu all-star oylamasının üst sıralarında görürüz gibi görünüyor.

Video da bu gelişimi destekler nitelikte. Rahmetli Kemal Sunal'ın filmlerinden birinde geçer ya hani, ''Yahu bu Osman nerede? Gangster rolü oynaya oynaya kendini kabadayı zannetmeye başladı galiba'' diye bir replik... O hesap. Griffin, Lob City'de CP3 ve DeAndre Jordan'la oynaya oynaya pas dağıtmayı ve dolayısıyla alley-oop sanatının ilk etabını öğrendi. Dahası şut atıyor, ki bence kayda değer olan bu. Şut atan uzun her zaman özeldir, yüksek posttayken ''Bırakın atsın, sokarsa elini öper gideriz'' diyemezsiniz. Bunu demenizle dememeniz arasında da net fark vardır, parkeyi az biraz turlayan herkesin bildiği üzere...

 Uzun lafın kısası, Griffin'i iyi izlemeli. Hızlı gelişiyor. Keyif veriyor.

18 Mart 2013 Pazartesi

Tecrübe nedir? Yenir mi?





Drogba'yı Süper Lig'de izlerken bende hayranlık uyandıran bir çok şeyin olduğunu söyleyebilirim. Gücü, kararlılığı, liderliği, karakteri, gol sezgileri... Her şeyiyle harika. Ancak en çok ilgimi çeken şey şu oldu; Drogba sahada yürüyor, yürüyen hali yetiyor!

Tecrübe soyut bir olgudur aslında, elle tutup gözle göremezsin. Hissedilen, hissettirilen bir şey işte... Ama futbolda Drogba'nın Süper Lig performansını, Basketbolda da Kirilenko'nun üstte videodaki performansını izlediğimde tecrübenin somutlaştığını hissediyorum. Son kez Drogba deyip NBA'e döneceğim, Afrika'lı yıldız potansiyelinin çok altında bir efor sarf etmesine rağmen oyuna öyle rahat etki ediyor ki, kelimelerle ifade edilir gibi değil. Var işte böyle oyuncular, 80 dakika yürür, 10 dakika koşar, maçı getirir. (Böyle deyince de aklıma ilk Sergen geliyor ya, neyse...)

Andrei Kirilenko sakatlık molasından sonra parkelere döndüğünde, bu sezon Adelman'ın yönettiği Rubio'lu, Pekovic'li, Kirilenko'lu ve Love'lı kadroyla ''acaba'' dedirten Timberwolves için çok geçti... Yine de aynı durumdaki Hornets'le harika bir maç oynadılar. Maçın son 15 saniyelik sekansını özette izleyin. Maç sonunu iyi oynamada tecrübenin nasıl bir faktör olduğunu somut bir biçimde gözlerinizle görün. NBA büyük bir platform, o an sahada genç ve tecrübesiz olsa da iki ayrı NBA takımı var, dile kolay. Ancak ben şunu hissettim izlerken; AK47'ye küçük gelmiş gibi sanki... Yaş ortalaması 25'i aşmayacak oyuncuların bulunduğu parkede kritik diyebileceğimiz saniyeler Kirilenko için oldukça rahat geçmişe benziyor. Tıpkı Drogba'nın ilk maçında Akhisar'ı bir kaç dakikada darmadağın etmesi gibi, Kirilenko'ya da küçük gelmiş resmen sahadaki oyuncular. Kariyerinde uluslararası düzeyde önemli maçlar ve bir çok kritik dakika oynayan AK47 için Hornets'i galibiyete götürecek iki topu savunulabilecek en iyi şekilde savunmak adeta çocuk oyuncağı olmuş.

Neyse, tek cümleyle ifade edilebilecek bir şey aslında bu, ama yine de yazayım istedim. Tecrübe nedir, gözle görülen bir şey midir? Bence evet.

Yeni Fanatik mesaimiz sebebiyle blog'a yazmayalı çok olmuştu, bu da bahanemiz gibi oldu bir yerde, tırnak içinde.
Sevgiyle kalın.

9 Mart 2013 Cumartesi

Panik yok, Vino var



Çok sayıda büyük oyuncuya sahip takımlarda, yıldız oyuncuların her birinin, devamlı diğerinden bir şeyler beklemesi ve bu yüzden takımın kötü oynaması gibi bir sendrom var. Tıpkı ikiden fazla yıldız oyuncuyu kadrosunda barından bir çok takım gibi, Howard, Nash, Gasol, Bryant, Jamison gibi hücum silahlarına sahip olan Lakers da yakın zamana dek bu kimlik problemini yaşıyordu. Bunun için ödedikleri bedel malumunuz. Mart ayının ortasına denk yüzde 50 galibiyet yüzdesinin üzerine çıkamadılar. 

 İşleri değiştirip, ''Show Time'ı'' yeniden başlatan isim Kobe Bryant oldu. İnsanlar ''Lebron mu Kobe mi?'' sorusunu Kobe diye yanıtlıyor. Zira insanlar NBA'in en büyük oyuncusunu değil, en yürekli oyuncusunu seviyorlar. Lebron'un Kobe'den daha iyi olduğu bilimsel çalışmalarla ispat dahi edilse, insanlar yine Kobe'nin daha büyük olduğunu iddia edecek. Ta ki Lebron kariyerindeki kritik maçların neredeyse tamamını, geçtiğimiz yıl play-off'ta Pacers serisinde oynadığı gibi oynayıp en az Vino'nunki kadar büyük bir yüreği olduğunu ortaya koyana dek. 

Hornets ve Raptors gibi basit sayılabilecek takımlara karşı maç boyunca 10 ve üzeri farkla geriye düşen Lakers'ta ilk satırda bahsettiğim sendromu çözen isim Kobe oldu. Bu sendromla zaman zaman sosyal hayatımızda iş, aile, okul gibi ortamlarda karşılaştığımız da oluyor. Takım üyelerinin diğer üyelere çok güvendiği çok yıldızlı platformlarda herkes ''Ne de olsa birileri halleder'' yanılgısına düştüğü için elini taşın altına koymaktan geri duruyor. Dolayısıyla işler de sarpa sarıyor. Parke içinde olduğu gibi Parke dışında da bu sendromdan çıkış, birilerinin ''yeter'' demesine bakıyor. Bryant'ın son dönemde yaptığı da tam olarak bu. Açıkçası beni bu süreçte en çok hayal kırıklığına uğratan isim Steve Nash oldu. Tecrübesi ve yaşı itibarıyla durumu daha rasyonel davranıp takımı toparlayacak ismin Kanada'lı oyun kurucu olacağını düşünüyordum ancak Mamba beni böyle düşündüğüme pişman etti. '' İş başa düştü'' diyerek sazı eline aldı ve son iki maçı 40+ sayı, 10+ assist ortalamalarıyla tek başına Lakers'a getirdi. 

Videoda dikkat ederseniz, Howard, Jamison, Nash gibi alternatif yıldızların etkili performansında da itici güç Kobe oluyor. Özellikle ilerleyen yaşına rağmen bire birde etkili oyunuyla kolay adam eksiltip asist potansiyeli yüksek bir çok pas dağıtıyor Vino. Çok uzatmayayım, bu sendromun bir adı var mı bilmiyorum ancak çözümü var. Videoda da net bir biçimde görülüyor. Şayet kriz durumlarında liderlik adına bir tez çalışması yapılacak olsa, Lakers'ın ve Kobe'nin son 2-3 haftalık süreçte ortaya koyduğu performans net bir şekilde bu teze konu teşkil edebilir. 

 Son olarak Jazz'de de işlerin bir o kadar felaket gittiğine değineyim. Galibiyet farkı yarım maça indi. Sanırım Lakerland yeni bir zafer hikayesine gebe. Böyle Kobe'nin gayretiyle ite kaka nereye kadar gidecek diye düşünmüyor değilim ancak içimden bir ses ''Play-off'larda görüşürüz'' diyor.

8 Mart 2013 Cuma

Şimdi nerede : Renaldo Balkman




NBA'de Nuggets ve Knicks takımlarından tanıdığımız Renaldo Balkman, videoda yaptığı taşkınlıklar sebebiyle bu haftaki ''Şimdi nerede?'' sorumuza cevap olmayı başardı.

Knicks, Çin'den dönen J.R Smith'e yer açmak için Balkman'ı serbest bıraktıktan sonra görüntülerde izlediğiniz oyuncu Filipinler'in yolunu tuttu. Buradaki son durumu da malumunuz işte. Maç içerisinde önce hakemlere, sonra yardımcı antrenöre amiyane tabirle gider yapan Balkman, kendisini durdurmak isteyen takım arkadaşlarından biriyle ağız dalaşına başlıyor ve işin ucu kavgaya kadar uzanıyor.

Bir oyuncunun kariyer grafiğini bir anda serbest düşüşe geçirmesi için daha etkili bir yöntem var mı bilmiyorum. Hayır hayır, NBA'den Filipinler'e düşmesini kastetmiyorum. Allen Iverson'un Türkiye'ye, Tracy McGrady, Bonzi Wells, Stephon Marbury gibi isimlerin Çin'e gidebildiği bir piyasada Balkman'ın Filipinler'e gitmesi çok da şaşılası bir şey değil. Ancak öfkesine hakim olamayarak hakeme, antrenöre ve takım arkadaşına saldırabilen biriyle bundan sonra kim çalışmak ister bilemiyorum.

Balkman hakkında ileride bir kez daha ''Şimdi nerede?'' temalı bir şeyler yazarız ancak o yazıdaki şeyler çok daha trajik olabilir, diye düşünüyorum.


6 Mart 2013 Çarşamba

Mutlu yıllar Shaq!





Bugün NBA'in sempatik devi, efsane ismi Shaquille O'Neal'ın 41'inci yaş günü. Hala enerjisinden bir şey kaybettiği söylenemez, zaten bu enerjisi sayesinde devamlı gülüyor, güldürüyor, yeni bir şeyler yapıyor ve saha dışından da NBA'e renk katmaya devam ediyor.

Fotoğrafa gelince... Shaq bugünle birlikte tam 41 kez doğum günü kutladı. Ancak bu kutlamalar arasında bu resimdeki kadar şiddetli olanı var mıydı hatırlamıyorum. Clippers'ın, Lakers'ın gölgesinde kaldığı, Lakers'ın Kobe-Shaq ikilisiyle tüm NBA'i domine ettiği 2000'de, milenyumda oynanmış bir L.A derbisi... Shaq 35'te 24 isabetle tam 61 sayı atıp 23 ribaund çekti. %59 olan serbest atış yüzdesini en azından saha içi isabet yüzdesiyle eşitleyebilseydi 65'in üzerine çıkabilirdi.

Bu durumu '' Bu sadece tanrının kimse mükemmel değildir deme şekli '' diye açıkladığını da hatırlatalım. Mutlu yıllar olsun, Allah NBA'in başından bu tatlı belayı eksik etmesin.

Maçın tam istatistikleri aşağıdaki linkte :
http://www.basketball-reference.com/boxscores/200003060LAC.html

5 Mart 2013 Salı

Julien ''Handles'' Newman



Julien ''Handles'' Newman, yalnızca 11 yaşında ve 1.34 boyunda olmasına rağmen şimdiden tüm Amerika'da nam salmış durumda. Geçtiğimiz hafta ülkenin saygın gazetelerinden birine haber olan Newman'ın şöhreti o günden bugüne giderek artmaya devam ediyor. Küçük yıldız en son ünlü şovmen Conan O'Brien'ın programına konuk oldu. Stüdyoya getirilen portatif potada da maharetlerini göstermekten geri durmadı.

1.34 cm. uzunlığındaki Newman henüz 11 yaşında olmasına ve 5'inci sınıfa gitmesine rağmen, boy uzunluğu 1.75 cm. ile 2.05 cm. arasında değişen oyuncuların yer aldığı lise kadrosunda yer alıyor ve takımının 21-6'lık derecesinde, özellikle sayı ve assist alanlarında üstlendiği lider rolüyle önemli  pay sahibi. Kendi yaş grubunda tüm Amerika'da ikinci, Florida eyaletinde ilk sırada. Top hakimiyeti sebebiyle henüz bu yaşta edindiği Handles lakabı şimdiden üzerine yapışmış durumda. Bir çok otoriteye göre ileride bir NBA yıldızı olamaması için şimdilik hiç bir sebep yok.

Ben de farklı düşünmüyorum. Oyun kurucu pozisyonunda oynuyor olmasının ve kendinden yaşça çok büyük kişilerle aynı klasmanda maçlara çıkıyor olmasının altyapısal perspektifte çok doğru manevralar olduğunu ve Newman'ı lise çağına geldiğinde ülke çapında bir yıldız olabileceğini söylemek gayet mümkün.

Newman kısa, çok hızlı, çevik ve dayanıklı. Bu kombinasyon bana Allen Iverson'ı hatırlatıyor. Neyse ki küçük devimizin idolleri Chris Paul ve Kobe Bryant. Fizik olarak Iverson'a çektiği kadar mental anlamda da bu ikisinden birine çekerse belki bir 7-8 yıl sonra bana bu postun linkini verdirip ''ben demiştim'' dedirtebilir.

Sahada Heat, dışında Wolves



Miami Heat, dün gece Timberwolves'u deplasmanda 97-81'le rahat geçerek üst üste 15'inci galibiyetini alarak franchise rekorunu kırdı. Aynı zamanda hayli renkli geçen bu sezonun en uzun galibiyet serisine bir adım daha yaklaştı. All Star arasından önce Los Angeles Clippers 16 maçlık seri yakalamıştı. Heat bu seriyi geliştirecek gibi görünüyor. Zira Magic'le başlayıp Hawks, Pacers ve Sixers'la devam edecek dört maçlık iç saha fikstürleri var. Hatta Mart ayında Spurs, Celtics ve Bulls deplasmanları dışında tüm maçlar bugünkü Heat için adeta çerez tadında.

Dün gece Wade'in triple double'ı kılpayı kaçırdığı muhteşem performansı (32 sayı 10 ribaund 7 assist) dışında akıllarda kalan sahne resimdeki olayın ta kendisi. Videosu da aşağıda :




Maç içerisinde sık sık atışan ikilinin (ki Barea'nın ağız dolusu bir p.ssy deyişi var ki neyse, onun videosunu paylaşmayayım) Barea'nın atılmasıyla son bulan kavgası da maçla ilgili gündemde önemli yer tuttu.

Ve final geliyor, Wolves cephesi Heat hezimetinin altında kalır mı? Hemen durumu ve Heat'in geçtiğimiz hafta yayınlanan harlem shake'ini tiye alan bir video çekip yayınladılar :