22 Mayıs 2008 Perşembe

Finalin adı Türk Telekom - FB Ülker


Türk Telekom final yolunda oynadığı iki seride sadece bir maç kaybetti.Galatasaray Cafe Crown ve Beşiktaş Cola Turka gibi iki dev şampiyonluk adayını neredeyse fire vermeksizin adeta harcadı ve nihayetinde sezon başından beri hayalini kurduğu finale kavuştu.

Serinin komple bir analizinden ziyade kısa kısa belirleyici noktalara değinmek istiyorum. Herşeyden önce Telekom'un bu sezon play-off'larda yaptığı hücum benim bu yıl Beko Basketbol Liginde gördüğüm en muazzam hücum tipiydi. Tabi bunda oyuncuların bireysel yeteneklerinin bileşimi de çok önemli yer tutuyor. Takımın Tutku - El-Amin - Bekir - Barış - Haluk beşlisinden oluşan kısa rotasyonuna mensup her bir oyuncu muhteşem bir üçlük tehdidine sahip. Şu saydığım beşliden hiç birini bir saniye olsun 3 sayı çizgisinin gerisinde boş bırakmak çok pahalıya mal oluyor.

Bilirsiniz , böyle serilerin kritik maçlarında gelen her ekstra üçlük , bir öldürücü darbe niteliğindedir. Telekom için bu darbeler öyle sıradan bir hale gelmişti ki hani her iki seriyi de resmen eze eze kazandı adamlar. Kısa rotasyonu ve onların uyumu çok iyi , gerçekten. Hele ki bunların yanına bir de sorumluluk alan ve bu sorumluluğun hakkını veren bir kahraman çıkartabiliyorsanız rakibinize her türlü sürprizi yapabiliyorsunuz. El-Amin'in her iki seride de tek adımda geçemediği adam yok gibi bir şeydi.Khalid yıllar önce finale çıkarttığı Beşiktaş Cola Turka'yı bu kez tek başına finalden etti , ve bir kez daha farklı bir forma altında kendi takımını finale çıkarmasını bildi.

Bunun haricinde uzunlar arasında da muazzam bir koordinasyon var Telekom'da. Dudley , Lang ve Williams zaten normal şartlarda nerede ne zaman var olmaları gerektiğini bilip kolaylıkla sayıya giderlerken bir de bunun üzerine birbirlerini beslemeye başlayınca ortaya kusursuz hücumlar çıkmaya başlıyor. E tabi rakibiniz sayı yememek adına deli gibi hırslı bir savunma yaparken siz kısalarınızla '' cup '' diye bir üçlük bulunca , ya da uzunlarınızla kolay basketlere gidince karşı taraf için durum bir hayli moral bozucu oluyor.

Telekom , özellikle hücumda kozlarından maksimum verim alarak elini kolunu sallaya sallaya finale çıkmıştır. Ercüment Sunter'i tebrik etmek gerek , eldeki potansiyel ancak bu denli yüksek bir yüzdeyle kullanılıp verimlendirilebilirdi.
Telekom'da görünen manzara sadece taktiksel anlamda parlak değil. Takım içerisinde müthiş bir inanmışlık , hırs ve kararlılık var. 36 yaşına basmış , 40'ına merdiven dayamış bir Haluk Yıldırım'ın top çalmak uğruna kendini yerden yere attığı pozisyonlar , TBL'de emsali az görülecek bir biçimde kendini takıma , arkadaşlarına , koça ve hedeflere bütünüyle vermiş , takımın hedeflerini bireysel menfaatlerinin önünde tutmayı başarabilen kararlı yabancılar , hiç kimsenin kendi şahsi kariyerini düşünmeksizin varını yoğunu ortaya koyuşunun ekranlara çarşaf çarşaf yansıması ... Wright gibi bir kozun yokluğunu aratmayacak bir takım bütünlüğü ...

Tüm bunlar sahada birleştiğinde oraya çıkan manzara , '' Bu takım şampiyonluğu hakediyor !! dedirtmeye yeterli.

Ancak Telekom'un işi bu kez o kadar da kolay olmayacak. Keza '' Dinsizin hakkından imansız gelir '' misali , bu kez rakip yine bir çok oyuncusunun elinden üçlük kaydedebilen , hızlı , sağlam ve iyi koordinasyona sahip uzunlarla donatılmış Fenerbahçe Ülker.


Saha avantajının Sarı Lacivertlilerden yana olması , ve geniş taraftar kitlesi kupanın Fenerbahçe Ülker'e daha yakın olduğu izlenimini uyandırıyor. Ancak bu Telekom'dan korkulur , demedi demeyin.

Umarım adil bir final olur , hakeden kazanır.Sahada muazzam bir basketbol resitali izleyeceğimizden hiç bir şüphem yok. Ancak bir tarafta bir ekol olan Ülker'in devamı niteliğindeki , Fenerbahçe gibi bir camiayla bütünleşmiş FB Ülker , diğer tarafta da yıllar sonra ilk kez final yolunu tutmayı başarabilmiş bir Türk Telekom var. Fazla detaya girmeyeceğim ; bazı durumlarda iç ve dış faktörler kazananı belirler. Bu kez de öyle olacaktır , benim temennim parke dışında olup bitenlerin adalet çerçevesini aşmaması.

Sevgi ve hoşgörüyle kalın
Ahmet M.SUBAŞI

20 Mayıs 2008 Salı

Başka bahar ?



Galatasaray'ın ardından Efes Pilsen de bugün oynadığı Fenerbahçe Ülker maçını kaybederek şampiyonluk yarışına veda etti. Şimdi geriye sadece 3 takım kaldı şampiyonluk için ; Fenerbahçe Ülker , Türk Telekom ve Beşiktaş Cola Turka.

95-96 sezonundan beri 12 yıldır aralıksız TBL finali oynayan Efes , bu kez bu geleneğini sürdüremedi ve Fenerbahçe Ülker'e peş peşe 10'uncu kez kaybederek şampiyonluk umudunu başka bahara erteledi.

Açıkçası benim kafamda bu '' başka bahar '' biraz şüpheli.

Yıllar yılı Türk Basketboluna lokomotiflik eden Efes Pilsen'in bu sezon itibarıyle eriyip gidişine şahit olmak üzüntü verici.

Pek aklım ermez siyasete , devlet işlerine. Ancak bildiğim kadarıyla yeni yasalar Tütün ve Alkol üreticisi firmaların spor , sanat gibi faaliyetlere harcadığı parayı eskisi gibi vergiden düşmelerine izin vermiyor. Ya da çok ufak bir kısmını düşmelerine müsade ediyor. Bu durum Efes Pilsen Basketbolunun kapanması ya da yüksek ihtimalle küçülmesi anlamına gelebilir.

Daha önceden altyapının kapanmanın eşiğinden döndüğünü duymuştum. Bu sezon itibarıyle de Blatt'ın gidişi , yabancılar sorunu derken Efes Pilsen'in incelmeye yüz tutmuş ipi iyiden iyiye kopma noktasına geldi.

Yıllar yılı Türk Basketboluna nice zaferler kazandırmış Efes Pilsen , bu sezonu hiç bir kulvarda kupa kaldıramadan kapattı.
Efes'in kendi bünyesinde meydana gelecek gelişmeler gelecek sezonlarda bize neler gösterecek bilemiyorum ama , ezeli rakibi Ülker'in devamı niteliğindeki Fenerbahçe Ülker'e 10 maç peşpeşe yenilmiş bir Efes'ten artık pek de bir şey beklemiyorum ben.

Şu ahval ve şeraitte Efes'e büyük takım gözüyle bakıp , büyük takım muamelesi yapamıyorum. Benim perspektifimde Fenerbahçe Ülker bugün ezeli rakibinden ziyade , ortalama bir TBL takımını yenmiştir. Zaten maçta da öyle derbi , büyük maç , ölüm kalım havası yoktu. Efes'li oyuncuların her birinde tüm bu olumsuz gelişmelerin getirdiği kasvet fazlasıyla hakim gibi gözüküyor.

Korkarım Efes Pilsen gelecek sezon itibarıyle geçici ya da kalıcı bir küçülmeye gitmek adına bir adım ve hatta adımlar atacak.

Yeni yıldızlar , yeni ekoller kazanan ligimiz , korkarım bu kez en parlak yıldızlarından birinin sönüşüne ( ve hatta kayışına ) şahit oluyor.

Sevgi ve hoşgörüyle kalın
Ahmet M.SUBAŞI
BasketbolTurkiye.com kurucusu & Basketbol yazarı

19 Mayıs 2008 Pazartesi

Celtics Doğu finale , Cavaliers Nakavt !

NBA Playoff'larında nefes kesen düellolardan bir diğeri de dün akşam itibarıyle Celtics'in zaferiyle noktalandı. Lebron ve arkadaşları bu kez geçen sezonki kadar ileriye gidemediler. Malum geçen sezon bir '' hiç '' olan Celtics 1 sezonda gösterdiği muazzam gelişimle bir anda NBA'in normal sezonda en çok maç kazanan takımı haline , bir diğer deyişle tablodaki manzaraya göre en iyi takımı haline geldi ve aynı Celtics geçen sene Doğu'nun en iyisi olup finalde Spurs'e elenen Cavaliers'ı saf dışı bıraktı.

Aslında burada enteresan olan Cavaliers'ın elenmesi değil , ( buna biraz sonra değineceğim ) Celtics'in maksimum maç kaybetme sayısıyla Doğu finalini görmesiydi. Daha ilk turdan Hawks'a 3 maç kaybettiler ve seriyi 7. maçta kazandılar. Aynı senaryo Cavaliers serisinde de geçerliydi ve onları da 7.maçta evlerinde 97-92'lik skorla geçtiler. Netice itibarıyle Celtics Doğu finaline , Magic'i çoktan eleyip beklemeye geçmiş , iyiden iyiye dinlenmiş diri bir Pistons'un karşısına 13 stresli maçın ardından çıkacak.





Pistons'un tüm aksiliklere rağmen dipdiri , gepgenç bir Magic'i büyük ölçüde '' tecrübe '' nüansıyla 4-1 gibi bir skorla yıktığını düşünürsek Celtics'in işinin hiç de kolay olmayacağını söyleyebiliriz.

Doğu finalinde , Doğu'nun savunmasıyla , oyun düzeniyle , disipliniyle , istikarıyla ekolü haline gelmiş bir Pistons'la , 1 yılda kaydettiği muhteşem gelişimle ( ki bu gelişim Danny Ainge'e yılın yöneticisi ödülünü kazandırdı ) bu tahta gözdikmiş eski hanedan Celtics'in müthiş kapışmasını izleyeceğiz. Bana sorarsanız ben bu seriyi Lakers - Spurs , Lakers - Hornets , efendime söyleyeyim Pistons - Lakers ve hatta Celtics - Lakers serisini izlemeye bile değişmem ! Dişe diş , kana kan dediğin mücadele savunmayla olur benim nezdimde. Doğu finalinde NBA'in en iyi savunma yapan 2 takımı karşılaşacak !

Celtics'in yola bu şekilde devam edeceğini vurguladıktan sonra bir de ardında bıraktığı Cavaliers'a göz atalım. Lebron'un yaptığı iş tamamıyla taşıma suyla değirmen döndürmeye benzemeye başladı. Yani Lebron da olsa bu adam bir insan , ondan tek başına bir takımı NBA şampiyonluğuna taşımasını beklemek değil hayalcilik resmen yüzsüzlük ! NBA'in en iyi bir kaç oyuncusundan biri haline gelen Lebron , takımı başarısız olunca haliyle '' Çıplak kral '' , '' Sahte Kral '' gibi ithaflara maruz kalıyor. Yahu etmeyin eylemeyin , hırsızın hiç mi kabahati yok ?

Mike Brown'a bakınca hakikaten tiksinir oldum artık. Bir takım , bir camia , bir şehir , NBA'in 30 parçasından biri tamamıyle bir adamın üzerine yıkılmış olmamalı.

Cavaliers hücumları o kadar sıradan , o kadar bayağı , o kadar yavan ki ... Topu Lebron getiriyor , hücumu Lebron başlatıyor , Lebron bitiriyor. Bire birde geçemediği adam yok zaten , 1-2 manevrayla rahatlıkla içeriye dalıyor ; ya bitiriyor , ya faüle maruz kalıyor , ya top kaybediyor ya da 3-4 kişilik sıkıştırmalardan bunalıp herhangi birine rastgele bir pas çıkarıyor ! Kaldı ki Lebron her topu egoist olduğu için değil , mecbur olduğu için kullanıyor !

Yahu böyle bir düzen , hatta dümen üzerine kurulu bir takımın NBA Şampiyonluğu hayalini kurması hakikaten hayalciliktir be !

Ara sıra Gibson ( ki ben ona fiziği itibarıyle hiç güvenemiyorum ) , arada bir Ilgauskas , bazen de mahalle maçlarında ezikleri oynayan çocuklar gibi '' bir basket atınca sevindirik olan '' diğerleri Lebron'a katkı sağlıyor o kadar ! O da ara sıra yani !

Oyun kurucu lazım diye bas bas bağırdılar aylarca , nihayetinde Delonte West'i kadrolarına kattılar ama nafile. West'in yaptığı en iyi şey bazı hücumlarda topu rakip yarı sahaya taşıyarak neticede bir insan olan Lebron'un nefes almasını sağlamaktan ibaret ! Top yarı sahaya geldikten sonra yine Lebron'da patlıyor zaten.

Hughes'in son halinden iyidir deyip Sczerbiak'ı onun yerine koydular ama şimdilerde eminim pişman olmuşlardır. Keza Hughes Lebron'a şu an takımdaki adamların hepsinden çok daha iyi destek oluyor , hatta zaman zaman tek başına o sorumluluğu alıyordu. Şu anki Cavaliers düzeninde Lebron'u onun kadar rahatlatan bir oyuncu göremiyorum ben.

Velhasılkelam Lebron'un Cavaliers'ta aldığı sorumluluk kahramanlıktan , süperstarlıktan ötede resmen amelelik ! Yukarıda da belirttiğim gibi , burada kabahat Lebron'da değil.

Cavaliers yönetimi ve teknik ekibi Lebron'u , Lakers'ın Kobe'yi kullandığı gibi , Celtics'in Pierce'ı kullandığı gibi , vaktiyle Bulls'un MJ'i kullandığı gibi kullanmasını beceremiyor. Yahu Michael Jordan diyorum var mı daha ötesi ? Onun etrafında bile adam akıllı top getirebilen bir J.Paxson vardı , NBA tarihinin en iyi takviye kuvvetlerinden biri olarak anılan S.Pippen vardı , her ne olursa olsun sahaya yüreğini koyan bir D.Rodman vardı ! Kobe'nin ve Pierce'ın etrafındakileri hepimiz biliyoruz zaten.

Neyse , diyeceğim şudur ki bu mantaliteyle Cavaliers , Iverson'lu Sixers'ın Lakers'a , Kidd'li Nets'in Spurs'e , ve tıpkı geçen sene olduğu gibi yine kendilerinin , yani Lebron'lu Cavaliers'ın Spurs'e döküldüğü gibi harcanır gider. Doğu'nun en iyisi olsalar bile içinden çıkılmaz hale gelmiş bir Batı'da herkesi harcayıp finale yükselmiş takımı tek bir adamla ( bu adam Lebron da olsa ) 4 kez yenmeleri imkansıza yakındır. Kaldı ki Doğu'da en iyi olmak da Magic gibi , Hawks gibi yükselen değerlere nazaran git gide zorlaşıyor.

Cavaliers'ın Batı konferansında yer aldığını düşünmek bile istemiyorum , herhalde play-off'a bile güç bela katılırlardı.

Sevgi ve hoşgörüyle kalın
Ahmet M.SUBAŞI
BasketbolTurkiye.com kurucusu & Basketbol Yazarı
ahmetmeliksubasi@basketbolturkiye.com

16 Mayıs 2008 Cuma

Düellolar nefes kesiyor !

NBA Play-off sürecinde günler geçtikçe , maçlar oynandıkça , iyi geçirilen sezonun ardından play-off yoluna umut dolu giren takımlar bir bir dökülmeye başladı. Güçlülerin güçsüzleri acımasızca ezdiği bu furyanın ilk kurbanları Magic , Rockets,Mavericks gibi kendi konferanslarında final hedefleyen takımlar oldular. Yarı final serileri tüm hızıyla devam ededursun , bu aralar tüm o karmaşasına rağmen Pistons kaşla göz arasında konferans finallerine adını yazdıran ilk takım oldu. Yani Doğu'nun en iyi 2 takımından , NBA'in de en iyi 4 takımından biri olmayı garantiledi gibi bir şey. Magic'le fazla oyalanmadılar ve seriyi 5 maçta bitirerek an itibarıyle 3-2 Celtics üstünlüğüyle devam eden Celtics - Cavaliers serisini beklemeye başladılar.
Devam eden serilere şöyle bir göz atıldığında , geriye kalan 3 play-off serisinden 2 tanesinin '' erken final '' havasında geçtiğini görüyoruz. Enteresandır ki bu iki seri de batı konferansında oynanıyor. Jazz vs. Lakers , Hornets vs. Spurs ... Bu 4 takımdan hangi şekilde bir batı finali kombinasyonu oluşturursanız oluşturun farketmez. Keza bu sefer yukarıda söylediğim gibi '' Güçlü olan güçsüz olanı eziyor. '' olayı pek de geçerli değil

Takımların her biri birbirinden güçlü , tecrübeli ve kararlı ekipler. Birinin diğerinden güçlü olduğunu iddia edebilmeniz için çok ince nüansları yakalamış olmanız , ve '' bu bundan daha güçlüdür '' diye ifade edeceğiniz tezinizi o ince nüanslarla ıspat etmeniz gerekiyor.


Her neyse sözü fazla uzatmayayım , Lakers son maçla birlikte seride 3-2'lik üstünlüğü yakaladı ve bu gece oynanacak maçla Batı finaline uzanmayı hedefliyor. Ancak gelin görün ki maç Salt Lake City'de , yani Utah'ın evinde oynanacak. Utah seyircisinin play-off performansını bilmeyen yoktur sanırım. Lakers her an her şeyi yapabilecek bir takım gibi gözükse de maç Jazz'e daha yakın. Erken final havasında bir son raundu , 7'inci maçı izlememiz muhtemel.

Son raund ya da erken final niteliğindeki bir maç için Jazz serisini beklemeye gerek yok aslında. San Antonio Spurs bu gece evinde oynadığı Hornets maçını 99-80'lik skorla kazanarak seriyi son maça taşıdı. Takımlar 19 Mayıs günü New Orleans'ta kozlarını son kez paylaşacaklar ve bir taraf şampiyonluk hayallerine veda ederken , diğer taraf Batı finalinin yolunu tutacak. Bu maçın tarihe geçme olasılığı çok yüksek , amman kaçırmayın derim.

Serinin enteresan bir tarafı var. Hangi takım evindeyse o takım rahat kazanıyor , farklı kazanıyor. Şimdiye dek oynanan 6 maçta elde edilen minimum fark 11 ! Bu fark ilk maçtan itibaren sırasıyla 19 , 17 , 11 , 20 , 22 ve 19 şeklinde süregeliyor.

Bu perspektiften bakıldığında , 19 Mayıs gecesi felaketin bağrından kopup NBA'in desteğiyle ayağa kalkmış , Hornets ile moral bulmuş , C.Paul gibi bir kahraman edinmiş New Orleans & Oklahoma milletinin sahayı Spurs'e bir kez daha dar etmesi işten bile değil. Sonradan sonraya buldukları bu fırsatı , Batı konferansını 1'inci sırada tamamlayıp Mavericks gibi bir takımı 4-1'le geldikleri bu raddeyi kendi evlerinde yitirmemek adına ellerinden gelenin fazlasını yapacaklarından eminim. Ancak şöyle de bir durum var ki bu Spurs çok tecrübeli , çok uyanık , tilki gibi , çakal gibi bir takım. Onlar da '' Son şampiyon '' sıfatıyla yüzdürüp yüzdürüp kuyruğuna getirdikleri bu sezonu elleriyle Hornets'a teslim etmek istemeyeceklerdir. Spurs'ün muhtemel bir Ali Cengiz oyunu Hornets'a acı bir tecrübe tattırabilir.


Bu maç hakkında yürütebileceğim yegane mantık ; bu kez öyle 19'lu 20'li farklarda gezinmeyeceğimizdir. Bu maç uzayabilir bile !

Gönlüm Hornets'in kazanmasından yana , ama bu bir destek değil. Keza Spurs'ü de Pistons'umun can düşmanı olmasına rağmen seviyorum. Bu lig , Spurs gibi , Pistons gibi , Celtics gibi savunmacı takımların muazzaam taktik ve stratejileriyle güzel ! Ben şahsen Hornets'in böyle güzel geçirdiği bir sezonu en azından batı finaliyle taçlandırmasını istiyorum. Babamın oğlu değiller ama neticede hakettiler , hem takım olarak hem de felaket yaşamış bir halk olarak. Spurs bir sezon da dinleniversin , finalde farklı bir şeyler görelim canım !

Hakettiler ve kazacanaklar ! Bu cümle bana hiç ama hiç yabancı gelmiyor ... ? Ah , evet şimdi hatırladım. 2 sezon önce yarı finale çıkan Hornets değil Mavericks olmuştu. Tıpkı şimdiki Hornets gibi sezonu batı konferansında zirvede tamamlamışlardı ve play-off'larda da dolu dizgin gitmekteydiler. Tıpkı bugün olduğu gibi o zaman da kıran kırana bir seri oynanıyordu ve iş son maça kalmıştı. Mavericks @ Spurs ...

O gece maçı izleyemeyeceğim için içim içimi yiyordu resmen. Erken yatmam gerekiyordu , odamdaki Dirk Nowitzki posterine şöyle bir bakıp buna benzer bir cümle kurmuştum ; '' Hakettik ve kazanacağız ! '' Nitekim Nowitzki ve arkadaşları ( daha sonradan gördüğüm itibarıyle ) feci bir hakem kombinasyonuna rağmen uzatmalarda ( yanlış hatırlamıyorsam ) 116-111'lik skorla Spurs'ü saf dışı bırakmayı bilmişti.

Odamda bir Chris Paul posteri yok , ancak burada sizin huzrunuzda bunu söylemekten geri durmayacağım. Hornets biraz daha fazla hakediyor gibime geliyor ama seriyi ( ve tabii ki Jazz - Lakers serisini de ) her kim kazanırsa kazansın , izleyici olarak bu işten en karlı biz çıkacağız gibi gözüküyor.

Sevgi ve hoşgörüyle kalın...


15 Mayıs 2008 Perşembe

NBA Günlüğü - 15 Mayıs

Carlisle Görev başına !


Orjinal Haber : Mavericks'in yeni koçu Rick Carisle Mavericks koçu olarak ilk kez çıktığı basın karşısında "Eğer sen Jason Kidd gibi bir oyun kurucuya sahipsen onu iyi kullanmak zorundasın. Agresif bir basketbol oynamamız ve fiziksel olarak da iyi durumda olmamız gerekiyor. Bu nedenle de yaz dönemini iyi geçirmeliyiz" ifadelerini kullandı.

Carlisle ayrıca, "Jason bu takımı tempolu oynatabilecek bir oyuncu. Ben onun lig tarihinin en iyi oyun kurucularından biri olduğunu düşünüyorum" açıklamasında bulundu.


# 21'in yorumu : Tamamen kaosa kapılan Mavericks'te nihayet birilerinin başa geçip '' Ben buradayım , olay kontrol altında '' demesi Mavericks adına sevindirici. Carlisle çok yetenekli , bilgili ve tecrübeli bir antrenör. Onun Mavericks koçu sıfatıyla aralarında Dirk Nowitzki'nin de oturduğu basın tayfasına böyle bir açıklama yapması zannediyorum Teksas taraflarında '' Kızgın sulardan serin sulara '' etkisi yapmıştır. Keza Carlisle'ın koçluğu kesinleşene kadar ki süreçte öyle spekülasyonlar çıkmıştı ki değil Howard , Kidd ve Nowitzki'nin takası dahi gündeme gelmişti. Carlisle'ın gelişiyle Kidd ve Dirk'e odaklanması , bu ikilinin mutlaka takımda tutulacağına işaret. Ancak Howard için şimdilik çok geç gibi görünüyor.


Ron Artest nidaları ...






Orjinal Haber : Indiana Pacers'da görev yaptığı dönemde Ron Artest ile birlikte çalışan Rick Carlisle'ın,Sacramento Kings'li Ron Artest'i yeni takımında da görmek istediği belirtildi. Konuyla ilgili olarak bir açıklamada bulunan Carlisle, "O gerçekten de fark yaratan bir oyuncu. Birlikte çalıştığımız zaman o All-Star olmuştu. Ben hem onu hem de ailesini seviyorum. Fizik olarak çok güçlü ve karşısındaki her oyuncuyu yıldırabilecek bir yapıya sahip. Her coach onun gibi bir oyuncuyla çalışmak ister" dedi.


# 21'in yorumu : Bu tip takas ve transfer dedikodularını bu yaz sıkça duyacak , yaz boyunca da fos çıkmalarından ötürü ilallah diyeceğiz , bunu garanti edebilirim size :) Ancak bu kez iş ciddi olabilir. Carlisle'ın savunmayı seven bir koç olduğunu biliyoruz. Öte yandan Artest de kariyerinin en parlak yıllarını Pacers'ta Carlisle koçluğunda geçirmişti. İkilinin böylesine ortak paydada birleşmesi transfer adına umut verici. Bakalım ileriki günler ne gösterecek ?



Melo Nets'e mi ?


Orjinal Haber : Play-off ilk turunda L.A. Lakers'a süpürülen Denver Nuggets'da yıldız oyuncu Carmelo Anthony'nin, New Jersey Nets'e takas edilebileceği iddia edildi.


Daha önce Sacramento Kings başta olmak üzere bir çok takımla adı anılan Carmelo Anthony'nin, şimdi de New Jersey Nets'e gönderileceği söyleniliyor. Henüz tamamlanmayan takasın senaryosuna göre Nuggets, Carmelo Anthony ile birlikte veteran Marcus Camby'i New Jersey Nets'e gönderirken, karşılığında da Marcus Williams, Sean Williams, Josh Boone, Richard Jefferson ve Keith Van Horn'un kontrat haklarını alıyor.


Önümüzdeki günlerde daha da netleşmesi beklenen takas senaryosuna Nets uzunu Nenad Krstic'in de eklenebileceği gelen haberler arasında.


# 21'in yorumu : Dedim ya çok duyacağız bu tip senaryoları. Nets iyiden iyiye oyunu bozmaya niyetli gibi , Williams - Boone - Krstic üçlüsünü verirlerse boyalı alanda kimi oynatacaklar cidden merak ediyorum. O bölgeyi neredeyse tamamıyle Krstic götürüyor , Boone ve Williams da rotasyon darlığı sebebiyle normalde hakettiklerinden çok daha fazla süre ve sorumluluk alıyorlar. Camby süper hamle ancak yanında takviye güç olmadığı sürece 2 ileri 2 geri olur bu işin sonu.




Pek ihtimal vermiyorum bu takasa , ancak görünen gerçek şu ki Nuggets Carmelo ve Camby'i karşılığı ne olursa olsun bir şekilde elden çıkarmayı planlıyor.

D'Antoni 'den Starbury'e yeşil ışık ( mı acaba ? )

Orjinal Haber : NY Knicks'de göreve başlayan Mike D'Antoni, takımın sorunlu yıldızı Stephon Marbury'den yararlanmak istediğini belirtti.

New York sokak basketbolunun efsane oyuncusu Starbury'nin özellikle son yıllarda kariyerinde düşün yaşamasının kendisi için sorun olmadığını belirten D'Antoni, "Benim Stephon Marbury ile ilgili hiçbir ön yargım yada sorunum bulunmuyor. Ben onun çok yetenekli bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Ayrıca onunla çalışmak için de heyecanla bekliyorum" dedi.

Stephon Marbury hakkında olumlu açıklamalarda bulunan D'Antoni'nin, geçmişte Phoenix Suns'ta görev yaparken de yıldız oyuncu hakkında bu tarz bir demeç verdiği ve daha sonra da Starbury'i takas ettiği belirtildi.


# 21'in yorumu : D'Antoni ya bölf yapıp bitik ( ! ) Marbury'i kıymete bindirerek karlı bir takasla elden çıkarmaya çalışıyor , ya da ... Neyse bu kısmı pas geçeyim , kesinlikle blöf yapıyor olmalı. Yılda 6 milyon dolar kazanan bir Head Coach sanmıyorum ki pas geçtiğim kısımdaki ithafı hakedecek hale düşsün. Ortalık zaten Marbury'i sepetleme amaçlı takas senaryolarından geçilmiyor , biz de bunu yedik öyle mi D'Antoni ? :) Bir ihtimal Avrupai Toronto'yu kandırıp T.J Ford'u alabilirsiniz , ki bence en karlı çıkış yolu da bu olur. Calderon iyiden iyiye yükselmişken , aradan T.J Ford'u Marbury ve bir kaç ekürisi karşılığında sessiz ve derinden çekip almak çok akıllıca olabilir. Ne de olsa pek meraklı Marbury Avrupai işlere , İtalya'lara yerleşmelere falan ! Bilmeyenler için söyleyeyim , aynı Marbury bir kaç ay önce sezon kazanı fokur fokur kaynarken alakasız bir biçimde çıkıp '' İtalya'ya yerleşmek istiyorum. '' gibisinden açıklamalarda bulunmuştu.


Knicks'te Marbury ve hatta Nate Robinson yolcudur , demedi demeyin.

13 Mayıs 2008 Salı

NBA'e kuşbakışı

NBA'e uzak kaldığım , daha doğrusu kalmak zorunda olduğum şu günlerde bakıyorum da , ligde harbici fırtınalar kopuyor yahu.

Dallas Mavericks - Avery Johnson'un ardından Phoenix Suns - Mike D'Antoni flörtü de sona erdi. Flörtten ziyade buna bir ekol de denilebilir ( Tabii ki de Suns'tan bahsediyorum ! ) Run & Fun tutmamışa benziyor. Fare - Dağ misali pek de bir yankı teşkil etmese de biz de kendi çapımızda yıllardır bas bas bağırıyoruz '' Hücumla maç kazanılır , savunmayla şampiyonluk kazanılır '' diye. D'Antoni bu gerçeği kabullenmiş olsa gerek , Shaq'in gelişinin ardından işler biraz daha ağırlaşıp rayına oturur gibi oldu ama sonradan sonraya tutturulmaya çalışılan bu mayanın yoğurdu pek bir ekşi oldu. Phoenix Suns zorlu Batı konferansında sıradan bir takımmışcasına ilk turdan kaybolup gitti.



Steve Kerr'ün koç koltuğuna kimi oturtacağı şimdilik merak konusu , ancak yeni sezonda Suns'ın eskisi kadar hızlı olmayacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Gitgide yaşlanan Nash ve Shaq'in aynı hızdaki ve mantalitedeki Suns'a tahammülü kalmamış olsa gerek. 1-4-5 perspektifinden bakıldığında , Nash-Amare-Shaq üçlüsünün ortalama tempoda bir hücum sisteminde en azından şimdiki grafiği yakalaması muhtemeldir. Daha fazlası için savunma yapmak zorundalar. Okuyanlar bu konudaki fikirlerimi ve takıntılarımı bilirler , o yüzden şimdilik kısa kesiyor ve yaz döneminde bu durumu kaleme almanın sözünü vererek NBA'e kuş bakışı turuma devam ediyorum.

Ne hoş tesadüftür ki Suns misali atmaktan başka hiç bir şey düşünmeyen Nuggets da tek bir play-off galibiyeti alamadan sezonu kapattı. Artık gelecek sezona kadar Seattle'a bir maçta attıkları 168 sayıyla avunur dururlar herhalde. Daha önceden ipi çekilen Camby'nin ardından Carmelo Anthony , Chucky Atkins , Eduardo Najera gibi isimler de takas dedikodularına karıştı. Ayrıca Iverson üzerinde de yoğun bir kamuoyu baskısı oluşmuş durumda.




Tüm bunların sebebi belli ; tüm sezon ve play-offlar boyunca savunma yapmayan Nuggets'in bugün itibarıyle kamuoyuna herhangi bir savunma arz edemeyecek kadar aciz bir duruma düşmüş olması ! Hem de basketbolun temel mantalitesini , fundamentalini öldürdüler dedirtecek ölçüde başıboş bir edayla buna göz yummuş , Coach'undan en kısıtlı süre alan oyuncusuna kadar basketbolu katletmiş bir Nuggets'in !

Tahmin edeceğiniz üzere Camby'i bu çemberin dışında tutuyorum. Bu takımda herkes onun kadar iyi savunma yapsaydı , onun kadar rasyonel ve profesyonel olmayı başarabilseydi Nuggets kafaya oynardı.

Tüm gözlerin üzerinde olduğu Celtics'te işler normal sezonda gittiği kadar iyi gitmiyor , ancak istikrar ve dirençle yola devam ediyorlar. İç sahadaki şovun aksine deplasmanda dökülme gibi bir moda var Boston ekibinde , bu da onlara daha 11'inci play-off maçında 5'inci mağlubiyete maloldu. Böyle giderlerse finalde diri bir takıma karşı şampiyonluk hayalleri kurmaları çok zor gibi gözüküyor. Şimdilerde Lebron ve tayfasıyla başetmekle meşguller.

Hawks demişken , helal olsun demek istiyorum müsadenizle. İşte doğru strateji , işte istikrar , işte savunma , işte başarı. Hawks'ın parlak bir gelecek için sadece bir kaç tane rötuşa ihtiyacı var , bu istikrarla revize olmaya devam etmeleri halinde Doğu'da güneşin Atlanta'dan doğması muhtemel. Sezon içerisinde muazzam savunma yaptılar , hücum dümeninin başına Mike Bibby'i getirdikten sonra da hücum-savunma dengesini biraz daha netleştirdiler , daha da önemlisi Draft seçimlerinde ve takas hamlelerinde neredeyse hiç hata yapmadılar ! Bugün takımın belkemiğini oluşturan Joe Johnson , Josh Smith , Marvin Williams , Mike Bibby , Al Horford gibi isimlerin tamamının takas ya da Draft yoluyla takıma katıldıkları düşünüldüğünde bu gerçek bir nebze ıspat edilmiş bulunuyor sanırım. Şimdi tek ihtiyaçları biraz daha zaman ve gerçek bir lider. Hawks'ın yaz döneminde neler yapacağı merak konusu.

Batı'da en korkunç takım an itibarıyle Lakers gibi gözüküyor. Görünen köy kılavuz istemez , o yüzden fazla detaya girmeyeceğim. Kobe play-off'lar boyunca sağlıklı kalır ve her gece böyle mucizelere imza atmaya devam ederse , Odom-Gasol desteği ve tabiiki de Phil Jackson faktörüyle parmağına bir şampiyonluk yüzüğü daha takabilir. An itibarıyle Lakers'ın 4 maç kaybedip elenebileceği takım yok gibi Batıda , ama gene de rakiplerin Jazz , Spurs , Hornets gibi takımlar olduğunu unutmamak gerek.


Kobe MVP'liğinin yanına bir de en iyi savunma beşine seçilme başarısını koydu , bu konudaki yorumum sadece tek cümleden ibaret : '' Bu adam tarih yazıyor.''



Takaslara falan fazla girmeyeceğim keza bunlar yaz boyunca böyle uzar gider. Şu aralar Carmelo Anthony + Marcus Camby = Dirk Nowitzki sadaları duyuluyor uzaklardan ama herhangi bir kesinliği yok. Bir Mavericks sempatizanı olarak '' Hay hay '' derim şahsen , Melo'nun tüm sorumsuzluğuna ve savunma özrüne rağmen hala büyük bir süperstar olduğunu düşünüyorum. Camby hayranlığımı bilenler bilir , bilmeyenler de bu yazıdan fikir yürütebilir.Dirk adına da üzülürüm , Nuggets gibi bir takımda AI'la yanyana oynayacağı için. Gelin görün ki o da 30'una geldi artık , Mavericks yol verse şaşırmam ama şimdilik zor bu iş.

Son olarak Hornets'e dikkat edin , bu adamlar işi çözmüş diyor ve klavye başında uyuyakalmadan son noktamı koyuyorum.

Yakın zamanda yenilenen blog'umda görüşmek üzere.

Sevgi ve hoşgörüyle kalın ...
Ahmet M.SUBAŞI
BasketbolTurkiye.com kurucusu & Basketbol Yazarı
ahmetmeliksubasi@basketbolturkiye.com

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Sonun Başlangıcı (mı?)


Basketbol dışındaki meşgalem sebebiyle ,son günlerde NBA’i ve genel anlamda basketbolu eskisi kadar ” aktif ” düzeyde takip edemesem de , bir kulağım , bir gözüm , bir elim hep yıllardır tuttuğum bu nabzı tutuyor. En başından beri belliydi TBL’de , EL’de ve NBA’de büyük çekişme olacağı. Her birine tek tek değinmeyeceğim. TBL’de son haftaya değin süregelen büyük çekişmeyi varsın o işin ehli olan Anıl AKSAÇ yorumlasın. Ben bir NBA yazarı olarak geçen gece , play-off trenini güç bela yakalayan Atlanta Hawks’ın , normal sezonun en çok galibiyet alan takımı Boston Celtics’i 103-100 yenerek 4-0 biter denen seriyi 3-3′e taşıdığını örnek olarak göstersem yeterli olur sanırım.

Tüm bu hengamede dikkatimden kaçmayan , üzerine yazmaya değer bulduğum hazin bir son var. Dallas Mavericks …


Büyük proje son bulmuşa benziyor.

2006′da Batıda şampiyonluk ipini göğüsledikleri güne dek devam eden gelişim ve büyüme süreci , finalde Miami Heat’le oynadıkları ikinci maçın sonuna dek devam etti desem yeridir. O andan sonra ne oldu bilemiyorum ama o günden bugüne izlediğim Mavericks , tüm pozitif takviyelere rağmen eski Mavericks gibi değil.

NBA finalleri tarihinde emsali az görülmüş bir şekilde 4 maç peşpeşe kaybeden Mavericks şampiyonluğu Heat’e adeta hediye ettiği o günlerden bugüne hala kendine gelememişe benziyor. Normalin biraz üstünde denilebilecek performans ivmesi , bu sezon normal sezonun ortalarına doğru iyice aşağılara indi. Sezon ortasında yapılan Kidd hamlesi takımda bir ” Adrenalin ” etkisi yapsa da bu çıkış Mavericks’in normal sezonun son günlerine dek ” play-off’a katılamama ” korkusunu ensesinde hissetmesine engel olamadı. Zaten halihazırda cadı kazanı gibi fokur fokur kaynayan Batı konferansında Mavericks 7.sıradan güçbela play-off’lara katılma hakkı kazandı ve normal sezonu Lakers’ın ardından ikinci sırada kapatan Hornets’e 4-1′lik skorla elendi.

Yıllardır NBA’de kafaya oynayan Mavericks , son sezon gösterdiği müthiş çıkışla Batının zirvelerinde uçmaya yeni yeni başlayan Hornets’e karşı sadece bir maç kazanabildi.

Serinin teknik boyutu çok geniş , bunu uzun uzun kaleme alıp sizleri yormak istemem. Açık ve dürüst konuşmak gerekirse ben de zaten bu seriyi teknik analiz yapabilecek kadar iyi izle(ye)medim.

Bu yazıda vurgulamak istediğim şey son yıllarda Teksas’ta fırtınalar estiren bu takımın ” yolun sonu ” deme raddesine gelmesidir , hatta ” yolun sonu ” demesidir.

Takımı çıkaran ve nihayetinde batıran Avery Johnson , geçtiğimiz hafta Mavericks’ten ayrıldı ve hatta kovuldu. Bu zaten beklenen bir şeydi. Esas şok şu günlerde yaşanacağa benziyor. Takımını Batı’nın en iyileri arasına , kendisini de All-Starlığa yükselten Josh Howard‘ın bugünlerde topun ağzındaki isim olduğunu bilmek gerçekten düşündürücü. Hele ki Howard’ın özel hayatının da etkisiyle konsantrasyon sorunu yaşaması ve Nowitzki’nin de durumu kabullenircesine pervasız demeçler vermesi Mavericks’in kendi içinde düştüğü durumu aslında gayet güzel açıklıyor.




Dirk umutsuz , Howard yolcu , Kidd bir takımı tamamıyle sırtında götürebilecek kadar dinamik değil. En azından C.Paul’ün hızına yetişemediği ve ilk turda tek maç kazanıp elenmeye seyirci kaldığı aşikar. 3 silahşöründen ötede Mavericks’in coach koltuğu da boşta.

Şu manzaraya bakıldığında bir kaç yıldır süregelen ve Mavericks’i şampiyonluğun eşiğinden tutun da bugünlere kadar getiren o dalgalı süreç bugünlerde sona ermişe benziyor.Şimdi yeni bir koçun , eğer giderse Howard’ın takasıyla gelecek yeni isimlerin eli kulağında. Bu şimdilik Kidd & Nowitzki ve diğerleri manzarasına gebe Mavericks’in çehresini değiştirip yeni bir ufka yelken açtırabilecek bir durum gibi gözüküyor.

Bakalım Mavericks dibe vuruş misali yeniden yükselişe mi geçecek , yoksa NBA meraklıları yeni yeni doğmaya yüz tutmuş bir ekolün bir süredir fokur fokur kaynayan ” Batı kazanı ” nda eriyip gidişine mi şahit olacaklar ?

Sevgi ve hoşgörüyle kalın …Ahmet M.SUBAŞI
BasketbolTurkiye.com kurucusu & Basketbol Yazarı
ahmetmeliksubasi@basketbolturkiye.com

Bu yazıyla ilgili yorum , görüş ve serbest diyalog için :http://www.basketbolturkiye.com/forum/showthread.php?p=142964#post142964